11.Bölüm: Hatalar ve Özürler

10.5K 438 126
                                    

İyi okumalar ♡

•••

Meriç'in arabasının ön koltuğuna oturunca aklım hâlâ Merve ve eski annemin sarılışındaydı. Yüreğim neden bu kadar acıyor, ellerim neden bu kadar titriyordu? Dışarısı soğuktu evet ama bence sebebi bu değildi. İçimin dışarıdan daha soğuk olmasıydı. Evet, ben buz gibiydim çünkü ısıtabilecek biri yoktu hayatımda.

İkimiz de sessizdik, gergince oturuyorduk. Ne konuşmak istediğini az çok tahmin etsem de ifade ediş tarzından birazcık korkuyordum.

Yüksek ihtimalle yara izlerimi gördükten sonra bana acımıştı ve bu yüzden özür dileyecekti. Ama sonra her şey eskisi gibi olacak ve aramızdaki soğukluk devam edecekti.

Birden telefonum çalmaya başlayınca sessizliği aniden bozduğu için yerimde sıçradım. Meriç göz ucuyla bana baktı. Miraç'ın aradığını görünce hafifçe kaşlarım çatıldı. Bu velet beni arar mıydı ya?

Bekletmeden açtım. "Ne oldu?"

"Melih abim nereye kaybolduğunu soruyor. Endişeden kafayı yedi."

Ay, ben ona söylememiştim Meriç'le gideceğimi! Alt dudağımı suçlulukla dişlerimin arasına alıp Meriç'e baktım. Bana kaşları çatık, ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu.

"Meriç konuşmak istedi, onunlayım şu an. Endişelenmesin."

Niye bilmiyorum ama Miraç'ın gözlerini devirdiğini hissettim. "Emin ol kaybolmuş olsaydın daha az endişelenirdi. Meriç daha büyük bir tehlike."

Bu sefer ben gözlerimi devirdim. Niye böyle konuşup beni etkiliyordu ki?

"Abartma, ne olabilir ki?"

Aramızda bir sessizlik olunca ofladım. Ne demek ne olabilir ki Irmak? Hazır onu uyaracak ailesi yokken bana ağzına geleni söylese? Ben de cevap verirdim ama yine de böyle bir şey yaşanmasını istemezdim.

Meriç'in konuşmamıza dikkat kesildiğini fark edince boğazımı temizledim.

"Sen en iyisi telefonu kapat ve sakinleş. Diğerlerine uygun bir açıklama bulursun."

Bir şey demesini beklemeden telefonu kapattım. Bu sırada Meriç arabayı durdurmuştu. Onu beklemeden arabadan indim. Çok da işlek olmayan bir kafeye getirmişti. Etrafın ıssızlığına bakıp kaşlarımı çattım.

Belki de Miraç'ın dediği gibi asıl tehlike oydu.

"Merak etme, seni öldürüp asitle yok edip kalan parçalarını da denize atmak gibi bir planım yok."

Dehşet dolu bir yüz ifadesiyle ona baktığımda bir süre ciddi bir ifadeyle bana baktı. Şu an ödüm patlıyor desem bana inanır mısınız?

Birkaç saniye sonra Meriç yüz halime gülmeye başlayınca rahatlamaya çalıştım. Bu aptal sadece beni korkutmaya çalışıyordu. Ona kandığım için kendimi azarlarken o çoktan kafeye doğru ilerlemeye başlamıştı bile. Arkasından gülüşünün iğrenç bir taklidini yapa yapa ilerledim. Daha şimdiden sinirlerimi bozmuştu.

İçeriye girdiğimde mükemmel bir sıcaklıkla vücudum gevşedi hemen. Anında rahatlarken sağ tarafta, pencere kenarında olan masaya geçen Meriç'in tam karşısına oturdum. Burası en son masa olduğu için ben sadece pencereyi ve Meriç'i görüyordum. Meriç ise beni ve tüm kafeyi.

İkimiz de hiçbir şey olmamış gibi menüyü inceliyorduk. Ne yani buraya sadece oturup kahve içmeye mi gelmiştik?

"Hassiktir ya..." Meriç'in kendi kendine küfretmesiyle ona baktım. Gözünü kafenin içine bir yere dikmiş şok olmuş bir ifadeyle bakıyordu. Biraz da sinirlenmiş gibiydi. Hemen arkamı dönüp baktığı yere baktım.

Kıvırcık | Gerçek Ailem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin