Hyunjinin 11, Felixin 8 yaşı var
.
.
.Akşamüstü yavaşça çökmeye başlamıştı. Felix, odasında oturmuş, birkaç gün önce aldığı kitapları karıştırıyordu. Babası, onu dış dünyadan uzak tutmak için fazlasıyla korumacıydı.
Dışarı çıkmasına nadiren izin verirdi, bu yüzden Felix sık sık odasında yalnız vakit geçirirdi. Ancak, Hyunjin'in yokluğu, onu bu sefer daha fazla yalnız hissettiriyordu.
İki haftadır Hyunjin'i görmemişti ve bu durum onu daha da hüzünlendiriyordu.
Tam kitaplarına dalmışken, bir taş cama çarptı. İlk başta ne olduğunu anlayamayan Felix, irkilerek başını kaldırdı.
Cama bir taş daha geldi ve bu sefer nereden geldiğini görmek için pencereye doğru koştu. Cama çıkıp dışarıya baktığında, tanıdık bir yüz ona gülümsüyordu.
Hyunjin, elinde birkaç taşla Felix'e bakıyordu.
Felix şaşkınlıkla sordu, "Ya ne işin var burada, Jinnie?"
Hyunjin, sanki bu durum son derece normalmiş gibi omuzlarını silkerek, "Seni özledim! Onu bunu boş ver de, içeri al beni." dedi hızlı hızlı, aceleci bir tavırla.
"Hyunjin? Seni nasıl içeri aldı bilirim ki? Annem ve babam salonda oturuyorlar."
"Meleğim, sen kapıyı açsan yeter. Bu delta o kadar hızlı davranacak ki onların ruhu bile duymayacak." dedi göğsünü kabartarak.
Felix onun bu haline gözlerini devirip kıkırdadı. Hyunjin'in her zaman beklenmedik sürprizlerle geldiğini biliyordu, ama bu sefer gerçekten şaşırmıştı.
"Tamam tamam, gel bakalım. Ama dikkatli ol, babam duymasın!"
Hyunjin, elindeki taşları bırakıp aceleyle girişteki kapıya doğru gitti.
Felix de onun için çaktırmadan kapıya gelip evin kapısının kilidini açtı. Anne babasına belli etmemek için kapının önünde çok durmadı.
Hyunjin ise onun için açılan kapıyı görmüştü. Merdivenin basamaklarını hızla çıkıp Felix'in odasına adım attığında, yüzünde büyük bir gülümseme vardı.
"Nasılsın, çiçeğim? Seni iki haftadır göremiyorum!" Hyunjin, içeri girer girmez Felix'e hızla sarıldı.
Felix de aynı hızla ona karşılık verdi. Hyunjin'in ona "çiçeğim" demesi, Felix'in en sevdiği şeylerden biriydi. Fenomonlarının çiçek kokusu yaydığını bildiği için bu hitap ona özel hissettiriyordu.
Felix gülümseyerek cevap verdi, "Ben iyiyim. Ama seni görmeyi gerçekten çok özledim."
Hyunjin, sımsıkı sarıldıktan sonra Felix'in önünde durarak elindeki küçük kutuyu ona uzattı. "Bunlar senin," dedi heyecanla.
Felix'in gözleri hemen kutuya kaydı. İçini açtığında, bir süre önce istediği güzel, özel misketlerin orada olduğunu gördü.
Gözleri parladı. Hyunjin'in ona ne kadar değer verdiğini bilirdi, ama bu küçük sürpriz onu her seferinde daha da mutlu ederdi. Misketleri gördüğünde mutlulukla Hyunjin'in boynuna sarıldı.
"Ah, Jinnie! Bunlar harika! Teşekkür ederim!" diye bağırdı Felix, coşkuyla.
Hyunjin, Felix'in bu sevinçli tepkisinden hoşlanmış bir şekilde gülümseyerek, çapkınca ekledi, "Eh, karşılığında bir öpücüğünü alırım."
Felix, şaka olduğunu düşünerek Hyunjin'e hafifçe omzuna bir tokat attı. "Ya şaka yapma!" dedi kıkırdayarak.
Hyunjin omuzlarını silkti, yüzüne hafif bir hüzün yerleşti. "Şaka yapmıyorum ki, çiçeğim. Seni gerçekten özledim. Ama sanırım sen beni özlemedin..." dedi, sesi hafifçe buruklaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't dare me | Hyunlix
FanfictionMinific | Delta Hwang ve Vita Felix Omegaverse Öylesine yazılmış bir hikayedir