33. Bölüm

359 107 124
                                    

Salondan içeri girdiğimizde her göz bize döndü.

Tilki'yle birlikteydim.

Rha hariç herkes birden hazır ol pozisyonuna geçti. Wara'nın gözleri hem korku hem de merakla bakıyordu. Dün hazırlıksız yakalanmışlardı, bugün ikinci kez bir ruh gördükleri için bakmaya cesaretleri vardı.

"Uyarılarımı dikkate aldığınız için teşekkür ederim, Rha." diye homurdandı Wara dudaklarını pek kıpırdatmadan.

Tilki hoşnutça gülümsedi, sadece ben gördüm. Rha yanındaki sandalyeyi ittirdi. Hiç de kibar olmayan bir şekilde oturuyordu. Tilki parmaklarımı bırakmıyordu, insan gibi elimi tutuyordu.

Rha'nın yanındaki sandalyeye kadar ayrılmadık.

Rha kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri kısıldı. Tilki gibi bir sorunum olduğuna inandı ama sormadı. Boğazıma, ellerime, belime bakışları bir bir uğradıktan sonra masaya döndü. "Oturun."

Tam sandalyeye uzandığım sırada Tilki elimi bıraktı ve karnımın üzerine avucunu koyup beni kendisine çekti. Arkamdan kulağıma doğru mırıldandı. "Aklını aç bana."

"Hayır."

Onu ittirdim ve Rha'nın yanındaki sandalyeye geçtim. Aklıma girmek istemesinin sebebi bir konuda yalan söylediğime inanmasıydı. Benimle oyunlar oynayacak ve ondan sakladığım, kapalı tuttuğum zihnime erişmeye çalışacaktı. Engelleyebileceğimi biliyordum, sadece o an düşündüklerimi -eğer istiyorsam- duyup fark edebilirdi ama kendime pek güvenmiyordum. İçimde fırtınalar kopuyordu, bunu saklayamazdım.

Ruhların beni sevdiğini ama kendisinin sadece değer verdiğinden Ren'e bahsediyordu. Gerekirse öldürürdü. Acımazdı. Yanında tutup bana verdiği sözlerin hiçbir kıyameti yoktu.

Pegasus'un evinde üzerime tılsımlar işlediğinde gördüğüm rüyaları unutamıyordum.

O rüyamda beni öldürüyordu.

Boğazıma kılıcını dayıyor ve kesiyordu.

Durmamıştı.

Gerçeği mi görmüştüm?

O gün gördüklerim henüz yaşanmamıştı, yaşanacak diye bir kaide yoktu. Bir tek kendimizi Wara'nın sarayında bulmuştuk. Cümleleri kısmen aynıydı, gördüklerimle birebir uyuşmuyordu.

Ama emin olamazdım.

Bir zamanlar kanımı içecek, patlayacak diye ona güvenmiyordum ve şimdi tamamen bu güveni yerle bir etmişti.

Hani beni Cellat olarak öldürmezdi?

Uykudan uyandığımızda, boğazına bıçağını dayadığımda, bana bunun sözünü vermiyor muydu?

Ren'in suratına bakmak istemiyordum. Sonuçta görülerimin olduğunun farkındaydılar ve dün gece o yanımdan kalktığında aslında onunla birlikte uyandığımı fark etmelerini istemiyordum. Bu yüzden dikkatli davrandım.

Sadece keyfim yokmuş gibi görünmeye gayret ettim, pek başarılı değildim.

Tilki arkamda kalıp Rha'yla sadece gözleriyle konuştu, aynı akla sahip oldukları için bunu yapabilmeleri şaşırtıcı değildi.

Sonra kayboldu.

Rha önüne dönerken bir tabağı bana ittirdi. Demek ki kahvaltı ediyorlardı. Elinde bardak olan birkaç kişi vardı, Wara da onlardan birisiydi.

Ren, Rha'nın hemen önünde kan yudumluyordu, şarap gibi içiyordu. Rha'nın gözleri o bardağa hiç kaymıyordu. Kontrollüydü ama bana karşı ne kadar kontrollüydü bilemiyordum.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin