.
.
.
Felix'in babası Bay Lee, Hyunjin'in babasıyla salonda otururken bile bir türlü rahatlayamıyordu.
Gözleri her seferinde saatin ibrelerinde geziniyor, zamanın yavaş ilerlemesi onu iyice huzursuz ediyordu.
Sohbet etmeye çalışsa da aklı sürekli mutfakta, oğlu Felix'in yanındaydı.
Bay Huang rahat bir tavırla çayını yudumluyor ve dostça sohbet etmeye çalışıyordu, ancak Bay Lee'nin kısa cevaplarından onun dikkatinin başka yerde olduğunu fark etmişti.
Bay Lee ise her birkaç dakikada bir, "Acaba ne yapıyorlar? Bir şey kırmasalar bari," diye mırıldanıyordu.
Bu düşünceler aklını kemirirken dayanamayarak bir kez daha mutfağa yöneldi. İçeri girdiğinde iki çocuğun etrafı un, şeker ve kakao ile karmakarışık hale getirdiğini gördü.
Felix'in bir elinde spatula, diğer elinde çırpıcı vardı; Hyunjin ise fırın tepsisinin yanında, karışımı büyük bir dikkatle fırına hazırlıyordu.
Bay Lee bu manzaraya kaşlarını çatarak baktı, ama hiçbir sorun yokmuş gibi davranarak sesini yükseltmeden, "İyi misiniz, bir sorun yok değil mi?" diye sordu.
Felix hemen babasına dönüp tatlı bir gülümsemeyle, "Her şey yolunda baba, pastayı birazdan fırına vereceğiz," dedi.
Bay Lee biraz daha içeriye adım atarak mutfaktaki duruma göz attı, ama fazla bir şey demedi. Tekrar salona dönerken içinden, Bu işten hiç hoşlanmıyorum... diye geçirdi.
Felix'in Hyunjin'le bu kadar yakın olmasından pek de memnun değildi, ama oğlu çok mutlu görünüyordu. Onu mutlu görmek her şeyden önemliydi.
Mutfakta, Bayan Huang çocukların çalışmalarını izlerken hafifçe gülümsüyordu.
Birkaç dakika sonra sabırsızlanan Hyunjin, annesine bakarak, "Anne, hadi artık pastayı fırına atabilir miyiz?" diye sordu ukala bir tonla.
"Yani, daha fazla beklersek pişmeyecek."
Bayan Huang gözlerini devirdi, ama oğlunun bu ukalalığına alışkındı. "Hyunjin, sakin ol. Henüz yeterince karışmadı. Acele edersek pasta düzgün olmaz," dedi tatlı bir sesle.
Felix, Hyunjin'in bu aceleciliğine hafifçe güldü, çünkü o da Hyunjin'in sabırsızlığını çok iyi biliyordu.
Felix de ekledi, "Belki de önce her şeyi düzgün yapmayı öğrenmelisin Hyunjin. Sonuçta pasta aceleye gelmez."
Hyunjin, Felix'in bu lafına hafifçe kaşlarını kaldırarak, "Sen de tam bir pastacı oldun, ha?" dedi alaycı bir şekilde.
Ama sonra Felix'in şirin yüzüne bakarak ekledi, "Neyse, sen ne dersen o çiçeğim."
Bayan Hwang o sırada pastayı fırına koydu. Çocukların meraklı bakışları altında kapıyı kapatırken, "İşte, şimdi pişecek," dedi.
Hyunjin ve Felix, birbirlerine bakarak sabırsızlıkla beklemeye başladılar.
Fırının önünde birkaç dakika daha dolaştıktan sonra, Bayan Hwang, "Hadi bakalım, pastanın pişmesini beklerken süsleri hazırlayalım. İkiniz de o kadar hevesliydiniz, bu işte de yaratıcılığınızı görmek istiyorum," dedi.
İki çocuk birden heyecanla süsleme malzemelerine yöneldi. Renkli şekerlemeler, çikolata parçacıkları, meyve dilimleri ve krema...
Her şey mutfak tezgahında yerini almıştı. Hyunjin, eline hemen bir çırpıcı alıp krema yapmaya girişti. Felix ise şekerlemeleri düzenlemeye çalışıyordu.
