19. Bölüm

409 105 21
                                    

Parmaklıkların arkasından yansıyan ışığa göre buradaki üçüncü günüme girmiş olmalıydım. O gece üç kişi beni kollarımdan ve bacaklarımdan yakalayıp taşımıştı. Bir sedyenin üzerine koymuşlardı, yaratıkmışım gibi bacaklarımdan ve gövdemden bağlamışlardı. Dakikalarca sedyede götürmüşlerdi. Bağlanmamın sebebi uslu durmamamdı. Bunu siyah eldivenli adam söylemişti. Adının Marco olduğunu öğrenmiştim.

Karşı koymaya çalışıp birisinin suratına tekme savurduğumda burnunun kırıldığını çıkan sesle herkes anlamıştı. Sonrası karanlıktı. Beni götürürlerken kafama bir bezden bir torba geçirmiş, kılımı kıpırdatmama müsaade etmemişlerdi.

Hiçbir şey yapmamıştım.

Hiçbir özelliğim yoktu. Onlara göre olmamalıydı.

Rha'yı tanıyorlardı. Onun yanında daha önce kimsenin olmadığını, insanlarla gezerek kendisini yormayacağını kapımın önünde konuşurlarken duymuştum. Evet, ona aşinaydılar ama gerçekten tanımıyorlardı. Bir rahibe içeri girmiş, bana birkaç açıklamada bulunmuştu. Rha burada konaklamıştı ama yıllar öncesine dayanıyordu. Onların gördüğü gerçek Rha'ydı, dört ruh taşıyandı. Benim gördüğümü gördüklerini sanmıyordum ve eğer bilselerdi, içindeki her ruhun teker teker burayı yıkmak isteyeceğinden emin olurlardı.

Hayır, bunu zaten biliyorlardı. Sürekli tekrarladıkları gibi benim hafızamı silmeyi düşünüyorlardı. Bunu nasıl yapacaklarını bilmiyordum. Rha hiçbir şey anlamayacaktı. Benden ne istediklerini bilmesem de alacaklarını alacak ve sonra dışarı yollayacaklardı.

Ama Rha bir sorun olduğunu sezerse burayı ateşe verirdi.

Verirdi, değil mi?

Evet. Kurt'un hiçbir şey paylaşmadığını söylemişti ve sözlerine göre ben de o şeylerden birisiydim.

Ona gitmemesi gerektiğini söylemiştim. Onunla birlikte yol almalıydım. Madem kahinlik kanımda vardı, sözüme azıcık güvense iyi olurdu. Ama gitmişti. Burayı güvenli gördüğüne şüphe yoktu. Adalar hakkında kötü hiçbir şey dememişti ama övmemişti de. Eğlencelidir, Denizatı paylaşımcıdır deyip durmuştu. Belli ki içeride dönenleri bilmiyordu.

Lakin üç günlük duyumlarıma bakılırsa bunun Denizatı'yla alakalı olduğunu sanmıyordum. Bu deneylerin onunla zerre ilgisi yoktu. Birisine eski rahip denmişti. Diğeri yıllardır dışarı çıkmadığını söylüyordu. Öbürü ruhların bunu onaylamayacağından yakınırken bir başkası artık onlara hizmet etmiyoruz diyerek çıkışıyordu. Bunların hepsi anlık duyduklarımdı. Yanımda konuşmamaya özen gösteriliyordu.

Pek kişi yoktu.

Üç-dört kişi arada bana bakıyordu, yemek veriyordu, bir şey içiriyordu ve o şeyi içince hareket edesim gelmiyordu. İki kere Marco uğramıştı. Damarıma bir şey batırıp kanımı çekmişti. Sonunda gözlerim kapandığında durmuştu. Soğuk soğuk terler dökmem kimsenin umurunda değildi. Kanımı çektikten sonra gitmiş, iki gün sonra dönüp aynısını yapmıştı. Bunu yaparken kanımın ne kadar cezbedici olduğundan bahsediyordu. Onları çıldırtıyormuş.

Onlar.

Gördüğüm uzun dişleri olan canavarlar. İnsan gibi görünen ama güçlü olanlar.

Başımı kirli duvara yaslayıp uyuklamaya başladığımda kapı açıldı. Marco, yanında bir başkasıyla içeri girdi. Onlar bana yaklaşıp önüme tek dizini kırıp çökerken ancak gözlerimle takip edebildim. Parmağımı oynatasım gelmiyordu.

Çenemi parmağıyla kıstırıp yüzümü inceledi. Gözkapaklarımı elleriyle açtı, ışığa doğru suratımı kaldırıp bir şey görmeyi umuyormuş gibi baktı. Eklemlerimin önünde kan çekmesinden dolayı oluşan morluklara yüzünü ekşitti. Çok yaşlı değildi ama genç de sayılmazdı. İçinde bir psikopatın uyuduğunu biliyordum.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin