14

302 43 15
                                    

.

.

.

Çadırın içinde sadece sessiz bir gece hüküm sürüyordu. Hyunjin ve Felix yan yana yatarken, dışarıdaki orman sesleri çadırın ince duvarlarını aşarak içeriye doluyordu.

Felix'in tedirgin bakışları çadırın üstüne yönelmişti, dışarıdan gelen en ufak çıtırtı bile onu ürkütüyordu.

Gece boyunca duyduğu her ses, içindeki huzursuzluğu artırıyordu. Birkaç saniye daha dayandıktan sonra cesaretini toplayıp Hyunjin'e döndü.

"Hyunjin," dedi titrek bir sesle, "gece bize saldıran olmaz di mi?"

Hyunjin, Felix'in korkulu halini fark etmişti ama bu durum onu sadece eğlendirdi. Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi, gözlerini kısarak Felix'e baktı.

"Şu an ormandaki en tehlikeli kurtla birlikte uyuyorsun, çiçeğim," dedi keyifle. "Dışarıdakiler mi korkutuyor seni?"

Felix'in yüzü aniden kızardı ve utanmış bir şekilde Hyunjin'in omzuna hafifçe vurdu.

"Dalga geçme, cidden korkuyorum!" dedi hırçınca. Hyunjin'in rahat tavırları onu biraz daha sinirlendirse de, içten içe onun yanında olmanın verdiği güveni hissediyordu. Ama dışarıdaki sesler ve gece ormanın karanlığı ona hiç iyi gelmiyordu.

Hyunjin, Felix'in ürkek tavrını ciddiye alarak ona daha yakın durmaya başladı.

Sessizce Felix'in üzerine çekilmiş battaniyeyi düzeltti, onu biraz daha sıkıca sarıp Felix'in vücudunu iyice örtmeyi ihmal etmedi.

Kendi güçlü kolları ile Felix'in minik bedenini sarmalayacakmış gibi battaniyenin kenarını çekip, Felix'e güven dolu bir ses tonuyla fısıldadı.

"Merak etme," dedi sakin ama kararlı bir şekilde. "Ben deltayım. Seni hep korurum."

Felix, Hyunjin'in bu sözü üzerine hafifçe rahatladı. Deltaların en güçlü ve koruyucu olduklarını biliyordu. Hyunjin'e güveniyordu; her zaman ona güvendiği gibi.

Başını yavaşça sallayarak, "Tamam, sana güveniyorum," diye mırıldandı.

Tam yeniden derin bir nefes alıp rahatlayacakken, göz ucuyla battaniyenin üzerinde hızla hareket eden küçük bir şey fark etti.

Önce ne olduğuna tam anlam veremedi, ama ardından o tanıdık korku dalgası tüm bedenine yayıldı.

Bir örümcek!

Hızla battaniyenin üzerinde gezinerek ona doğru yaklaşıyordu.

Felix bir anda çığlık attı, sesi çadırın içinde yankılandı.

"Hyunjin! Hyunjin! Onu üzerimden çek!" dedi telaşla. Sesinde öylesine bir korku vardı ki, Hyunjin'in yüzündeki rahat tavır bir anda kayboldu.

Felix'in gerçekten korktuğunu gördüğü an hızla doğruldu ve battaniyenin üzerinde gezinen örümceği yakaladı.

Hyunjin, örümceği kolayca eline aldı ve hızla öldürdü. Fakat Felix o an gözlerini sıkıca kapatmıştı, ne olduğunu görmüyordu.

"Gitti mi? Gitti mi?" diye sordu panikle. "Çok korkuyorum lütfen!"

Hyunjin, onun bu tatlı korkusunu biraz daha eğlenceli bir hale getirmeye karar verdi.

"Hayır Felix, hâlâ üzerinde geziyor," dedi yalandan.

"Bence zararsız, gece bizimle uyuyabilir."

Felix bir kez daha korkuyla çığlık attı, sesi daha da yükselmişti. "Hayır, hayır! Götür onu! Götür Hyunjin! Korkuyorum!"

Hyunjin, Felix'in bu paniğini fırsat bilerek ona biraz daha şaka yapmaya karar verdi.

"Ama o tatlı," dedi alaycı bir şekilde. Felix, dehşetle başını sağa sola salladı.

"Olmaz!" dedi sert bir şekilde.Hyunjin bir an durakladı, sonra yüzünde kurnaz bir gülümseme belirdi.

"Peki, eğer beni öpeceğine söz verirsen götürürüm," dedi.

Felix, Hyunjin'in bu teklifine bir anlık şaşkınlıkla kaldı. Gözlerini kapatıp, dişlerini sıkarak, içindeki korkuya yenik düştü.

"Tamam!" dedi aceleyle. "Tamam, hadi götür onu!"

Hyunjin, eğlenceyi biraz daha uzatmayı düşündü ama Felix'in korkusunun ciddi olduğunu fark edince vazgeçti.

Sahte bir şekilde ellerini havada gezdirerek, "Tamam, götürdüm," dedi sakin bir ses tonuyla.

"Artık aç gözlerini, çiçeğim."

Felix yavaşça gözlerini açtı ve etrafına baktı. Gözleri hızla battaniyenin üzerinde dolaştı, örümcek gerçekten gitmişti.

Derin bir nefes alarak rahatladı ve minderin üzerinde doğruldu.

Elini yavaşça battaniyenin üzerine gezdirerek örümceğin gerçekten yok olduğunu kontrol etti. Korkusu hafifçe dağılmıştı.

Hyunjin ona bakarak gülümsedi.

"Eh, hani öpücüğüm?" diye sordu alaycı bir tonla. Sesinde hala o eğlenceli tavır vardı.

Felix'in gözleri bir anda doldu. İçindeki tüm korkunun ardından Hyunjin'in bu şart sunması, onu biraz daha kırmıştı.

Hyunjin'in her fırsatta bu şekilde davranmasına alışmış olsa da, bu sefer beklediği korumayı görmemek kalbini incitmişti.

Örümcekten onu hemen kurtarmamış, yerine bir şart sunmuştu.

Felix, Hyunjin'in beklediği gibi karşılık vermedi.

Bir an sessizce baktı, ama o her zamanki neşeli ifadesi bu kez yerini ciddi bir kırgınlığa bıraktı.

Hyunjin'in onun korkusunu ciddiye almaması onu düşündüğünden çok daha fazla etkilemişti. Sessizce battaniyeyi kafasının üzerine çekti ve Hyunjin'e sırtını döndü.

Hyunjin, Felix'in bu tepkisine şaşırdı. Felix'in her zamanki gibi neşeli bir şekilde ona geri dönmesini beklerken, sessizliğe bürünmüş olması onu huzursuz etti.

"Felix?" diye sordu yumuşak bir sesle. Ancak Felix cevap vermedi.

Hyunjin onun bu kadar ciddiye alacağını düşünmemişti. İçinde bir pişmanlık hissetmeye başladı.

Felix'in o narin ve hassas yapısının bazen böyle şeylere nasıl kolayca kırıldığını unutmuştu. Ama Felix'in kalbini bu kadar incitmek istememişti.

Yavaşça elini Felix'in sırtına koydu ama Felix hiç tepki vermedi, ona sırtını dönmüş bir şekilde sessizce yatmaya devam ediyordu.

"Çiçeğim..." diye fısıldadı Hyunjin, ama Felix yine sessiz kaldı.





İyi okumalar! ❤️

Sınır 13 oy❤️

Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin