17

291 38 22
                                    

.

.

.

Kampın ikinci gününde, Hyunjin ve Felix kahvaltılarını yapmış, ormanın derinliklerinde küçük bir yürüyüşe çıkmışlardı. Felix etrafındaki her şeye büyülenmiş gibi bakıyordu.

Ormanın yeşilliği, ağaçların arasında dolaşan hafif esinti ve kuşların cıvıltısı onu adeta başka bir dünyaya götürmüştü. Hyunjin ise sessizce ona eşlik ediyordu.

Felix bir anda durdu ve büyük bir ağacın yanında eğildi. "Hyunjin, bu mantarların sihirli olduğunu düşünüyorum. Sence bunlar büyücü mantarları mı?" dedi büyük bir ciddiyetle.

Hyunjin, onun bu sorusuna karşı hafifçe gülümseyip gözlerini devirdi. "Sihirli mantarlar mı? Çiçeğim, bence o mantarlar seni büyücü yapmaz ama mideni bozabilir."

Felix kaşlarını çatarak, "Denemeden bilemeyiz. Bence yiyip denemeliyiz." diye düşündü.

Hyunjin onun bu sözlerine hafifçe gülerek karşılık verdi. "Sihirli güçlerinin mi olmasını istiyorsun?"

Felix kafasını hızlı hızlı salladı. "Evet! Baksana çok değişik mantarlar. Bence beni sihirli yapacaklar."

Hyunjin, eğilip Felix'e daha yakın bir şekilde fısıldadı. "Sihirli mantara ihtiyacın yok ki. Sen zaten sihirli bir perisin. Herkesi gülümsetme yeteneğin var."

Felix, Hyunjin'in bu sözleri karşısında bir an duraksadı. Yanaklarının kızardığını hissetti ve hızla başka bir konuya geçmek için etrafına bakmaya başladı.

"Şey, sence buradaki sincaplar da sihirli midir?" dedi konuyu değiştirmek için. Ama kesinlikle sincapların sihirli olduğunu düşünmüyordu. Sadece birden aklına gelmişti.

Hyunjin, onun bu halini izlerken gülümsemesini zor tuttu. "Sincaplar sihirli olabilir... ama sence şu an buradaki en sihirli olan kim?" diye sordu alaycı bir tonla.

Felix ona şaşkınlıkla baktı. "Kim?"

Hyunjin gülerek, "Az önce söyledim ya! Tabii ki sensin," dedi. Felix, Hyunjin'in ne demek istediğini anlayıp kızardı. Aynı zamanda bu kadar yakın olmalarından dolayı biraz gerilmişti.

Hyunjin'in gözleri bir an için Felix'in dudaklarına kaydı, ancak hemen ardından yavaşça Felix'in yanağına eğildi. Yumuşak bir öpücük kondurdu yanağına.

Felix'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Hy-Hyunjin? Neden yanağımdan öptün ki?" dedi kekeleyerek.

Hyunjin hafifçe gülümsedi ve omuz silkti. "Sadece tatlı olduğunu düşündüğüm için. Hem canım tatlı çekmişti. Burada tatlı bir şey var mı diye düşündüm... ve hemen seni buldum." dedi, alaycı bir edayla.

Felix, bu kadar romantik bir tepki karşısında ne diyeceğini bilemedi. Kendi kendine mırıldandı, "Tatlı değilim. Hem, sihirli falan da değilim. Sadece... sadece bir askerim," dedi biraz mahcup bir şekilde.

Hyunjin, ona tatlı bir bakış atarak, "Tamam, sen bir askersin. Ama yine de çok tatlı bir askersin," dedi ve Felix'in saçlarını karıştırdı.

Felix omzunu silkti ve yavaşça ona baktı. "Yani... belki biraz tatlı olabilirim," dedi fısıldayarak.

Hyunjin gülümsedi. "Bence tatlı olmayı kabul etmen büyük bir adım. Seni kutluyorum, küçük peri."








Merhaba! Nasıl buldunuz? Gününüz nasıl geçiyor?💅

Sınır 14 oy

İyi okumalar dilerim! Yeniden görüşmek üzere!💃

Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin