17. Bölüm

599 120 29
                                    

Bir sonraki limana varmamız bir gece sürdü.

Bu ada daha sessizdi ama aynı zamanda daha gösterişliydi. Kendimi dünyayı geziyormuşum gibi hissediyordum, keşke gerçekten öyle yapıyor olsaydık. İşin aslı, ne yaptığımıza dair en ufak fikrim yoktu.

Gemide geçen yirmi dört saate rağmen Rha ile aramızdaki buzdan duvar erişememişti, aksine kalınlaşmıştı. Konuşmuyorduk ama davranışlarında değişim sezmiyordum. Yine kapıları benim için açık tutuyordu, kamaraya gelen yemeği ilk önce bana veriyordu. İlk önce benim yıkanmama müsaade ediyordu, kalabalığa girdiğimizde elini göremeyeceğim bir yerde tutuyor ama kimsenin bana değmesine izin vermiyordu.

Limanda uzun bir yürüyüşten sonra kavrulmaya başlamıştım. Neden aylak aylak gezdiğimizi sorduğumda Rha'nın tek yaptığı bana bakmak olmuştu. Konuşmadan yürümek, dilimi kıpırdatmadan bir günü doldurmak, gerçekten çok sıkıcıydı.

Bu ada diğerlerinden farklıydı.

Limana yakın yerler tamamen dolu ve cafcaflıyken arkalara açıldıkça ağaçlar büyüyordu, orman kendisini her yere yayıyordu. Ana adada olmamamıza rağmen burada kale olduğunu sanmıştım. Ama Rha konuşmayı tercih edip bana onun da aslında tapınaklardan biri olduğunu söyledi. Öğrendiğim kadarıyla tapınağın sadece ilk bölümü kullanıma açıktı.

Karnım guruldamaya başladı. "Ne yiyeceğiz?"

"Ahtapot." Tek kelime.

"Daha önce ahtapot yemedim."

"Adada yediğin eriştenin içinde vardı."

"Öyle mi?"

Rha sahil yolunun üzerindeki bir yeri işaret etti.

Sadece ahtapot almakla kalmadık, farklı ve balıklı hamur işlerini de elimize tutuşturduk. Yürüdükçe, saat geçtikçe fark ediyordum ki burası farklı bir evrene benziyordu. Daha fazlası var mıydı? Belki de gemiden bir daha indiğimizde kendimi yıldızların üzerinde bulacaktım?

Tabii bu en iyi ihtimaldi ve benim başıma asla en iyi ihtimal gelmezdi.

Kumların üzerine oturup yemeğimizin yarısını yedik. Ben konuşmadıkça konuşmuyor, sormadıkça ağzını açmıyordu. Elimdeki böreği sitem eder gibi aramıza bıraktım. "Bu durumda sessiz kalması gereken bendim aslında." dediğimde bana bakıp kaşını kaldırdı. "İçine ruh tıkılacak olan ve dünyayı gezmeye gönülsüz olan benim ya hani?" Hafif bir sırıtış gördüm. "Neden bana açıklama yapmıyorsun?"

"Sen bana açık oldun mu da benden aynısını bekliyorsun Kuzu?"

Kaşlarım çatıldı.

Dünden bahsediyordu.

Bana açık olmazsan sana açık olmayacağım demişti. Bu sözünü tutuyordu.

Midem düğümlendi. Hâlâ açtım ama an itibariyle ağzıma bir lokma koyamazdım. Denizin dalgalarına doğru baktım, çıkan sesten de anlaşılacağı üzere sular üst üste biniyordu. Ona bakamıyordum. "Bir adamın dilini kestiğini gördüm."

"O kadarını anladım."

"O günü hatırlıyor musun?"

O da elindekileri bıraktı. "Hayır." dedi. "Yaptığım her şeyi hatırlıyorum ama hangisinden bahsettiğini bilmiyorum çünkü bu, bir kere yaptığım bir şey değildi." İtirafı karşısında ağzım açık kaldı.

Karşı karşıya oturuyorduk. İkimiz de bağdaş kurmuştuk, birbirimizi izliyorduk. Yırtmacın açıkta bıraktığı bacağıma kumlar vuruyordu, rüzgarla üzerime yapışıyorlardı. Şiddetli esintiyle Rha'nın saçları dalgalandı.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin