.
.
.
Hyunjin, Felix'in bu tepkisine şaşırmıştı. Her zamanki şakalarını tolere eden, hatta karşılık veren Felix'in bu kez içine kapanması, sessiz kalması, onun kendine olan güvenini sarsmıştı.
Felix'in kırıldığını görmek, içini tarifsiz bir pişmanlıkla doldurmuştu.
"Felix..." diye fısıldadı tekrar, ama Felix, yorganın altında sessizce yatmaya devam etti.
Hyunjin ona dokunmadan bekledi bir süre. Ancak hiçbir cevap gelmeyince, sessizliğin ağırlığı üzerine çökmeye başladı.
Felix'in narin, hassas kalbini incitmek istememişti. O ürkek, tatlı ifadesi gözünün önüne gelince, pişmanlık daha da derinleşti. Zihninde hızla yaptıklarını tartarken, kalbi onu affettirmek için bir yol arıyordu.
Hyunjin yavaşça Felix'e doğru eğildi ve yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Çiçeğim..." dedi hafif titreyen bir sesle.
"Özür dilerim. Seni gerçekten korkutmak istememiştim. Hatta... aslında örümceği ilk seferde götürmüştüm."
Bu kez sesinde biraz daha samimiyet ve pişmanlık vardı. Gerçekten Felix'in korkusunu hafife aldığı için kendine kızıyordu.
Felix, Hyunjin'in sözlerini duydu ama ona karşı hala sırtını dönmüş bir şekilde yatıyordu.
Gözleri hala kapalı, yorganın altında hafifçe titreyen bir bedeni vardı. Hyunjin, onun bu kırgın ve sessiz halini izlerken, içindeki pişmanlık büyüdü.
Hiç böyle olmasını istememişti. Felix'e her zaman onu koruyacağını, yanında olacağını söylemişti.
Ama bu gece, belki de hayatında ilk kez Felix'in güvenini sarsmıştı.
Hyunjin, yavaşça elini Felix'in omzuna koydu, parmakları hafifçe Felix'in ince bedeninin üzerinden geçti.
Bu dokunuş, Felix'in bedeninde bir titreme yarattı, ama o yine de hiçbir şey söylemedi. Hyunjin, onun bu sessizliğinin ne kadar derin olduğunu hissetti.
"Seni kırmak istemedim..." diye ekledi yumuşak bir sesle. "Sadece şaka yapıyordum. Gerçekten ilk seferde o örümceği götürdüm, çiçeğim."
Felix, bu kez hafifçe iç çekti, ama yine de ona cevap vermedi. Hyunjin, onun ağlamak üzere olduğunu düşündü ve kalbinde daha da büyük bir pişmanlık hissetti.
Felix'in o narin yapısı, onun en sevdiği şeylerden biriydi. Felix'in her zaman cesaretli görünmeye çalıştığını bilirdi, ama içindeki bu hassas yapının farkındaydı. Ve şimdi, o en değer verdiği kalbi istemeden kırmıştı.
Hyunjin biraz daha yaklaştı, Felix'in arkasından usulca sarıldı. Onun küçük bedenini kollarıyla sarmalarken, yüzünü yavaşça Felix'in saçlarına gömdü.
Saçlarının yumuşak kokusu Hyunjin'in içindeki huzursuzluğu biraz dindiriyordu, ama Felix'in hala ona cevap vermemesi, içinde bir boşluk yaratıyordu.
"Özür dilerim, çiçeğim," dedi Hyunjin fısıldayarak, dudaklarını Felix'in saçlarına kondurarak.
"Seni ağlattılar diye o kadar üzülmüştüm ki... Seni incitmek en son isteyeceğim şey. Lütfen beni affet."
Felix hala bir şey söylemedi. Kollarında yatan bedenin nefes alıp verişi bile, Hyunjin'in içindeki suçluluğu daha da büyütüyordu.
Felix'in bir daha ona güvenip güvenmeyeceğini düşündü. Bu düşünce, Hyunjin'in içini bıçak gibi kesmişti.
Ama bu düşüncelerin arasında Felix'in sıcaklığını, yumuşak tenini hissediyordu.
Ne olursa olsun, Felix onun hayatının en önemli parçasıydı. Onu asla kaybetmek istemezdi.
Felix, Hyunjin'in bu pişmanlık dolu sözlerini duyduğunda, içinde bir huzur dalgası hissetti. Onun ne kadar pişman olduğunu fark etmek, kırgınlığını biraz hafifletse de, hala kalbindeki o ince sızı devam ediyordu.
Hyunjin'in onu kurtarmak yerine şaka yapmayı tercih etmesi, ona olan sevgisinin ne kadar derin olduğunu sorgulamasına neden olmuştu.
Ama Hyunjin'in pişmanlığı, onun içindeki kırgınlığı yavaşça eritmeye başlamıştı.
Felix, yavaşça derin bir nefes aldı. Ama Hyunjin'e geri dönmedi, ona cevap vermedi. Hyunjin'in kollarında, onun sıcaklığını hissederek sadece gözlerini kapadı.
Hyunjin'in onu sarmalayan kolları, içinde bir güven duygusu yaratıyordu
Ne olursa olsun, Hyunjin'in onun yanında olduğunu bilmek içini rahatlatıyordu.
Hyunjin, Felix'in hala sessiz olduğunu fark edince, içten içe biraz daha üzüldü. Ama Felix'in kollarında sakin bir şekilde uyumaya başladığını hissettiğinde, en azından onu biraz olsun rahatlatabildiğini düşündü.
Yavaşça Felix'in saçlarını okşamaya başladı, elleri dikkatlice onun saçlarının arasında dolaşırken, içindeki huzursuzluk yavaşça azalmaya başladı.
Felix'in hala ona sırtını dönmüş olması, Hyunjin'in kalbine dokunuyordu.
Ama onun bu tatlı, narin bedenini kollarında tutmak, Hyunjin'e başka hiçbir şeyin vermediği bir huzur veriyordu. Sessizce Felix'in saçlarına bir kez daha öpücük kondurdu ve onu sıkıca kollarının arasına çekti.
Felix, her ne kadar kalbi biraz kırılmış olsa da, Hyunjin'in bu samimi pişmanlığına karşı koyamamıştı.
Onun kollarında uyumaya devam etti, cevap vermese de, içten içe Hyunjin'in bu kadar üzgün olmasını istemiyordu.
Sadece sessizce uyumaya devam etti, Hyunjin'in güçlü kolları arasında, güvende hissettiği bir dünyada...
Hyunjin, Felix'in ona cevap vermemesine rağmen, onun bu haliyle bile mutlu olduğunu hissetti.
"Seni hep koruyacağım, çiçeğim," diye fısıldadı kendi kendine. Felix, cevap vermese de, bu sözü duyduğunu biliyordu.
Bu gece, sessizliğin içinde sadece birbirlerinin varlığını hissederek, aynı çadırda yan yana uyudular.
Selam! Nasılsınız! Atmayacağım dedim amma bu hikaye sevildi sanırım. O yüzden hemen atayım dedim.
Son attığım 4 bölümün her biri 13 vote sınırını doldurduğunda yeni bölümler (birden fazla) gelecek!
İyi okumalar! ❤️
Sınır 13 oy❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't dare me | Hyunlix
Fiksi PenggemarMinific | Delta Hwang ve Vita Felix Omegaverse Öylesine yazılmış bir hikayedir