11

342 49 23
                                    

Hyunjinin 11, Felixin 8 yaşı var.

.

.

.

Hyunjin ve Felix okul gezisine gidecektiler. Okuldan onları hocaları kamp yapmaya götürüyordular.

Hyunjin, annesi Bayan Hwang ile birlikte Lee ailesinin evine geldiklerinde kapıda onları Bay Lee karşıladı. Felix'in babası, oğluna düşkün, sert bir adamdı. Hyunjin'e her zaman mesafeli davranıyordu, çünkü Felix'in yanında bir delta olması, Bay Lee'nin oğlunu koruma içgüdüsünü tetikliyordu. 

Hyunjin, Bay Lee'nin bu mesafeli tavrını biliyor ve çoğu zaman umursamıyordu. Ancak bugün, Felix'le kamp yolculuğu öncesinde bir araya geldiklerinde, Bay Lee'nin sert bakışları daha da belirgindi.

Kapıda kısa bir süre sessizlik oluştu. Hyunjin, karşısındaki adamın bakışlarındaki soğukluğu hissederken, kendinden emin duruşunu bozmadı. 

Bay Lee, karısının yanında durumu bozmamak adına onları içeri buyur etmek zorunda kaldı. Eğer eşi olmasaydı, Hyunjin'i içeri almamayı tercih ederdi. Ancak o an, Bayan Hwang ve Bayan Lee'nin varlığı bu düşünceyi geride bıraktı.

Bayan Lee, onları karşılar karşılamaz gülümseyerek konuşmaya başladı. "Felix de hazırlanıyor," dedi heyecanla. "Çok heyecanlıydı sabah, kamp için eşyalarını bir türlü toparlayamadı."

Bayan Hwang da gülümseyerek cevap verdi: "Bizimki de öyle. Baksana, sadece dört gün kalacaklar ama sanki iki hafta kalacakmış gibi bir bavul doldurdu."

İki anne bu ufak tefek hazırlık anılarıyla kahkahalarla konuşurken, Bay Lee'nin bakışları bir anda Hyunjin'e döndü. Yüzündeki sert ifade, oğlunu bu deltadan uzak tutmak istediğini açıkça belli ediyordu. Sert bir ses tonuyla, gözlerini iyice kısarak, Felix'e olan mesafesini hatırlatır gibi konuştu: 

"Hyunjin, bak orada Felix'i yalnız bırakmayacaksın. Ama fazla da yaklaşmayacaksın. Gereksiz temaslardan kaçın. Öğretmenlerle konuştum, yanlış bir şey yaparsan bana haber verecekler."

Hyunjin'in yüzünde bir an için beliren alaycı bir gülümseme genişledi. Bay Lee'nin bu aşırı korumacı tavırlarını küçümsüyordu. Göğsünü gere gere, tamamen ciddi bir şekilde ama yine de ukala bir tavırla karşılık verdi: 

"Endişelenmeyin Bay Lee, ben çiçeğime çok iyi bakacağım. Sizin hiç endişeniz olmasın!"

Bu sözler Bay Lee'nin içindeki öfkeyi iyice tetikledi. 

"Çiçeğim mi? Ona 'çiçeğim' demeyeceksin, Hyunjin. O senin değil!" dedi, sert bir şekilde çıkışarak.

Hyunjin, dişlerini sıkarak bir süre sessiz kaldı. İçindeki öfke dalgalanıyordu ama kendini tutmaya çalıştı. Yüzünde beliren hafif bir gerginlikle, "Bu konuyu sonra konuşalım, Bay Lee," dedi. 

Bay Lee, sabrının sonuna geldiğini belli eden bir ses tonuyla devam etti: "Beni anladın değil mi? Felix'in kılına zarar gelmeyecek. Bir şey olursa senden bilirim."

Bu uyarı, Hyunjin'in sabrını taşırmıştı. Ciddileşen bakışları, Bay Lee'nin gözlerine dikildi. "Kesinlikle bir şey olmayacak. Onun yanında koskoca bir delta var. Vitamı koruyacağım," dedi kararlılıkla. Felix'in onun için ne kadar değerli olduğunu vurgulamak istiyordu, ancak bunu söylerken Bay Lee'nin sabrını nasıl zorladığını fark etmedi.

Bay Lee'nin gözleri iyice daraldı. "Bak hâlâ 'vitam' diyor!" diye sitem etti, dişlerini sıkarak. Bu genç deltanın oğluna olan yakınlığını ve sahiplenici tavrını hiçbir zaman kabul etmeyecekti. "Zaten iki gün ağlamasa gelmesine izin vermezdim. O yüzden ona göz-"

Hyunjin'in bu sözleri duyduğunda kalbindeki öfke patladı. Onun sözünü kesip, "Ağladı mı? Onu ağlattınız mı?" diye sordu.

Felix'in ağlaması, onun hayal edebileceği en kötü şeydi. 

Felixin babası sessiz kaldı. Bu bile Hyunjini öfkelendirmişti. Onun kadar rahat dile getirmesi ise sabrını tamamen taşırdı. Yüzü bir anda sertleşti ve kaşlarını çatarak, son derece sinirli ses tonuyla konuştu.

"İki gün mü? Onun iki gün boyunca ağlamasına nasıl izin verirsiniz? Bu haddinize değil! Onun babası olmanız, onu ağlatabilirsiniz anlamına gelmez!"

Hyunjin'in gözleri yavaş yavaş sararmaya başlamıştı. Deltasını henüz tam olarak kontrol edemediği için duyguları hızla yüzüne yansıyordu. Öfkelendiğinde, delta enerjisi kontrolsüz bir şekilde açığa çıkıyordu ve Bay Lee bunun farkına varmaya başlamıştı.

Bay Lee, Hyunjin'in bu tepkisinden etkilenmemeye çalışarak karşılık verdi. "Pardon? Ben onun babasıyım. Onu korumak için göndermeyecektim ama çok ısrar etti. Onu korumak benim işim, Hyunjin."

Hyunjin'in gözleri daha da kısıldı. Sesinde kontrol edemediği bir titreme vardı, ancak bu titreme öfkeden kaynaklanıyordu. 

"Hem de iki gün?! İki gün benim çiçeğimi ağlattınız mı? Bu haddinize değil! Kimsenin haddine değil!" dedi, sesindeki sertlik artarak. O anda gözlerindeki sarı parıltı iyice belirginleşti ve delta aurası Bay Lee'nin üzerinde ağır bir baskı oluşturdu.

Bayan Hwang, oğlunun tehlikeli öfkesini fark edip hemen koluna dokundu. "Sakin ol, Hyunjin. Felix birazdan buraya gelecek, seni böyle görmesin," diye fısıldadı. Annesinin bu müdahalesi Hyunjin'i bir anlık duraksattı, ancak gözleri hâlâ Bay Lee'den ayrılmıyordu.

Hyunjin'in baskın delta aurası, Bay Lee'nin yüzünde bir anlık rahatsızlık yaratmıştı. Gözlerindeki öfke, Bay Lee'nin canını yakıyordu. Henüz küçük bir delta olsa da, Hyunjin'in bu öfkesi karşısında durmak güçtü. Hyunjin kontrolsüz bir şekilde konuşmaya devam etti: 

"Dua edin ki Felix'in babasısınız. Yoksa size zarar verirdim!" dedi, lakin farkında olmadan Bay Lee'ye daha da baskı yapıyordu.

Bay Lee ise şaşkınlık ve hafif bir sevinçle karışık duygular içindeydi. En azından Hyunjin'in Felix'i bu kadar çok sevdiği ve onu koruyacağı açıktı. Ancak Hyunjin'in bu tavrına karşılık vermemek mümkün değildi.

"Kes şunu!" diye sertçe çıkıştı Bay Lee. "Felix benim oğlum. Onu en çok ben seviyorum!"

Bu sırada Felix, odasından aşağıya indiğinde ortamın gerilimini fark etmeden heyecanla Hyunjin'in yanına koştu. "Hazırım!" diye neşeyle bağırdı. 

Hyunjin, Felix'i gördüğünde bir an için öfkesini unuttu. Yavaşça sarı gözleri normale dönerken derin bir nefes aldı. 

Felix'e doğru dönüp yüzünde yumuşak bir gülümsemeyle, "Çiçeğim," diye fısıldadı.

Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin