Sabahın erken saatlerinde alarmın tiz sesi Jisung'u uyandırdı. Başını yastığa gömüp derin bir nefes aldı. "Yine mi okul..." diye mırıldandı. Ama bir yandan da bugün farklı bir gün olacağını biliyordu. Okul sonrası antrenman vardı ve Minho da orada olacaktı. Yavaşça yataktan kalktı, hızlıca duş aldı ve dolabından en rahat spor kıyafetlerini seçti. Aynada son bir kez saçlarına şekil verdikten sonra, eline çantasını alıp evden çıktı.
Okul kapısına geldiğinde, her zamanki gibi Jeongin, Felix, Changbin ve Seungmin onu bekliyordu.
"Uyandırıcıya mı küfür ediyordun yine?" diye sırıttı Changbin.
Jisung bir kahkaha atarak, "Saatin icadını bulana mı küfredeyim bilmiyorum!" dedi. Grup hep bir ağızdan gülerken, okulun kalabalık kapılarından içeri girdiler. Koridorda yürürlerken Jisung'un gözleri Seungmin'e çevrildi seçilmedigi için moralinin bozuk olduğu her yönden belli oluyordu.
Dersler her zamanki gibi sıkıcıydı. Jisung’un aklı sürekli okul sonrası antrenmandaydı. Son ders zili çaldığında, masadan kalkarken içi biraz kıpır kıpır oldu. Sahaya giderken adımlarını hızlandırdı, çünkü Minho'yu görmek her zamankinden farklı bir heyecan yaratıyordu. Yolda, Felix ona dönerek, "Bu antrenman bayağı ciddi olacak, hazır mısın?" diye sordu.
"Bu kadar heyecan yapacak bir şey yok," dedi Jisung, ama içinden gerçekten de hazırlıklı olup olmadığını sorguluyordu.
Sahaya vardıklarında, Yeonjun hoca onları karşılamıştı. Toplar çoktan sahaya dizilmiş, her şey hazırlanmıştı. Ama gözleri hemen Minho'yu aradı. İşte oradaydı, sahanın kenarında, Chan ile sohbet ederken ona doğru bakıyordu. Minho’nun yüzünde her zamanki o sinsi gülümseme vardı. Jisung bir an için gözlerini kaçırsa da, Minho’nun kendisine bakmaktan vazgeçmediğini fark etti.
"Bugün burayı sallayacağız," diye Minho’nun sesi yankılandı.
Antrenman başladığında Yeonjun hoca herkesi sıraya dizip direktifler vermeye başladı. "Rahat! Hazir ol!" Koşular, paslar derken Jisung'un konsantrasyonu bir an olsun dağılmadı. Ta ki Minho’nun yanına gelene kadar. Minho, her seferinde yanında beliren o dikkat dağıtan hava ile Jisung’un çevresinde dolanıyordu. Flörtöz bakışları, arada fırlattığı ufak sözler Jisung'un dengesini bozuyordu.
Tam bir hamle yapacağı sırada, ayağı çime takıldı ve yere düşeceğini hissetti. Ama tam o an, belinde sert ama nazik bir el hissetti. Minho, ani bir refleksle Jisung'u yakalamıştı. Belini kavrayan elin sıcaklığı, onun kalbinin hızla çarpmasına neden oldu.
"Dikkat et," dedi Minho alaycı bir ses tonuyla, "yoksa bir daha seni böyle tutmak zorunda kalırım."
Jisung yüzünü buruşturup derin bir nefes aldı. "Kes lan!" dedi hırsla ama içinden yükselen karmaşık hisleri bastırmaya çalışıyordu. O sırada Minho’nun dudakları kıvrıldı, gülümsemesini daha da genişletti. Jisung'un kafası allak bullaktı, Minho’nun dokunuşu zihnini altüst etmişti.
Antrenman sonunda herkes yorgundu ama Jisung'un içi karmaşıklıkla doluydu. Arkadaşlarıyla birlikte sahayı terk ederken, hala Minho'nun o anki hareketini düşünüyordu.
"Yemin ederim delireceğim! O neydi lan?" diye homurdandı kendi kendine.
Felix ona bakıp güldü. "O kadar kötü mü düştün?"
"Hayır ya, düştüğüm falan yok!" diye tersledi Jisung, "Minho var ya... Ne diyeyim, siktir olup gitsin." Ama içinden geçenler çok daha derindi. Minho'nun bu kadar flörtöz olması sinirini bozmuştu, ama aynı zamanda kalbini de hızlandırmıştı. Kendisiyle savaşmaya çalışsa da, düşüncelerinden kurtulamıyordu.
"Boş ver dostum, eve gidince unutursun," dedi Changbin omzuna hafifçe vurarak.
Ama Jisung o kadar kolay unutabileceğinden emin değildi. Eve gittiklerinde bile, kafasında Minho’nun onu tuttuğu anın tekrar tekrar yankılandığını hissediyordu.
Aynen Jisung ayneen devam et kendini kandirmaya. Olaylar bu bölümden sonra basliyor arkadaslar iyi okumalar dilerim 20 bölümden sonra djjdbsjshdjdksndbdjksksks
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my player | minsung
RomanceOkulun futbol takımında olan Han jisung, ve karşı okuldaki rakibi Lee Minho.