~Ne diyo la bu

54 6 3
                                    

Takımca soyunma odasından çıktık. Etrafimıza baktığımızda çok büyük bir taraftar vardı. Gözüm ilk Felix'i ve annemleri aradı. Felix en önde oturmuş bize bakıyordu, annemler ise ortalarda bir yerlere oturmuş karşı takıma bakıyorlardı. "Taraftara bak lan" diye kulağıma fısıldadı Changbin. Sahaya ulaştığımızda rakip takıma gözüm kaydı.
Bir tane çocuk top sektiriyordu, formasıyla olsun yüzüyle acayip çekiciydi. Yalan söylemek gibi olmasın gözümü ondan ayıramadım. "Şu çocuk dikkatini çekti sanırım." diyerek yanıma geldi Jeongin. "Dalmışım kusura bakma" diyerek cevap verdim.

Rakip takım bizim geldiğimizi görünce bizi süzmeye başladılar. O gözümü ayıramadığım çocukta bana bakıyordu. Nedense onu gördüğüm gibi kalbim küt küt atmıştı, kalbim sıkışmıştı birden. Sonra takım kaptanı yanımıza geldi.
"İyi şanslar beyler. Ben Chan bu arada" dedi. Bizim takımın kaptanı bendim bende elini uzatan oyuncunun karşısına geçip elini sıktım. "Sizede iyi şanslar" ded soğuk bir tavırla. Sonra o çocuk yanımıza geldi. "Çok güzel oynuyorsun bu arada" dedi. Daha ısınma bile yapmamıştık, nasıl oynadığımı nerden görmüştü? Sonra yanıma geldi ve elimi sıktı. Neden bu kadar çekici olmak zorundaydı? Gerçekten başımı döndürüyordu. Onunda elini sıktıktan sonra takımımın yanına geri döndüm.

Maç başlayana kadar top oynadık. Maç başlamasına 10 dakika kadar bir süre kaldığında takım antrenörleri sahaya giriş yaptı. Rakip takımın antrenörü bize şans dileyip kendi takımının yanına geçti. Yeonjun hocada yanımıza geldi ve bizi başına topladı.
"Evet gençlik (veletler) bugün büyük gün elinizden gelenin en iyisini yapın bu maçı kazanmaya odaklı oynayın. Size güveniyorum yapabilirsiniz."
Hepimiz Yeonjun hocaya gülerek baktık sonra Yeonjun hoca karşı takımdan birini çağırdı yanımıza "Park Sung-hoon! buraya gel bakalım." Çocuk Yeonjun hocanın yanına geçti ve Yeonjun hoca konuştu. "Evet arkadaşlar şuanda rakip takımdan bir oyuncu olsada 2 yıl öncesine kadar bizim takımımızda oyuncuydu." diyerek çocuğu tanıttı ve saçlarını karıştırıp takımına geri yolladı.
Son duyuruda herkesin pozisyon alması için duyuru yapıldı. Rakip takım dahil herkes pozisyon aldı. Hakemin düdüğü çalmasıylada maç başlamış oldu.

Düdükle beraber odaklanarak topa koştum. Maçın ikinci dakikasında ilk gol benden geldi. Taraftar büyük bir coşkuyla destekledi. Bir özgüven gelmişti fakat özgüvenim uzun sürmedi. O çocuğun oynayışını gördükten sonra beynim bulandı resmen. Hiç bir topu tutamadım, hep yere düştüm yada topu kaptırdım. Hatalarım sonucu bir tane gol yedik. Yeonjun hoca hemen yanıma geldi. "Kendine gel Jisung! Noluyor sana ilk golden sonra çok saldın" diyerek uyardı beni. Ben ise terli terli kafa salladım. Maçın devamında biraz daha iyi oynayabildim. İkinci golde Nikiden geldi. Taraftara baktığımda Felix'in sevinçle bize baktığını gördüm. Bende ona gülerek baktım. Sırf onun için bu maçı kazanmak istiyordum ama o çocuk bana ne yaptıysa salak,mal gibi oynadım. İlk yarının bitimi 2-1 olarak bitti. Öndeydik, fakat ikinci yarıda ne olur bilmiyordum.

