Teninin sıcaklığı tüm bedenimdeydi, kolunun biri karnımın üzerinde; benim ellerim de saçlarının arasındaydı.
Hava daha yeni yeni ağarıyordu, yorganın dışında kalan vücudumun her bir parçası üşüyordu. Odadaki tek ses, mini buzdolabının çalışma sesi ve Atlas'ın nefes alışverişleriydi.
İlk kez onunla uyumuştum, yalan değilmiş; o klişe de doğruymuş. Şimdiye kadar uyuduğum en iyi uykuydu. Sanki tüm gece bedenimde onun sevgisi vardı, onun acısı ve onun mutluluğu.
"D-deniz?" diye sesi kırılarak konuştu, sanırım uyandırmıştım. Kafasını kaldırmış, gözlerini bana dikmişti. Hafif aydınlık, hafif karanlık ortamda yüzünün tüm hatlarını ayırt etmem çok da mümkün değildi; fakat yine de gözlerindeki sevgiyi görüyor gibiydim.
"Efendim balım?" dedim. Vücudunu benden koparıp, yatakta üzerime doğru yükseldi. İki kolunun üstünde durmuş, tüm ağırlığını kollarına bırakmıştı. Ve ben de bedeninin arasında, gözlerine bakıyordum.
"Seni öpeyim mi?" dedi. Sanki daha yeni uykudan uyanmamış, dün gece de hıçkırıklara boğulmamıştı. Her şey o kadar normaldi ki onun nezlinde fakat sanırım buna alışmıştım, Atlas'ın bambaşka iki kişi oluşuna alışmıştım.
Önce ufak bir kahkaha atıp gözlerimi ona diktim, o da dişlerini gösterecek kadar geniş bir şekilde gülümsüyordu. "Hadi, söyle. Öpeyim mi?" dedi. Suratını daha da yaklaştırmış, saçlarının bir parçasının yüzüme gelmesine neden olmuştu.
İster istemez gıdıklanma hissiyle gözlerimi kapattığımda dudaklarını dudaklarımın üstüne kapattı, hiçbir harakette bulunmadık. Belki bir dakika, belki yarım saniye ya da bir saat; dudakları öylece dudaklarımın üstünde bekledi. Ama bu geçen seferden farklıydı, sanki bu sefer korku yoktu; acele yoktu, dudaklarından bedenime enerji yayılıyor gibiydi.
En sonunda kendine yettiğini düşünmüş olacak ki, bedenini yanıma atıp elini de göğsüne koydu. İkimiz de bir süre sırıtarak tavanı seyrettik. "Sanki, dün geceki Atlas ölmüş gibi." dedim.
Sustu. Bir süre bekledik, sessizliği dinledik.
"Sen olmasaydın, şimdi ölen Atlas'ın yasını tutardım." dedi.
Bu cümlenin altında yatan manayı aramamaya karar verdim, merak etmemeye... O böyle iyiydi, böyle iyiysek bir süre daha rol yapabilirdik.
Bu birkaç saat, birkaç gün ya da birkaç anı bize aylarca yetecekti; o yüzden bizim için anın değeri daha da çoktu. Bunu bozacak en ufak düşünceye yerim yoktu, tüm her şeyimi onu sevmeye ayırmak istiyordum.
Bunu yapıyordum çünkü biz anın tadını çıkarmaya değil, birbirimize yetmeye çalışıyorduk. Biz farklıydık.
"Her zaman benim sevgimin, diğerlerinden farklı olmasını istemiştim." dedi.
Gerçekten de dün akşamki Atlas'tan eser yoktu. Şimdi karşımda bambaşka biri duruyordu, Akdeniz günlerinde bıraktığım Atlas vardı karşımda. Gözleri gülen, onlarda derin ve son derece huzurlu anlamlar taşıyan bir Atlas.
"Ee, farklı mı madem?" dedim.
"Hayır, tamamen aynıymış." dedi. Sonra yatakta oturur bir pozisyon alıp iki elini de karnımın üstüne koydu.
"Biliyor musun? Ben seninle aynı olmayı öğrendim, bu dünyanın en tatlı duygusuymuş. Ben de diğerleri gibiymişim." dedi.
Gülüyordu, mutluydu. Bu bir gerçekti ki, ilk kez onun gözlerinde gerçek mutluluğu görüyordum.
"Kıvırcık sevgilim?" dedi saçlarımla oynarken. Bazı tutamları kulaklarımın arkasına atıyor ve işaret parmağıyla yüzümün hatları üzerinde hayali çizgiler çekiyordu.
"Efendim balım?" dedim tekrar, böyle dememle dudaklarının arasından hayretvari bir ses çıktı. Kafasını öne eğmiş, sonra da kahkaha atmıştı. Çok güzel gülüyordu, gülerken gözleri kısılıyor; uzun olan köpek dişi hafifçe alt dudağına temas ediyordu.
"Neye güldün?" dedim ve elini uğraştığı yerden koparıp, avucunun arasına aldım. "İddiasına varım ki, sıfır-üç yaş öğrenme çağında bile annem senin kadar sabırlı davranmamıştır." dedi.
Biraz daha durduk öyle, cevap verecek bir şeyim yoktu da. "Oha, az kalsın unutuyordum!" dedi ve yatağın üzerinde ezilmeme neden olacak şekilde zıplayıp yere indi.
Dün akşam yere silktiğim sigara izmaritlerini unuttuğu için çorabı kül rengine dönünce biraz daha kavga ettik. 'Eşek Deniz.' diye söylene söylene çantasına gittiğinde birer evli çift gibi görünüyorduk.
Bu yüzden içimden geçeni sesli bir şekilde söylemeden edemedim. "Evli çift gibiyiz." dedim. Sadece çantasıyla uğraşırken kafasını kaldırıp bana baktı, bir süre kaşlarını çatıp bir şey düşünür gibi bana baktıktan sonra gülümsedi ve tekrar çantasını kurcalamaya koyuldu.
Çok ciddi bir şeyle uğraşıyor gibiydi.Sonra çok geçmeden çantasından koca, kırmızı bir ip yumağını çıkarıp tekrar yatağa, yanıma, geldi.
"Sakın bana Aydın'dan Van'a çantanda ip yumağı taşıdığını söyleme." dedim. Sadece omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Barışırsak bileğime, barışmazsak boynuma sarmak içindi." dediğinde sinirle ama bir o kadar da muzipçe bacağına vurdum.
"Ah, acıdı!" diyerek bacağını tuttuğunda "Beter ol!" diyerek gözlerine baktım. O da baş parmağını gözüne götürüp 'pışık' diye mırıldandı.
"Gerçekten de hangi Atlas karşımda emin olamıyorum." dedim. Bileğimin ölçüsünü almaya çalışmış ve en sonunda kendince yettiğine kanaat getirdiğinde yanında getirmeye üşenmediği tığla zincir atmaya başlamıştı.
Bu işi yaparken çok ciddiydi, bana cevap vermiyor; yalnızca işine odaklanıyordu.
"Sen, bunu yaparken konuşmam yasak mı?" dediğimde sadece omuzlarını silkti, tatlı görünüyordu. Bu yüzden kafasına doğru eğilip yanağına ufak bir öpücük bıraktım.
"Eee, çeyizini de yapmaya başladığına göre düğünümüz ne zaman?" dedim.
"Mehrimi vermedin ki, ben öyle bedava gelmem." dedi. Zincir atma işini bitirdikten sonra bileğimi tutmuş ve zincir attığı ipi sarmıştı, iki ucunu bir araya getirdikten sonra dün akşam saatlerce güldüğümüz çakmağı çıkarıp yakmıştı.
Artık ip elimden geçip çıkmayacak ama bileğimde de duracak kadar güvenli bir şekilde duruyordu. Sonra kendi bileğinin ölçüsünü aldı, birkaç zincir işi ve sessizlik dakikasından sonra "Bunun da uçlarını sen yak." dedi. Çakmak elimdeyken son derece dikkatli bir şekilde ipin iki ucunu birbirine tutturdum.
"Bunlar da bizim nişan yüzüğümüz." deyip bileklerimizi yan yana tuttu. Gerçekten bir çocuk gibiydi, fakat mutluydu. Ve ben onun mutluluğuna kıyamıyordum.
***
Bölüm sorunca dayanamıyorum işte qbxiamxksmxksmsÜnlü olmuşum balım öyle diyo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALIM
ChickLit"Seni öpeceğim." dedim. Hâlâ gülmeye devam ediyordu. "Biliyorum." dedi. "Daha önce seni öpmek aklımda yoktu." dedim. Yine "Biliyorum." dedi. "Pişman olacak mıyız?" dedim. "Bilmiyorum." dedi. Aldığım cevap benim duraksamama neden oldu, bugünü bir pi...