Jisung, hafta sonunu evde dinlenerek geçiriyordu. Oda sessizdi, tek duyulan dışarıdan gelen hafif rüzgârın sesi ve uzaktaki çocukların futbol oynarken attıkları golleri kutlama bağırışlarıydı. Jisung’un aklı antrenmanlarda ve maçlarda kalmıştı. Hem okul hem de futbolu dengelemek her zaman zor oluyordu, özellikle de Minho gibi yetenekli bir oyuncu karşısında oynarken.
Telefonu bir anda titremeye başladı. Ekrana baktığında Minho'dan bir mesaj geldiğini gördü:
Leeminho:
Bugun bana sözün vardı sungie çıkmayacakmiyiz yoksaJisung mesajı okuduğunda istemsizce gülümsedi. Minho, her zamanki gibi rekabetçi bir tavırla mesaj atmıştı, ama altındaki samimiyeti Jisung gayet iyi hissedebiliyordu. Hızla cevap yazdı:
Çıkarız hazırlanırım şimdi
Dolabına gidip giysilerini seçerken aklı hâlâ sahadaki rekabetlerindeydi. Minho, ne kadar rakibi olsa da, yanında kendini garip bir huzur içinde hissediyordu. Hızla hazırlandıktan sonra telefonuna baktı:
Leeminho:
AşağıdayımJisung, hızlıca evden çıktı. Minho’nun arabası evin önünde duruyordu. Minho, direksiyon başında oturmuş, ona meydan okuyan bir bakış atıyordu. "Yenilgiyi kabul etmeye hazır mısın?" diye sordu, gülümsemesini gizleyemeyerek.
Jisung arabaya binerken, gözlerini Minho’ya dikti. "Hâlâ geçen haftaki golümü unutamadın değil mi?"
Minho, arabayı çalıştırırken kısık bir kahkaha attı. "Şanslı bir vuruştu, o kadar."
Arabada, kısa ama rahat bir sessizlik oldu. İkisi de futbolu ne kadar ciddiye alsalar da, birbirlerine olan bu gizli bağlılıkları her zaman bu rekabetin arka planında duruyordu. Minho, şehrin biraz dışına, sessiz bir parka doğru sürdü. Arabayı park ettikten sonra ikisi de arabadan indiler ve yan yana yürüyerek parkın ortasındaki banklardan birine oturdular.
Minho derin bir nefes aldı ve sahaya çıkmadan önceki o ciddi yüz ifadesini takındı. "Bugün konuyu değiştirmeyeceğim. Sahada rakibim olabilirsin ama burada sadece biziz."
Jisung, Minho’nun bu ani ciddiyetine şaşırdı. Aralarındaki bu dostça çekişmenin ötesinde, Minho’nun başka bir şeyler sakladığını hissetti. "Bu hafta çok zor geçti, değil mi?" dedi Jisung, Minho’nun yüzündeki gerginliği fark ederek.
Minho başını salladı. "Antrenmanlar yorucu, evet. Ama bazen sadece… sahadaki gibi olmasa keşke. Her zaman bir yarış içinde olmak zorundaymışız gibi hissediyorum."
Jisung, Minho’nun bu itirafını dinlerken hafifçe gülümsedi. "Biliyorum. Ama bu rekabetin bizi daha güçlü kıldığını da biliyorsun, değil mi? Sadece sahada değil, burada da."
Minho, Jisung’a baktı, yüzündeki gerginlik hafifçe dağıldı. "Haklısın," dedi yavaşça. "Ama belki de bazen sadece rakip olmadan da… birbirimizi görebilmeliyiz."
Sohbet bir süre daha bu sakin tonda devam etti. Aralarındaki futbol rekabeti her zaman ortadaydı, ama bu anlarda, sadece birbirlerine açılmak önemliydi. Güneş batarken, sessizliğin tadını çıkardılar. Minho, Jisung'u evine bırakmak için tekrar arabaya yöneldi.
Evin önüne geldiklerinde, Minho arabayı durdurdu. "Yarın sahada seni tekrar alt edeceğim, hazır ol," dedi gülümseyerek.
Jisung, arabadan inmeden önce son bir bakış attı. "Göreceğiz, ama kaybeden her zaman kahveyi ısmarlar."
Minho gülümseyip başını salladı. Jisung eve girerken, kafasında Minho’yla paylaştığı o samimi anlar dönüyordu. Yatağına uzanıp gözlerini kapattığında, yorgun ama huzurluydu. Minho’yla olan bu çekişme, ona hem meydan okuma hem de bir tür sığınak sunuyordu. Gözlerini kapatırken, uykusu çabucak geldi.
23. bölüm olmuş hala bisey olmadı bunlar aklımada bir sik gelmiyor fikir fakan verinde öyle yaziyim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my player | minsung
RomanceOkulun futbol takımında olan Han jisung, ve karşı okuldaki rakibi Lee Minho.