Hankuk Akademisi futbol takımı, Seul Lisesi ile yapacakları seçme maçına büyük bir ciddiyetle hazırlanıyordu. Öğrencilerin ter içinde kaldığı bir antrenman seansının ardından, Jisung ve arkadaşları soyunma odasına döndüler. Odanın havası heyecan ve endişeyle doluydu.
"Yarınki maçta her şeyimizi ortaya koymalıyız," dedi Changbin, formanın yakasını silerek. "Bu bizim için büyük bir fırsat."
Felix başını sallayarak onayladı. "Evet, Özellikle Minho... Jisung'un olaylardan sonra korkuyorum o çocuktan."
Jisung, Minho’nun adını duyunca irkildi. Onunla aynı takımda olma ihtimali bile heyecandırıyordu onu. Geçen yaptıkları antrenmandan sonra Minho'ya karşı daha rahat davranmaya başlamıştı.
Seungmin de bu sırada, başka bir düşünce içindeydi. Bangchan’ın Seul Lisesi’nde oynadığını biliyordu ve onunla olan geçmişleri karmaşıktı. Bangchan’la geçirdiği şeylerden sonra Bangchan'a karşı bir utangaçlık geliştirmişti. Her ne kadar Bangchan ona hep dostça yaklaşsa da, Seungmin onunla yüz yüze gelmekten hep çekinmişti.
“Bangchan da,” diye mırıldandı Seungmin, sesi oldukça yumuşak ve çekingendi. “Onunlada aynı takımda olma ihtimalim var."
Jisung, Seungmin'in neden böyle utangaç davrandığını biliyordu. Bangchan’la yaşadıkları küçük şeyler Seungmin’in aklından bir türlü çıkmıyordu. Ama şimdi, onunla karşı karşıya oynamak zorunda kalacaklardı.
Ertesi gün stadyuma vardıklarında, hava güneşli ve hafif rüzgârlıydı; futbol oynamak için ideal bir hava. Tribünler dolmaya başlamıştı. Öğrenciler, öğretmenler ve diğer izleyiciler, her iki takımın da performansını merakla bekliyordu.
Jisung ve arkadaşları, ısınmak için sahaya çıktıklarında karşı takımın oyuncuları da sahada yerlerini almıştı. Jisung gözleriyle Minho’yu aradı ve çok geçmeden onu buldu. Minho, sahada yürürken bile bir lider gibi görünüyordu. Rahat ama bir o kadar da kendinden emin duruşu, Jisung’u daha da hırslandırdı. Minho’nun yanına yaklaşmasıyla, Jisung’un içinde bir meydan okuma hissi uyandı.
"Hey Jisung!" dedi Minho, elini uzatarak. "Seninle antrenman yapmak güzeldi. Sahada da aynı performansı görmek isterim."
Jisung, Minho'nun elini sıkarken, onun bu kadar rahat ve kendinden emin olmasına şaşırmıştı. "Elimden geleni yapacağım," diye cevap verdi. Minho, doğal bir flörtöz tavırla göz kırptı ve sahaya döndü.
Bu sırada Seungmin, göz ucuyla Bangchan’ı arıyordu. Bangchan’ı gördüğünde, içinde tanıdık bir heyecan dalgası yükseldi. Bangchan da onu fark etmişti ve yavaşça yanına yaklaştı.
"Merhaba, Seungmin," dedi Bangchan, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. “Uzun zaman oldu.(1 hafta)
Seni burada görmek güzel.”Seungmin’in yüzü hafifçe kızardı, ama bu sefer cesaretini topladı. “Evet, Bangchan. Seni tekrar görmek… gerçekten güzel.”
Bangchan, Seungmin’in utangaçlığını fark etmişti ama onun bu halini sevimli buluyordu. “Seninle oynamayı özlemişim,” dedi, sesinde sıcak bir tonla. “Geçen maçta güzel oynamıştın. Şimdiden heyecanlandım."
Seungmin, Bangchan’ın bu sözlerinden daha da utandı, ama içten içe mutlu olmuştu.
Hakemin düdüğüyle birlikte maç başladı. Hankuk Akademisi hızlı bir başlangıç yaptı; Changbin ve Felix, Seul Lisesi’nin defansını zorlamaya çalışırken, Jeongin ve Seungmin orta sahada topu kontrol ediyordu. Ancak Seul Lisesi, Minho ve Eunwoo önderliğinde oldukça güçlü bir savunma yapıyordu.
Maçın ortalarına doğru, Minho müthiş bir pasla topu Bangchan’a gönderdi. Bangchan, Hankuk’un defansını aşarak ceza sahasına girdi ve sert bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Seul Lisesi, 1-0 öne geçmişti.
Hankuk oyuncuları moral olarak düşse de, Jisung onları toparlamaya çalıştı. "Hadi, bu sadece bir gol amk! Bizim de onları zorlamamız lazım!" diye bağırdı.
Hankuk Akademisi baskıyı artırarak rakip kaleye yüklenmeye başladı. Jay, harika bir ara pasla topu Jisung’a gönderdi. Jisung, ceza sahasına girerken Minho ile karşı karşıya geldi. İkisinin arasında sert bir mücadele başladı. Minho, Jisung’un ayaklarından topu temiz bir şekilde almayı başardı ve anında kontratağa geçti. Bu sefer topu Hyunjin'e gönderdi. Hyunjin, defansı geçerek kaleye doğru hızla ilerledi. Kaleci Sunoo'nun üzerine gelmesine rağmen soğukkanlılığını korudu ve topu ağlarla buluşturdu. Seul Lisesi, 2-0 öne geçmişti.
Jisung, bu skordan sonra sinirlerine hâkim olamadı. "Kahretsin! Bu şekilde devam edemeyiz!" diye bağırdı kendi kendine. Takım arkadaşları da aynı hırsla mücadele etmeye başladı. Jake ve Jungwon, orta sahada Seul Lisesi oyuncularını zorlamaya başladı. Maçın sonlarına doğru, Hankuk Akademisi’nden Niki, ceza sahası dışından harika bir vuruş yaparak topu filelerle buluşturdu. Skor 2-1 olmuştu, ama zaman daralıyordu.
Son düdük çaldığında, Seul Lisesi maçı kazanmıştı. Hankuk Akademisi oyuncuları büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Maçın bitiminden hemen sonra hakem, seçme sonuçlarının açıklanacağını duyurdu. Tüm oyuncular, hakemin açıklamalarını beklemek için orta sahada toplandılar.
“Seçilen oyuncular şunlar...” diye başladı hakem. “Hankuk Akademisi'nden: Jisung, Jeongin, Changbin, Felix ve Jay. Seul Lisesi'nden: Minho, Eunwoo, Hyunjin, Bangchan ve Heeseung.”
Jisung’un kalbi hızla atmaya başladı. Adının seçilenler arasında olmasına sevinmişti, ama Minho’nun da kadroda olması onu hem sinirlendirdi hem de hırslandırdı. Bu, onun için bir fırsattı. Minho ile aynı takımda olmak, onun yeteneklerini daha yakından gözlemlemesini sağlayacaktı.
Minho yanına gelerek elini uzattı. “Güzel maçtı,” dedi, yüzünde o kendinden emin gülümsemesiyle. "İkimiz de bu takımdayız, Kore'yi temsil edeceğiz. Umarım iyi anlaşırız."
Jisung, Minho'nun elini sıktı, gözlerinde kararlılıkla. “Elimizden geleni yapacağız,” dedi kısaca. İçinden bir söz daha verdi: Bu takımı zirveye taşırken Minho’nun gölgesinde kalmayacaktı. Kendi adını ve yeteneklerini tüm dünyaya gösterecekti.
Whatsapp Leeminho-Siz
Leeminho:
Aynı takım be Han Jisung.
Eğleneceğiz.
(görüldü ✓)Temsilcilik bahane flörtlesmek sahane diyoruz arkadaslar. Bu bölümde chanminide ortaya çıkardım birazz he bu arada paylaşmistimm yeni chanmin ficim yakinn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my player | minsung
RomansaOkulun futbol takımında olan Han jisung, ve karşı okuldaki rakibi Lee Minho.