9

855 81 16
                                    

.
.
.

Bahçedeki büyük ağacın gölgesi altında, hafif bir rüzgar yaprakları hışırdatırken Felix küçük adımlarla koşa koşa Hyunjin'in yanına geldi.

Hyunjin, onu bekler gibi bir ağaç kütüğüne oturmuştu. Felix'i gördüğünde yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.

"Meleğim, sonunda geldin," dedi Hyunjin, sesinde sıcak bir sevinçle.

Felix de hafifçe gülümseyerek yanına oturdu, küçük ellerini dizlerinin üzerine koydu. "Ders bitmek bilmedi," diye şikayet etti tatlı bir şekilde.

Hyunjin, Felix'in saçlarını hafifçe okşayarak, "Sabretmek zor ama işte buradasın. Artık o sıkıcı dersleri düşünmek zorunda değilsin," dedi. Sonra eğilerek Felix'in alnına küçük bir öpücük kondurdu.

Felix bu ani yakınlıktan utanarak kızardı. "Hyunjin! Neden hep böyle yapıyorsun?" diye sordu gülümseyerek. Hyunjin'in öpücükleri ona hep huzur verirdi, ama yine de utanmadan edemiyordu.

Hyunjin, Felix'in yanağına daha da yaklaşarak gözlerini kısık bir şekilde ona baktı. "Çünkü seni seviyorum, meleğim," dedi tatlı bir ses tonuyla.

O sırada Felix'in omzuna elini attı, onu biraz daha kendine çekti. "Bu birkaç dakika sadece seninle olalım, kimse bizi rahatsız etmeden."

Felix tam cevap verecekken uzaktan birkaç ses duyuldu. Başını kaldırıp baktığında Jisung, Minho ve Chan'ın onlara doğru geldiğini fark etti.

Jisung ellerini sallayarak bağırdı, "Felix! Hyunjin! Burada mıydınız?"

Hyunjin kaşlarını hafifçe çattı, tatlı bir şekilde iç çekti. "Ah, tam da yalnız kalmışken," dedi şikayet edercesine.

Sesinde hafif bir sitem vardı, ama yüzündeki gülümseme kaybolmamıştı. Minho ve Chan da Jisung'un peşinden gelmişti.

Felix ise Hyunjin'in bu tatlı şikayetine kıkırdadı. "Onlar da bizim arkadaşlarımız, Hyunjin," dedi.

Jisung onların yanına gelir gelmez, "Siz iki romantik kuşu bölmedik umarım," diye dalga geçti. Hyunjin, Jisung'un bu lafına hafifçe gülerek gözlerini devirdi.

"Tam zamanında geldiniz, Jisung," dedi Hyunjin, hafif bir kinayeyle. "Ama bir dahaki sefere belki biraz geç gelebilirsiniz, anladın mı?"

Minho bu söz üzerine kıkırdayarak, "Hyunjin romantik mi oluyor? Bunu not almalıyız," dedi ve Chan da buna katıldı.

Felix ise gülerek, "Ne yapalım, Hyunjin biraz şikayet ediyor ama aslında sizi görünce mutlu oldu," dedi ve Jisung'a göz kırptı.

"Tabii, tabii. Sen öyle san," dedi Hyunjin, biraz da şaka yollu bir şekilde, ama omzunu hala Felix'ten ayırmıyordu.

Minho, "Hadi, ne yapıyoruz? Şu bahçede oturmak çok sıkıcı," diye sordu.

Chan hemen söze atıldı, "Futbol oynayalım! Hem biraz hareket ederiz, hem de eğleniriz."

Jisung da hemen heyecanlandı. "Evet, evet! Futbol oynayalım. Hem benim size gösterecek birkaç yeni hareketim var," dedi ve gururla göğsünü kabarttı.

Hyunjin, Felix'e bakarak, "Sen ne dersin meleğim? Futbol oynayalım mı?" diye sordu.

Felix gülerek başını salladı. "Tabii! Ama biliyorsun, ben pek iyi değilim bu işlerde."

Hyunjin omzunu sıvazlayarak, "Endişelenme, meleğim. Ben senin yanında olacağım, seni korurum," dedi. Yine o ukala ama tatlı tavrıyla gülümsedi.

Herkes bu fikirde birleşti ve küçük bir alan bulup futbol oynamaya başladılar.

Minho, Chan ve Jisung taktikler üzerinde konuşurken Hyunjin, Felix'in hemen yanında yer aldı. Zaman zaman topun peşinde koşturuyorlar, zaman zaman ise güle oynaya sohbet ediyorlardı.

Felix, topu kaçırdığında Hyunjin ona gülerek, "Bak meleğim, senin de biraz daha çalışman lazım," diyerek şakalar yapıyordu.

Felix de tatlı bir şekilde sitem ederek, "Sen de bana yardım et o zaman!" diyordu.

Oyun hızla geçti, herkes keyifliydi. Ama bir süre sonra bahçeye teneffüsün bitişini haber veren zil çaldı. Herkes bir anda durdu ve derin bir nefes aldı.

Hyunjin, Felix'in yanına yaklaştı ve hafifçe eğilerek onun kulağına fısıldadı, "Zil çaldı ama... Sen gitmeden bana küçük bir öpücük ver, meleğim."

Felix ona hafifçe kaşlarını çattı ve yüzünde tatlı bir gülümsemeyle, "Dün seni öptüm zaten. Her gün olmaz ki, Hyunjin," dedi ve gülerek ona sırtını döndü.

Hyunjin şaşırmış gibi yaptı ama Felix'in böyle yapmasına bayılıyordu.

"Aman, tamam, tamam. Ama bir dahaki sefer kaçamazsın," dedi, arkasından gülerken.

Felix, Hyunjin'in bu sözlerine kıkırdayarak el salladı ve sınıfına doğru koştu. Hyunjin, Felix'i gözleriyle takip ederken onun gitmesini izledi, yüzünde memnun bir gülümsemeyle.

Arkasından, "Görüşürüz, meleğim!" diye seslendi ve sonra kendisi de kendi dersine doğru ağır adımlarla yürümeye başladı.







💕 Fairytale kaldı ama ona da bölüm atacağım birazdan ksksksss

💅 İyi okumalar ❤️

Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin