Sarılabilir miyim?<~>
Aradan bir kaç gün geçmişti. Artık hepsi hastahanede kalmıyordu, hastahanede sürekli kalan Kuroo'ydu. Diğerleri gün içinde uğruyorlardı. Atsumu da iki gece kalmıştı, üçüncü gün evine giderek duşunu felan halletmişti. Kuroo ise sadece duş almak için eve uğruyordu.
Üstünde ki koyu yeşil trikonun yakasını düzelttiğinde elinde ki içinde kahve olan karton bardağı yanında ki çöp kutuna atmıştı. Ufak bir kahve molasından sonra her zaman ki yerini alarak büyük camın karşısına geçmiş, Hina'dan en ufak bir hareket bekliyordu.
Atsumu yarım saat sonra geleceğini söylemişti, onun kadar hastahanede duran diğer kişide Atsumu'ydu. Diğerlerine lafı asla yoktu Kuroo'nun. Hepsi geliyordu gün içinde ve hem Kuroo'nun hem Hina'nın evini düzenli olarak Sakusa tozdan temizliyordu. İwa ve Akaashi ise yemek hazırlayıp Kuroo'ya getiriyordu.
Bokuto her gün gelip camın ardından Hina'nın sevdiği bazı şarkıları mırıldanıyordu, Tsukishima yeni öğrendiği bazı dinazorlar hakkında bilgi veriyordu, Kenma telefonunda ki oyununda ne kadar kupa kazandığını anlatıyordu. Yine o günlerden biriydi, Kenma iki saat önce yanından ayrılmıştı.
Hina'nın her geçen gün zayıflayan bedeni Kuroo'nun endişesini kat kat arttırmaktaydı. Hastahaneye geleli tam beş gün olmuştu.
O esnada bir şey oldu... hayal sandı, düşündüğü şeylerin bir oyunu sandı ama hayır. Hina'nın hafifçe araladığı gözlerinde gördüğü mavi gözler kesinlikle hayal değildi!
Ağır ağır yaslandığı camdan kafasını çekmişti Kuroo, şaşkınlıktan bir şey yapamaz iken, Hina'nın gözlerini kendisine çevirdiğini farketmişti. İçini titretmişti Kuroo'nun bu bakışma. Öyle halsiz bakıyordu ki... Aklı en sonunda yerine geldiğinde koridordan ayrılarak bağırmaya başlamıştı
"DOKTOR!"
"UYANDI! HİNA UYANDI!"
"Hemen yoğun bakıma!" Doktor ve asistanları yoğun bakım kısmına koştuklarında Kuroo'da hemen peşlerindeydi. Doktor içeri girdiği gibi asistan büyük camın önünde ki perdeyi çekmişti.
Neden...görmek istiyorum onu.
Saniyeler geçti dakika oldu. Ama zaman geçmedi. Kuroo perdenin açılmasını beklerden onu şaşırtan kapının açılmasıydı.
Kapıdan önce sedyenin başını tutan asistan çıkmıştı. Onun hemen arkasında sedyedeki Hina ve doktor. Dizlerinin bağı çözüldüğünde bile yere düşemedi. Sedye yanından hızlıca gittiği esnada Hina'nın gözleri tekrardan üstündeydi.
Gözbebeklerinin titrediğini görmüştü Kuroo...korkuyordu...Hina'sı korkmuştu ve hala korkuyordu...
Yere sert bir adım atarak sedyenin peşinden ilerlediğinde bir odanın önünde durmuşlardı. Bakışları odanın kapısının soluna kaydığında küçük bir tabelanın üzerinde yazan sayıya bakmıştı. İçeriye girmek için yönelse bile hemşirelerden biri biraz beklemesini söylemişti.
422 oda numarası, 422'ydi.
Hina'yı odaya yerleştirdikten sonra doktor odadan çıkarak Kuroo'nun yanına gelmişti.
"Yormamak şartı ile yanında durabilirsin, geçmiş olsun" Doktorun cümleyi bitirmesi ile Kuroo'nun kapının önüne geçmesi aynı anda olmuştu.
Kapıyı açarak odanın içine bir adım attığında Hina ile göz göze gelmişti. Adımları ağır ağır yatağın yanına ilerlediğinde ağzını açıp diyecek bir şey bile bulamamıştı.
"K...kuroo..." duyduğu çelimsiz ses içinde bir şeylerin kopmasına sebep olduğunda yatağın yanına ilerleyerek kenarına dikkatlice oturmuştu.
Gözleri Hina'nın yüzünde gezinirken kızın yüzünde ki bazı küçük izlerde parmaklarını gezdirmişti. Hina da onu izliyordu.
"Canın...çok acıyor mu?" Canı acısa bile kafasını iki yana sallamıştı. Kuroo'nun kemikli parmakları Hina'nın saçlarının üstünde gezindiğinde gözünden akan bir damla yaş Hina'nın elinin üstüne düşmüştü.
"Korktum...öleceğini düşünmüştüm..." ağzından ufak bir hıçkırık kaçtığında Hina elini uzatarak Kuroo'nun elini sıkıca tutmuştu.
Kendi tabiri ile sıkıca...sadece elini elinin üstüne koyabilmişti.
"Ben...korktum Kuroo" zar zor konuşabilmesi Kuroo'nun sağ gözünden tekrardan yaş akmasını sağlamıştı. Ağır ağır dudaklarını aralayarak tekrardan söze girmişti.
"Bundan sonra...yanından bir saniye bile ayrılmayacağım." Burukça gülümsemişti. Yanında şu an Kuroo vardı, diğerlerinin de şu anda yanında olmasını isterdi Hina...
Göz kapakları yavaşça kapandığı esnada Kuroo bir kaç dakika daha durduktan sonra oturduğu yerden kalkarak odada ki camın önünde duran koltuğa ilerleyerek telefonunu çıkartıp, Atsumu'yu aramıştı.
"Alo? Bir şey mi oldu?! Bak! Kuroo! Sen aramazdın? ALLAH KAHRETMESİN NE O-"
"Bir sus ya! Hina uyand-
"SİKTİR GİT! LAN HİNAM UYANMIŞ! HASTAHANEYE HEMEN HEMEN!"
Biiiiip
Telefon aniden suratına kapatıldığında gözlerini devirerek koltuğa oturmuştu. Hina'nin halsiz bedeni kendisinin kötü hissetmesine sebep oluyordu.
Eğer o gece öfkesine yenik düşerek kavgaya girmeyip Hina'yıda alıp uzaklaşsaydı bunlar olmazdı. Bir kaç gün olmasına rağmen kakülleri uzamış perçem şeklinde yana açılmıştı.
Ara ara sessiz iniltileri ile Kuroo her seferinde aynı telaş ile yerinden kalkıyordu. Canı fazlasıyla acıyordu Hina'nın, Kuroo'da bunu biliyordu zaten.
Yarım saatin sonunda kapının şiddetli bir şekilde açılması ile hem Kuroo hemde Hina yerinden sıçramıştı. Hina ani hareketin karşısında inlediğinde elini yarasına götürmüştü.
"HİN!" Kapıdan giren Atsumu ve arkasındakiler hızlı bir şekilde Hina'nın yanına ilerlemişti.
"HİN! İYİ MİSİN? Kuroo da oturduğu koltuktan kalkarak Hina'nın yanına gittiğinde Akaashi de elinde ki çiçek buketini masanın üstüne bırakmıştı.
"İyiyim..." inanmamıştı hepsi hemde hiç.
"Sarılabilir miyim!?" Atsumu gözleri dolu bir şekilde sorması ile Hina hafifçe gülümsemişti. Dudaklarını konuşmak için aralasa bile boğazında ki kuruluk bir kaç kere öksürmesine sebep olmuştu.
"İyi misin?!" Kuroo çantasında su şişesini çıkartarak Hina'nın dudaklarına uzattığında diğerleride endişeli bir şekilde izliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bina Kuroo Tetsurō
FanfictionYeni bir binaya taşınan Hina gelecekte ki sevgilisi ve en yakın arkadaş olacağı kişilerden başta çokta haz etmez.