27

239 34 18
                                    

Hyunjinin 19, Felixin 16 yaşı var.

.
.
.

Felix, arkadaşlarıyla birlikte büyük bir konser alanına doğru yürürken içindeki heyecanı zapt etmekte zorlanıyordu.

Bu tarz etkinliklere çok sık gitmezdi, ama Hyunjin, Jisung ve Minho'nun hevesi bulaşıcıydı. Kalabalık arasında ilerlerken, binlerce insanın enerjisi havada yankılanıyordu; renkli ışıklar ve sahnenin ihtişamı, Felix'in kalbinde bir kıpırtı yaratıyordu.

Ama içindeki bu kıpırtı, sadece müzikle ya da konserin atmosferiyle ilgili değildi.

Hyunjin, hemen yanında duruyordu; baştan aşağı her zamanki karizmasıyla ve o kendinden emin tavrıyla...

Felix, onun yakınında olmanın güven verici olduğunu biliyordu, ama o gece bir şeyler farklıydı.

Hyunjin'in varlığı, Felix'in içinde beliren garip bir huzursuzluk yaratıyordu, tıpkı fırtına öncesi sessizlik gibi.

Sahneye çıkacak olan grup, çok popülerdi, ve o gece romantik şarkılarıyla ünlü bir performans sergileyeceklerdi.

Jisung ve Minho, heyecanla şarkı listesi hakkında konuşurken Felix, bir an için dikkatini dağıttı ve istemsizce Hyunjin'e bakmaya başladı.

Onunla aynı yaşta değildi; Hyunjin'in daha olgun ve güçlü yapısı her zaman dikkat çekiyordu.

Ancak Felix, onu eskisinden farklı görüyordu.

Gözlerini Hyunjin'in ellerine, omuzlarına, yüz hatlarına kaydırdı. Yavaşça derin bir nefes alırken kalbi hızla atmaya başladı.

Bu tuhaf hisler, neden birden bire içini kaplıyordu?

Felix'in düşüncelerinde boğulduğu bir anda, sahnede çalan romantik bir şarkı aniden havayı doldurdu. Melodi yumuşak, sözler ise duygusal bir yoğunluk taşıyordu.

Herkes dans etmeye, birbirine yakınlaşmaya başlamıştı. O anda Felix'in gözleri Hyunjin'e takıldı. Hyunjin, çoktan ona bakıyordu, dikkatli ve derin bakışlarıyla.

Felix, onun bakışlarında bir şeylerin değiştiğini hissetti; Hyunjin eskisi gibi değildi. Gözlerindeki o gizemli anlam, Felix'i derinlerde bir yerlere çekiyordu.

Felix, Hyunjin'e ne söyleyeceğini bilemeden nefesini tuttu. Ama Hyunjin, sessizliğin içinde bile ne düşündüğünü anlamış gibiydi.

Gözlerindeki sıcaklıkla Felix'e yaklaşarak, ellerini onun omuzlarına yavaşça koydu.

Felix, bir an duraksadı, kalbi daha da hızlandı.

Hyunjin'in dokunuşu her zamankinden farklıydı, daha yakın, daha... özel.

Hyunjin, arkadan hafifçe Felix'e sarıldı ve başını eğerek yavaşça onun kulağına fısıldadı:

"Müziği hisset."

Felix'in tüyleri diken diken oldu. Hyunjin'in sesi, sıcak nefesiyle birleşince bütün vücudunda yankılandı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki neredeyse kendini kontrol edemeyecekmiş gibi hissetti.

Hyunjin'in kolları arasında dururken sanki zaman durmuştu, dünya sadece ikisi için dönüyordu. Şarkının yavaş melodisi, Felix'in düşüncelerini daha da karmaşık hale getiriyordu.

Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, ama Hyunjin'in bu kadar yakınında olmak, içindeki bilinmedik bir duyguyu uyandırmıştı.

Felix, gözlerini kapatarak Hyunjin'in ona sarılmasına izin verdi. Eskiden de Hyunjin'e yakındı, ama bu temas...

Bu temas kalbini adeta dondurmuştu.

Vücudunun içinde bir şeylerin hareketlendiğini hissetti, sanki yıllardır bastırılmış olan bir güç dışarı çıkmak için göğsünü tırmalıyordu.

Bu his Felix'i korkuttu. İçinde bir yerlerde, hep sessiz kalan vitası uyanmaya başlamıştı. İlk kez bu kadar net bir şekilde vitasını hissediyordu ve bu, ona tamamen yabancıydı.

Şaşkınlıkla gözlerini açtı ve başını hafifçe yana çevirerek Hyunjin'e baktı.

Hyunjin de onun yüzüne bakıyordu, ama bu sefer daha farklı bir ifadeyle. O da bir şeyler hissetmişti, bu kesindi. Hyunjin'in gözleri büyüdü, heyecanla fısıldadı:

"Kurdun kendini gösterdi! İlk kez gösterdi, değil mi?"

Felix'in ağzından tek bir kelime bile çıkmadı, sadece başını hafifçe salladı. Kalbi hâlâ küt küt atıyordu, ama bu sadece Hyunjin'in yakınlığıyla değil, içinde uyanan vitasıyla ilgiliydi.

Bu an, her şeyin değiştiği andı. Felix, hayatında ilk kez, içinde gerçekten bir vita olduğunu kabul etmek zorunda kalıyordu.

Hyunjin, heyecanla gülümsedi. "Tebrik ederim Felix! Çok güçlü olduğunu hissediyorum." Sesindeki gurur, Felix'i şaşırtmıştı.

Felix yavaşça arkasını döndü, sırtını yeniden Hyunjin'in göğsüne yasladı. Hyunjin'in sıcaklığı, onu rahatlatıyordu, ama içindeki karmaşık duygular hâlâ yerini bulamamıştı.

Sessizce, biraz üzgün bir ifadeyle, "Güçlü mü?" diye fısıldadı. "Vita en zayıf olandır."

Hyunjin'in kolları biraz daha sıkıca sardı onu.

Başını Felix'in omzuna yaslayarak yumuşak bir sesle, "Hayır Felix, güçlerini kontrol edebildiğinde en güçlü sen olacaksın. Ayrıca şimdi de en güçlüsün," dedi ve ardından duraksamadan, "Yanında ben varım."

Felix, o sözleri duyduğunda kalbindeki ağırlığın hafiflediğini hissetti. Hyunjin'in yanında olmak, sadece güven verici değil, aynı zamanda onun için en büyük destekti.

Ama bu sıradan bir destek değildi. Hyunjin'in ona olan bağlılığı, Felix'in düşündüğünden çok daha derindi.

Hyunjin'in bu kadar yakınında olmak, ona güvenmek... bunlar artık bir zorunluluk gibi değil, doğal bir ihtiyaç gibi hissettiriyordu.

Hyunjin, Felix'in boynuna yavaşça bir öpücük kondurdu. Dudaklarını beyaz deriye bastırıp kokusunu içine çekti.

Bu küçük jest, Felix'in içindeki karmaşayı bir an durdurdu.

Sanki Hyunjin'in her dokunuşu, Felix'in içindeki vitayı sakinleştiriyordu.

Ama bir yandan da bu temas, Felix'in kalbini yeniden hızlandırdı. Artık Hyunjin'e sadece bir arkadaş olarak bakamayacağını biliyordu. İçindeki duygular çok daha fazlasını söylüyordu.

Felix'in kafası karışmıştı, ama bir yandan da kendini hiç bu kadar tamamlanmış hissetmemişti.




Selam yeniden!

Sınır 20 oy 10 yorum😘

Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin