"Domalma oğlum yat dedik!"
Fatih komutanın çıkışıyla herkes kahkaha tufanına boğulurken Aytekin pozisyonunu düzeltip silahın kabzasını kavradı. Fatih komutan Allah'ın her günü uğraşmaya başlamıştı Aytekin'le. Beşiktaşlı olmanın bedelleri de vardı bu hayatta. Aytekin'in yaşadıklarından sonra tüm karargah kısa bir süreliğine koyu Galatasaray'lı olmuştu. Neyse ki benim saf değiştirmeye ihtiyacım yoktu.
Fenerli olan Cengo kimliğinin gizliliğinin verdiği rahatlıkla eğlenirken Aytekin'in yanına uzanmış Tolga da Galatasaray'lı olduğu için cenneti yaşıyordu. Galatasaray'lı olmanın avantajları çoktu bu hayatta.
"Biraz Tolga'dan feyz alın! Aslanıma bak, şu duruşa şu endama bakar mısınız?"
Fatih komutan atış eğitimini yönettiği için sıfır ciddiyetle gülmeye devam ederken dişlerini sıkmış halde komutanı izleyen Ender'in kolunu sıkıp uyarı dolu bakışımı attım. Her an adamın üstüne atılacakmış gibi duruyordu.
Herkes sus pus olduğunda Dağhan komutanı görmemle yutkundum. İşte şimdi başlıyorduk. Atışların hepsini isabet ettirmem imkansız gibi görünse de yapmak istiyordum. Bu belirlemeyecekti geleceğimi. Bunu istememin sebebi Dağhan komutana kendimi kanıtlamaktı.
"Hazır herkes."
Fatih komutanın sesini duyduğumda düşüncelerden sıyrılıp gerçeğe odaklandım.
"İlk talimde dediklerimi aklında tutanlar dinlesin. Diğerlerinden adam olmaz zaten. Hedefi bir karton parçası, bir sınav kağıdı gibi görmeyeceksiniz. O en büyük düşmanınız sizin. Namusunuza göz dikmiş bir kalleş ya da vatanınıza el uzatmış bir hain. Sevdiğiniz kadını çalmış sizden, ananıza babanıza zulüm etmiş, kardeşinizin kanını akıtmış! En büyük düşmanınızdır o silahı ateş etmek için doğrulttuğunuz hedef!"
Ellerini arkaya bağlamış şekilde sert çıkan ses tonuyla önümüzde adımlarken söyledikleri kafamda yankılanıyordu.
"Ateş edecek olan silah değil, sizlersiniz. Siz onu vuramazsanız, o sizi vurur."
Sözlerini bitirdiğinde kenara geçti.
"Şarjör tak! Nişan al!"
Fatih komutanın sesiyle silahın başına geçmiş beş kişi kıpırdanırken oradaymışım gibi nefesimi tuttum.
"Ateş!"
Gördüğüm kadarıyla Tolga hariç hepsi ıskalamıştı. Komutlar sekiz kere daha tekrar ettikten sonra Tolga hedefi üç kere Aytekin ise sadece bir kere tutturmuştu. Yerden kalkıp saflara geçtiklerinde Fatih komutan yeni askerleri çağırmaya başlamıştı.
"Ferdi, Cengo, Mehmet, Fırat, Yakup."
İsmimi duyduğum an derin nefes alıp Dağhan komutana bakmamaya çalışarak poligonda ikinci sıraya geçtim. İlk seferinde de buradaydım. Fatih komutanın emriyle önceki şarjörü çıkarıp yanda duran dolu şarjörü alıp taktım. Kulaklarımı tıkayıp rahat bir pozisyon almaya çalıştım. Dik duran ayağım ezildiğinde refleksle geriye baktığımda Dağhan komutanın ayağıma bastığını gördüm. Ayaklarımın duruşu yanlış olduğu için düzeltmişti.
Yutkunup önüme döndüğümde kafamı eğip tek gözümü kapatarak nişan almaya çalıştım. Bu sefer mesafe beş metre kadar artmıştı. nefesimi tutarken yanağımı silaha sabitleyip omzuma yasladığım silahı daha sıkı kavradım.
"Ateş!"
Tetiğe bastığımda dürbünden hedefe baktım dikkatle. Iskalamıştım. Bunun olacağını bilmeme rağmen sinir içime bir kor gibi otururken derin nefes alıp toparlanmaya çalıştım hemen.
"Ateş!"
Yine ıskaladığımda dişlerimi kırmak istermiş gibi sıktım. Sakin olmam gerekiyordu.
"Ateş!"
Üçüncü atışı yapıp hedefi kenarından vurdum. Dördüncüde ise dokuzdan vurduğumda dudağım kıvrıldı. Arkamda duyduğum sesler beni gaza getirirken beşinci atışı da isabet ettirmiştim. Altı, yedi ve sekizi de tutturmuştum.
Totalde altı atışı isabet ettirip ikisini ise kaçırmıştım. Şarjörde beş mermi kalmıştı.
"Aslanım benim!"
Fatih komutanın ve diğerlerinin ilk atış taliminde ki gibi seslerini işitirken ne gözümü hedeften ayırmıştım, ne de elimi tetikten çekmiştim.
Parmağımı hareket ettirip silahı ateşlediğimde isabet etmişti. Bu yaptığım sonradan pahalıya mal olacaktı.
"Yakup bırak o silahı."
Fatih komutan sözünü bitirmeden bir kere daha ateş ettiğimde hedefi tam on ikiden vurmuştum. Hemen ardından omzuma yediğim tekmeyle yana savruldum. Sırtım yerle buluşurken aldığım darbenin sızısıyla yüzümü buruşturdum.
Kararmış bulutlarla kaplı gökyüzüne bakarken saniyeler içinde bakış açıma Dağhan komutanın sert suratı girdiğinde gülmeye başladım. Suratıma postalla bir darbe daha aldığımda kafam yana savrulurken acıyla gülüşüm bir anlık solmuştu.
Kafamı tekrar çevirdiğimde baygın bakışlarımın ardındaki gururlu surat ifademi diri tuttum. Kafama koyduğumu yaparım demiştim.
Dağhan komutan kamuflajımın yakasından tutup kaldırdığında binaya doğru itti.
"Düş lan önüme!"
Başımı dik tutup bir iki adım attığımda anlık ardıma bakarak gözlerimi askerlerde gezdirdim. Bazılarının yüzünde siki tuttun ifadesi varken çoğu gururla ve hayranlıkla bakıyordu. Bu his için canımı verebilirdim işte.
Elimle silah işareti yaparak parmaklarımı dudağıma götürüp götürüp üfledim ardından göz kırpıp önüme döndüm.
akşam beşiktaşa sekiz tıklatırsak Aytekin'in götten yediği özel bölüm yayınlayacağım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraz
General FictionSıkı kurallara ve iyi bir disipline sahip olan Komutan'ın, kurallarına karşı gelerek düzenini işgal eden askerin hikayesi. * Gerçekte kurguda bulunan bazı sahnelerin söz konusu bile olmayacağını bilerek yazdım. Tsk ile başımız derde girmesin.