40

214 39 12
                                    

İyi okumalar! Yorum yapmayı unutmayalım!

Sınır 33 oy 15 yorum

.

.

.

Felix uyandığında, gözlerini araladı ve refleksle yanındaki boşluğa elini uzattı. Hyunjin'in sıcacık varlığına alışkın olan bedeninde bir eksiklik hissetti. 

Eli, boynundaki kolyeye gitti. Evet, kolyesi hala yerindeydi ve bu küçük dokunuş ona Hyunjin'in gerçekten yanında olduğunu hatırlattı. Dün geceyi düşünürken bir an gözlerinin önüne Hyunjin'in ona bakışları ve dudaklarının sıcaklığı geldi. 

İçini mutlulukla dolduran o anları hatırlayarak derin bir nefes aldı; sonunda, kalbinin derinliklerinde sakladığı hisleri ona açmıştı ve ikisi arasında yıllardır süregelen özlemin sonunda tatmin bulduğu o an, tüm gece boyunca zihninde yeniden canlandı.

Ama Hyunjin'in yatakta olmamasıyla merakı giderek arttı. Yorganı kenara itip çıplak ayaklarıyla yere bastı ve hemen odadan çıktı. Felix, Hyunjin'in hala evde olduğunu hissedebiliyordu; ona olan güveni tamdı. 

Aşağı doğru inerken, burnuna yabancı bir koku geldi; ağır ve tatlı bir omega kokusu. Bu koku, sinirlerini hafifçe gerdi. Burnunu hafifçe kıvırarak kokunun geldiği tarafa yöneldi ve kapının önünde duran Hyunjin'i gördü. 

Hyunjin, elindeki bir belgeyi imzalamakla meşguldü ve kargocu bir omega kadın, ona beklenmedik bir şekilde yakın duruyordu. Hyunjin'e olan güvenine rağmen içindeki kıskançlık dalgası durdurulamaz bir şekilde yükseldi.

"Hyunjin?" diye sordu, Hyunjin'in yanına gidip koluna sarıldı ve sesi tatlı ama alttan alta sahiplenici bir tondaydı. Sesi, içinde yükselen kıskançlığı gizleyemiyordu. 

Maviye çalan gözleri, omegaya dikilmişti, varlığından rahatsız olduğunu açıkça belli ediyordu. Omega kız, Felix'in dağınık sarı saçlarına ve öpüşmekten şişmiş dudaklarına bakınca bir an yerinde rahatsızca kıpırdandı. 

Kafasında deltayı gözüne kestirmişken, yanında biri olduğunu fark etmesi onu hayal kırıklığına uğratmış gibiydi. Çünkü Felix Hyunjinle bir gece geçirdiğini açıkça belli ediyordu. Hyunjin'in sevgilisi olduğunu düşünmemişti ve bu gerçek, yüz ifadesini daha da bozuk bir hale getirdi.

Omega, iç çekerek belgeleri uzattı ve bozulmuş bir sesle, "Son imzayı da atın lütfen," dedi. 

Hyunjin ise Felix'in sahiplenici tavırlarını fark edip içten bir sırıtışla kafasını salladı. Felix'in onu böylesine kıskanmasını görmek hoşuna gitmişti, bu kadar içten koruyucu tavrını görmek kalbini sıcacık yapıyordu. 

Omega ayrılırken Hyunjin, Felix'e doğru eğildi ve dudaklarını nazikçe Felix'in saçlarına bastırarak, "Kıskandın mı bebeğim?" diye fısıldadı.

Felix, Hyunjin'in kolundan ayrıldı, hafifçe gözlerini devirdi ama alaycı bir ifadeyle "Ne münasebet?" dedi. Ancak yayılan feromonları, onun bu duygularını ele veriyordu; kıskandığı her halinden belliydi. 

Hyunjin onun bu durumu gizlemeye çalışmasına kıkırdayarak karşılık verdi ve kapattığı kapının ardından paketleri kolunun altına alarak salona yöneldi.

Felix, Hyunjin'in yanına yanaşıp elindeki paketlere göz attı. "Ne aldın?" diye merakla sordu. 

Hyunjin, gülümsemeyle ona bakarak, "En sevdiğin kahvaltıyı. Hadi hazırlayıp yiyelim," dedi. Felix, bu sürprize sevinçle başını salladı ve ikili birlikte mutfağa geçtiler. Hyunjin, paketten çıkardığı yiyecekleri tezgahın üstüne dizmeye başladı. Çeşit çeşit taze ekmekler, peynirler, reçeller ve meyveler masayı süslüyordu. Felix'in favorisi olan çilekli reçeli fark edince gözleri parladı ve hafifçe Hyunjin'e bakarak gülümsedi. 

Hyunjin, onun bu sevincini görüp daha da neşelenerek, "Bunların hepsi senin için," dedi.

Hyunjin masayı hazırlarken Felix, çatal ve bıçakları yerleştirdi. Hyunjin'in ona duyduğu bu özen ve ilgi, kalbinin derinliklerinde bir sıcaklık hissetmesine neden oluyordu. Masaya oturduklarında Hyunjin, Felix'in tabağına en sevdiği yiyeceklerden koyarak onunla ilgileniyordu. Felix, her lokmasını ağzına götürdüğünde, Hyunjin küçük bir öpücük için ona doğru eğiliyor ve yanağına ya da alnına tatlı, masum öpücükler bırakıyordu.

Felix bir lokma alıp çatalını bırakırken, Hyunjin ona doğru eğildi ve dudaklarına kısa ama tatlı bir öpücük kondurdu. Felix hafifçe utanarak, "Hyunjin, yemek yiyorum," dedi gülerek. 

Ancak Hyunjin, onun bu utanmış halini daha da tatlı bulmuştu. Ona göz kırparak, "Sadece sana olan sevgimi gösteriyorum, güzelim," dedi ve bir dilim ekmeğin üzerine reçel sürerek onu Felix'e uzattı. 

Felix gözlerini devirdi ama gülümseyerek Hyunjin'in uzattığı lokmayı aldı. Hyunjin, Felix'in yanaklarına arada bir dokunarak ve tatlı sözlerle onu şımartarak kahvaltıyı daha da özel bir hale getiriyordu.

Bir süre sohbet ederek ve birbirlerine küçük dokunuşlar yaparak kahvaltıyı sürdürdüler. Hyunjin, Felix'in her sorusuna dikkatle cevap veriyor, ona olan ilgisini ve sevgisini her fırsatta dile getiriyordu. Kahvaltının sonunda, Felix'in tabağı boşaldığında, Hyunjin ona tatlı bir bakışla, "Biraz daha ister misin?" diye sordu. Felix, "Bu kadarı yeter, zaten beni şımarttın," diyerek gülümsedi.

Hyunjin, kahvaltının sonunda Felix'e doğru eğildi, onu sıkıca sarıp alnına küçük bir öpücük kondurdu. Felix, bu tatlı sabahı asla unutmayacağını hissederek, gözlerini Hyunjin'e dikti. Hyunjin, elini onun yanağında gezdirerek, "Seni seviyorum, meleğim," dedi fısıldayarak. Felix de aynı sıcaklıkla karşılık verdi: "Ben de seni seviyorum, Hyunjin."

Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin