Antrenmanın sonlarına doğru Jisung, sahada top sürme ve pas çalışmalarına odaklanmışken bir anda tribünlerden gelen hafif bir uğultu dikkatini çekti. Göz ucuyla bakmak istemedi, ama sanki o sesi tanıyordu. Merakına yenik düşerek kafasını kaldırdı ve gözleri bir anda tribündeki tanıdık bir yüze takıldı. Minho... Geçen hafta sahada adeta bir fırtına estiren rakip oyuncu. Ancak Minho ile olan ilişkisi, sahada yaşananlardan çok daha karmaşıktı.
Minho'nun bu ani gelişi Jisung'u şaşırtmıştı. Minho'nun kararlı bakışları, geçen haftaki maçın hatıralarını tekrar canlandırdı. O gün, Minho'nun yeteneği ve cazibesi Jisung'u etkilemiş ve konsantrasyonunu dağıtmıştı. Şimdi ise burada, sanki onu izlemek için gelmiş gibi duruyordu. Jisung'un kalbi bir an için hızlandı, elleri terledi ve topu kontrol etmeye çalışırken bir an için dengesini kaybetti.
Yeonjun Hoca'nın sesi, Jisung'u düşüncelerinden çıkardı. "Jisung! Ne yapıyorsun, dikkatini topla!" diye bağırdı. Antrenmanın sıkı geçtiği belliydi ve hocanın bu anlarda sabrı pek de geniş değildi.
Jisung, derin bir nefes alarak tekrar oyuna odaklandı. Minho'nun varlığı onu rahatsız etmişti ama bu rahatsızlığı yenmek zorundaydı. Takımı için en iyi performansını göstermesi gerekiyordu. Dişlerini sıkarak daha da hızlandı, paslarını daha dikkatli ve güçlü yapmaya başladı.
Antrenman sonunda, takım arkadaşları sahadan yavaşça ayrılırken Jisung, Minho'nun yanına gitmeyi düşünmedi bile. Onun varlığı zaten yeterince dikkatini dağıtmıştı. Ancak kaderin bir cilvesi olarak, soyunma odasına giderken Minho'nun onu beklediğini fark etti. Kaçış yoktu.
Minho, Jisung'a gülümsedi ve elini kaldırarak selam verdi. "Merhaba, Jisung," dedi. Sesi sakin ve dost canlısıydı, bu da Jisung'un kafasındaki tüm karışıklığı bir anda yok etti.
"Merhaba," diye karşılık verdi Jisung, gözlerini Minho'dan kaçırarak. Minho'nun neden burada olduğunu merak ediyordu ama sormaya cesaret edemedi.
"Antrenmanınızı izlemek istedim," dedi Minho, hafif bir tebessümle. "Geçen hafta çok iyi oynadın. Takımını zor durumda bıraktım, farkındayım. Üzgünüm."
Jisung şaşkın bir şekilde Minho'ya baktı. "Yani, şey... Senin suçun değil," dedi Jisung, omuz silkerek. "Biz de iyi değildik. Sen... sen çok iyiydin."
Minho gülümsedi. "Teşekkürler. Ama ben sadece kendi yeteneğimle ilgilenmiyorum. Rakiplerime de saygı duyuyorum ve senin iyi bir oyuncu olduğunu biliyorum. Belki birlikte antrenman yaparız, ne dersin?"
Bu teklif, Jisung'u tamamen hazırlıksız yakalamıştı. Minho'nun hızlı flörtleşme tarzını anlamış gibiydi ve bu durum Jisung'u biraz rahatsız ediyordu. "Bu ilginç olurdu," dedi nihayet, hafifçe gülümseyerek. "Ama... bu kadar kolay bir teklif yapacağını sanmıyorum."
Minho kahkaha attı. "Doğru, belki de kolay olmayacak. Ama seni izlerken seninle birlikte oynama fikri gerçekten hoşuma gitti." Gözleri Jisung'un gözlerine kitlenmişti, bu da Jisung'u biraz daha huzursuz etti.
"O zaman," dedi Minho, elini uzatarak, "bir sonraki maçta kim daha iyiymiş görelim."
Jisung, Minho'nun elini sıktı ve başıyla onayladı. "Anlaştık," dedi. "Ama bu kez dikkatimi dağıtmak yok."
Minho, gülerek başını salladı ve sırt çantasını omzuna attı. "Göreceğiz," dedi ve ardından Jisung'a dönüp ekledi, "Bugün seni izlemek güzeldi. İyi antrenmanlar, Jisung."
Jisung, Minho'nun uzaklaşan siluetine bakarken içinde garip bir rahatlama ve yeni bir motivasyon hissetti. Onunla tanışmak ve konuşmak, ona yeni bir perspektif kazandırmıştı. Minho'nun flörtöz tavırlarıyla nasıl başa çıkacağını tam olarak bilemese de, sahada daha güçlü bir rakip olacağı için heyecan duyuyordu.
Minhonun teklifleri ne öyle of of bu arada atamadığım üç bölümün telafisini aynı anda yapiyorum çok bölüm yazasım vardı banada iyi gelmiş oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my player | minsung
RomanceOkulun futbol takımında olan Han jisung, ve karşı okuldaki rakibi Lee Minho.