Dinlenmek için kenara geçtiğimde Changbin'in hızla üzerime geldiğini gördüm. "Jisung noluyor? Bir anda çok saldın." dedi bana. Nefes nefese konuşmaya çalıştım. "Bilmiyorum Changbin hiç böyle olmazdım, elimden geleni yapmaya çalışıyorum zaten."
"Kendine gel." diyerek beni uyardı. Sonrada Seungminleri. yanına gitti. Benim hakkımda konuştuklarına emindim. Kendimi acilen toparlamam lazımdı, yavaşça kendimi tokatladım, "Kendine gel jisung." dedim içimden.

İkinci yarının başlamasına saniyeler kala yine sahadaydık. Düdükle ikinci yarı başlamıştı. Karşı takım bu sefer daha güçlü şekilde geldiler, ve ikinci gollerini attılar. Pes etmedik. Fakat üçüncü golü bile atmışlardı. Yorgunluktan bayılacakmışım gibi hissettim. Fakat güçlü durmalıydım, başka güçlü forvet oyuncumuz yoktu. Elimizdeki şansı kaybedemezdik. Hakem maçı durdurdu bir anda. Arkama baktığımda o çocuğu yerde gördüm. Yere düşmüştü sakatlanmıştı sanırım. Onu oyundan çıkartıp başka bir oyuncu koydular. Sonra maç tekrardan başladı, onun yokluğu daha iyi oynamamı sağlamıştı ama gözlerinin bana baktığını hissediyordum. Sonra takımıma üçüncü golü getirdim.

Maç sonlarına doğru yine gol yemiştik. Eşit olan skor 4-3 olmuştu. Elimizden geleni yaptık. Fakat fayda etmedi son golü attırmadılar. Hakem son düdüğü çaldı ve maç bitmiş oldu. Tüm maçlar arasında kaybettiğimiz tek maç buydu, rakip takım sevinçten havaya uçarken biz ise olduğumuz yerde öylece duruyorduk. Tüm suçu kendime atmıştım bi yanda. Oynayamamıştım takımıma maçı ben kaybettirmiştim. Aptal Jisung, aptal...

Rakip takım tebrik etmek amaçlı yanımıza yaklaştı bir kaç dakika sonra. O çocukta bana yakınlaştı.
"Adım Lee Minho. Maç çıkışı arka bahçeye gel" dedi kulağıma fısıldayarak. Ben ise kafamı salladım. Sonrada soyunma odasına gittim. Orada yumup öylece ağladım. Tüm maç benim yüzümden berbat olmuştu. Soyunma odasına ilk giren kişi Felix olmuştu. "Jisung ne oldu? Neden ağlıyorsun?"
"Görmedinmi Felix? Maçı berbat ettim bok gibi oynadım" dedim dolu gözlerle.
"Hayır kötü oynamadın şansımız böyleymiş Jisung. 2 gol attın iyimisin sen?!" diyerek kızdı bana. Ben ise sessizce öylece durdum bir kaç dakika. Sonrada çantamı toparlayıp dışarı çıktım. Tam o ara aklıma Lee Minho denen çocuğun bana söylediği şey geldi. 'Maç çıkışı arka bahçeye gel' bende arma bahçeye doğru yöneldim..

Evet bu bölümü burada bitireyim 751 kelime olmuş. Jisung abimiz öyle bir etkilendiki Minhodan maça bedel oldu. Tabiki Yeonjun hocamız ona bir ceza verir ehehhe. Minho konusunda bir dahaki bölümde görürsünüz zaten uzatmayayım bir sonraki bölümde görüşürüz öptümmm💗🌟

my player | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin