Bitmiş sigara paketini avucumun arasında sıkıştırırken düşündüğüm tek bir şey vardı: Ben ne yapıyorum?
Soğuk hava resmen tüm vücuduma işlemişti, o kadar üşüyordum ki akan burnumdan herhangi bir şey dışarı çıkmak yerine içeride donmayı tercih ediyordu sanırım.
Annemle en son ne zaman bu kadar ciddi bir şekilde tartıştığımı hatırlamıyordum. Birini istiyordum yanımda, onun kolları arasına girip ağlamak istiyordum.
Sanırım defter meselesi beni çıplak hissettirmişti. Annemin öylece defterdeki her bir satırı okumuş olması beni gerçekten çok ama çok çıplak hissettiriyordu.
Ve garip bir şekilde Tanrı'ya şükür ediyordum, ya o deftere bugün bildiklerinden daha fazlasını yazmış olsaydım ya da bugün yaşananlardan çok daha kötüsünden bahsetmiş olsaydım? Ne yapacaktık? Bugün kendi isteğimle o kapıyı açıp ve çıkmıştım, ya bir dahakine o kapıdan öylece çıkarılırsam?
Oturduğum bankta şöyle bir kıpırdandım. Çoktan şu an evde olmam ve bir tane Türkçe denemesi çözmüş olmam gerekirdi. Gitmek için tek şansım buydu, burada ne yapmaya çalışıyordum peki?
Çamurlara karışmış artık beyaz bile olmayan karı mı izleyecektim? Turuncu sokak lambasının altındaki ışığı mı seyredecektim? Mücadele etmem gerekiyordu, gitmek için tek şansım bu sınavdı ve gitmeliydim.
Bilmiyorum belki de gidemeyecektim ama yine de bir şeyler kazanabilirdim. Belki ufacık bile olsa başarılı olmak bana iyi hissettirecekti.
Soğuktan elim titrerken diğer avucumda da telefonu çeviriyordum. Aklımda tek bir isim vardı garip bir şekilde. Ne en yakın arkadaşımı ne de ablamı aramayı düşünüyordum o ara. Aklımdaki tek kişi Wattpad'de tanıştığım o kişiydi. Peki, ya neden?
Kısacık sürede sorduğu sorular, genel kültür anlamında kendini bu kadar geliştirdiğini görmüş olmak mı beni bu kadar etkilemişti emin değilim. Soğuktu, kimse onun duvarlarını kolayca aşamazdı ama bir şeyden emindim; eğer bir gün o duvarları aşmayı başarabilirsem orada beni bekleyen çok güzel bir sürpriz vardı.
Onunla tanışmış olmak bana gerçekten iyi hissettiriyordu, bazen bana tavsiyeler veriyor; bazen de bana derdini anlatan taraf oluyordu. Şu anda da bana ne yapmam gerektiğini söylesin istiyordum. Biri çıkıp bana, her şey iyi olacak desin istiyordum.
Belki de umudum buydu ki elim onun numarasına gitmiş, müsait olup olmamasını umursamadan direkt aramıştım.
Telefonu kulağıma dayadığımda bir kez çaldı. Belki de açmayacaktı, daha yeni yeni WhatsApp'tan konuşmaya alışmıştık ama ben öylece onu arıyordum. Hem belki de onun da ailesi benimkiler gibiydi, gecenin bu saatinde bir yabancının onu aramasından rahatsız olacaktılar. Ama sadece bir kez daha, yalnızca bir kez daha çaldıktan sonra kapatacaktım.
Sözümü tutamadım, bir kez daha çaldı ama bu sefer sözden çok umutsuzluk hakim olmuştu duygularıma. Tam telefonu kapatmak üzereydim ki telefon açıldı.
Durdum, şaşkındım. Kesinlikle açmasını beklemediğim için şaşkındım. Konuşup konuşmama konusunda kararsızdım. Belki de sadece telefonu kapatmalı ve yanlışlıkla aradığımı söylemeliydim.
Hem bir kızın gecenin bir vakti bir erkekle konuşması çoğu Türk ailesinde büyük bir sorundu. Kesinlikle telefonu kapatmalı ve yanlışlıkla aradığımı söylemeliydim.
"Deniz?" diye karşı taraftan kalın, belki de bir tık endişeli bir ses geldiğinde kapatmaya hazırlandığım telefonla öylece kaldım. 11-B Ahmet erkek miydi? Bu konu hakkında neden daha önce bir şey söylememişti ki? Peki, şimdi ne diyecektim? Az önce annem günlüğümü okudu diyip ağlayacak mıydım?
"Özür dilerim." diye fısıldadım. Ne diye özür diliyordum ki? Bunu neden hep yapıyordum? Neden her seferinde hiçbir şey olmamışken bu şekilde özür diliyordum?
"Sanırım sen ne diyeceğini unuttuğunda özür dilemeyi hobi gibi kullanıyorsun." diye konuştu tekrar aynı ses. Hafiften kar çiselemeye başladığında gözlerimi kapattım. Ceketimin cebindeki elim sıcakken telefonu tutan elim soğuktan buz tutmak üzereydi.
"Belki de." dedim. Kısa cevaplar veriyor ve ona, onu neden aradığımı bile söylemiyordum. Gerçi onu neden aradığımı ben bile bilmiyordum ki.
"Iyi misin?" diye sordu karşıdaki ses. Iyi miyim? Şu ana kadar pek çok şey düşünmüştüm ama bunlardan hiçbiri iyi olup olmadığım hakkında değildi ki.
Uçurumun kenarına kadar gitmiş ama son anda vazgeçmiş gibi hissediyorum. "Bilmiyorum." dedim sadece. Gerçekten de gecenin bu saatinde karşımdaki kişiyi bu şekilde rahatsız etme hakkım var mıydı?
"Şey benim tanıdığım Deniz gecenin bu saatinde manyetizma felan çalışır diye hayal ediyordum. Bir anda beni arayınca ister istemez merak ediyorum nedenini."
Haklıydı ama ona karşı nasıl dürüst olacaktım ki? Hem belki de kilometrelerce ötedeki insanın benim ailevi sorunlarıma müdahale etmesi doğru muydu?
"Biraz çıplak hissediyorum bu gece, aklıma ilk gelen isim sendin." dedim son derece dürüst bir şekilde.
Cümleye genel anlamıyla bakınca ne kadar saçma olduğunu herkes fark edebilirdi ama karşıdaki kişi bunu umursamak yerine beni ciddiye almış ve cevap vermişti. O ara aklımdan geçen tek şeyse, iyi ki onu aradığımdı.
"Peki seni örtmek için ne yapabilirim?" diye sordu.
"Artık örtmek pek mümkün değil sanırım, herkes gördü. Ama bazı şeyleri saklayabildim." dedim.
Ikimiz de saçmalıyorduk ama bu yine de onun beni anladığını hissettiriyordu. Bu yüzden bu oyuna devam ettim, o da iyi hissettiğimi anlamış olmalı ki bana ayak uydurdu. "Yani hâlâ ümit var demek?" diye sesi güler bir şekilde çıktı.
Arkadan ufak bir çakmak çakma sesi geldiğinde "Demek sen de sigara içiyorsun?" diye konuştum. Bir süre cevap vermedi. "Evet, öyle." dedi daha sonrasında.
"Çok soğuk, soğuk havaları sevmiyorum." dedim.
Karşımda olsaydı gözbebeklerime bakıp ne kadar saçmalarsam saçmalayayım beni dinleyeceğine yemin edebilirdim. "Kim soğuk havaları sever ki?" dedi o da.
Arkadan tıkırtı sesleri geliyordu. Benimle konuşurken bir şeylerle uğraştığına göre meşgul olmalıydı. "Adını söyler misin?" diye sordum. Büyük ihtimalle söylemeyecekti ama yine de öğrenmek istiyordum.
"Doğruyu söyle yoksa bunu öğrenmek için mi aradın?" dedi. Bu sefer sesinde bariz bir şekilde bir gülüşün tınısı vardı.
"Ben öğrenmek için aramadım ama kader öğrenmemi istediği için seni aramamı sağladı." dedim.
Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Sonrasında derin bir nefes aldı ve "Adım, Atlas." dedi.
Atlas diye içimden tekrar ettim. Güzel isimdi, artık onu adıyla kaydedebilirdim sanırım. Ya da hiç dokunmazdım. Ahmet ismi ona daha da yakınmış gibi geliyordu. "Nasıl ya, adın Ahmet değil miydi?" diye dalga geçtim.
Ne dediğimi anlamamıştı, bu yüzden üstelemedi. Ben de üstelemedim. Ve bu yüzden de artık veda etme zamanı gelmişti. "O zaman görüşürüz Atlas." dedim.
Boğazını temizledikten sonra cevap verdi. "Iyi geceler Deniz." dedi o da bana hitaben.
Gerçekten iyi hissediyordum. Onu aramak iyi gelmişti, gerçi hiçbir şey hakkında doğru dürüst konuşmamıştık bile ama şu an gerçekten iyi hissediyordum. Hiç tanımadığım birinin bana bu şekilde etki edebilmesi mümkün müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALIM
ChickLit"Seni öpeceğim." dedim. Hâlâ gülmeye devam ediyordu. "Biliyorum." dedi. "Daha önce seni öpmek aklımda yoktu." dedim. Yine "Biliyorum." dedi. "Pişman olacak mıyız?" dedim. "Bilmiyorum." dedi. Aldığım cevap benim duraksamama neden oldu, bugünü bir pi...