Süsleme faslı başladığında tam anlamıyla kaos ortaya çıkmıştı. Krema bir türlü düzgün sıkılmıyor, çikolata parçacıkları tezgahın her yerine saçılıyordu.
Hyunjin'in ciddi bir ifadeyle kremayı pastanın üstüne yaymaya çalıştığı anlarda, Felix'in elindeki meyve dilimleri sık sık kayıyordu. İkisi de eğleniyordu, ama işler tam istedikleri gibi gitmiyordu.
Felix bir dilimi yerleştirirken, "Hyunjin, biraz dikkat et. Her yere kremayı döküyorsun," diye uyardı tatlı bir sesle.
Hyunjin ise kendinden emin bir şekilde, "Ben sanat yapıyorum çiçeğim, senin anlayamayacağın bir iş bu," dedi ve elindeki spatulayı artistik bir hareketle salladı.
Felix gülerek, "Evet, kesinlikle. Her yerin batması sanatsal bir başarı," diye cevap verdi.
Bir noktada Hyunjin'in elindeki kremalı spatula kaydı ve Felix'in üzerine biraz krema sıçradı.
Felix gözlerini kocaman açtı ve şaşkınlıkla "Hyunjin! Üstüme bulaştırdın!" diye bağırdı, ama yüzünde hala bir gülümseme vardı.
Hyunjin, küçük bir çocukmuş gibi masum masum baktı.
"Kusura bakma çiçeğim, o kadar tatlısın ki, kremanın bile sana gitmek istemesi normal."
Felix gülmeye başladı ve ona karşılık, "Senin yüzünden her yer batıyor, Hyunjin. Bu pasta sonunda nasıl olacak bilmiyorum," dedi.
Ama içten içe, bu eğlenceli anların tadını çıkarıyordu.
Sonunda, kaotik süsleme çalışmaları tamamlandı. Pastanın üstü oldukça karışık görünüyordu: şekerlemeler biraz dağılmış, kremalar ise tam yerinde değildi.
Ama yine de çocukların gözünde mükemmel bir eserdi. Tam bu sırada, Felix pastanın yanına konan bardağa dokundu ve bardak tezgahın kenarından kayarak yere düştü.
Bir anlığına herkes sessiz kaldı. Bardak yere çarptığında büyük bir gürültüyle kırıldı.
Hyunjin hafifçe kaşlarını çattı, ama sonra hızla toparlanıp gülümseyerek, "Sanırım pasta yaparken biraz daha dikkatli olmalısın, çiçeğim," dedi.
Felix ise biraz utanmış, biraz da eğlenmiş bir şekilde ona baktı.
"Özür dilerim, istemeden oldu," dedi nazikçe.
Hyunjin, hafif bir kahkaha attı ve yine ısrarlı bir sesle, "Önemli değil, ama madem öyle, bir ödül olarak küçük bir öpücüğü hak ettim, değil mi?" dedi göz kırparak.
Felix gözlerini devirdi ve başını iki yana salladı. "Dün benden bir tane öpücük aldın Hyunjin. Bu kadar çok öpücük isteyemezsin."
Hyunjin dudaklarını büzerek sahte bir hayal kırıklığı ifadesi takındı. "Ama o zaman ne anlamı kaldı? Doğum günüm yaklaşıyor. Bir tane daha versen fena mı olur?"
Felix gülerek ona yaklaştı, ama sonra hemen geri çekildi. "Hayır, seninle baş edemem. Çok fazla öpücük istiyorsun."
Hyunjin dudaklarını büzerken, "Peki peki, bu seferlik affediyorum. Ama doğum günümde bir tane daha alacağım," dedi ukalaca.
İkisi de bu küçük tartışmalarının tadını çıkarırken, mutfakta geçirdikleri bu kaotik ama tatlı anılar, onların çocukluklarının en güzel günlerinden biri olarak hafızalarına kazındı.
Selam! Yeniden ben!
Yeni attığım 3 bölümün her biri sınırı doldurduğunda yeni bölümler atacağım ❤️
Sınır 25 oy
Profilime girip beni takip edin lütfen💕🤭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't dare me | Hyunlix
FanfictionMinific | Delta Hwang ve Vita Felix Omegaverse Öylesine yazılmış bir hikayedir