36

238 44 12
                                    

Hi babies! Gecenin size bölüm yazdım. İyi okumalar umarım beğenmişsinizdir ❤️

.

.

.

Felix, Seungmin'e dönüp, "Ben Hyunjin'in yanına gidiyorum. Orada kalırım herhalde. Yarın üniversitede görüşürüz," dedi ve ayakkabılarını giyindi.

Seungmin gülümseyerek, "Tamam Lix. Bir şey olursa haber ver," dedi ve onu uğurladı.

Felix, sırt çantasını alıp binadan çıkarken yüzündeki heyecanı gizleyemiyordu.

İlk defa o gece Hyunjin'in evinde kalacaktı. Evleri birkaç hafta önce tamirden çıkmıştı; fakat Hyunjin'in işleri nedeniyle ancak bu gece birlikte vakit geçirme fırsatları olmuştu.

Felix, içindeki kıpırtıyı bastırmaya çalışarak on dakikalık yolu yürümeye başladı. Adımları hızlanırken kalbi de aynı hızla çarpıyordu.

Sonbaharın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bu şehirde yapraklar sararmış, çiçekler ise solmaya yüz tutmuştu.

Hyunjin'in evi bahçesi olan küçük, tek katlı bir evdi ve Felix, apartman dairelerinin boğuculuğundan uzak, böyle bir evde kalmanın huzur verici olduğunu düşünüyordu.

Bahçenin kenarında dizili gül çalılarını görünce gülümsemiş, solan yaprakları fark ettiğinde ise dudaklarını büzmüştü.

Bahçeye adım attığında hafifçe kapıyı çaldı, ancak cevap gelmedi. Felix anahtarıyla kapıyı açtı ve içeri girdi. İçeri girer girmez, "Hyunjin?" diye seslendi.

Hyunjin'in kokusu evin her köşesine yayılmıştı; burada olduğunu hemen anladı. Çantasını yavaşça kenara bırakıp, mutfağa doğru ilerledi.

Hyunjin, mutfakta bozulmuş bir musluğu tamir etmekle uğraşıyordu. Eğilmiş, dikkatlice boruyu sıkmaya çalışıyordu. Ancak az bir kuvvet uygulaması gereken yerde fazla sıkınca, birden boru patladı ve her yere su fışkırmaya başladı.

Hyunjin'in üstü başı, yüzü, kolları anında su içinde kalmıştı. "Eyvah!" diyerek geri çekildi, tam o sırada Felix'in şaşkın sesini duydu:

"Hyunjin! Ne yapıyorsun sen?"

Felix hemen ona doğru koştu ve koluna hafifçe dokunarak yardım etmeye çalıştı.

Hyunjin, ona hafifçe gülümseyerek, "Hoş geldin, bebeğim. Ama çekil hemen!" dedi aceleyle.

Felix, onun üzerindeki su damlalarını görünce kahkahasını tutmaya çalıştı ve geri çekildi.

Hyunjin hızla musluğun altına geçti ve suyun akışını kesmek için gereken yeri sıktı. Akan su nihayet durduğunda Felix derin bir nefes aldı.

İkili göz göze geldiğinde birkaç saniyelik bir duraksama yaşadılar. Ama sessizliğin ardından, birden ikisi de kahkahalarla gülmeye başladılar.

Felix, gözlerinden akan yaşları silerken, "Geçen sefer böyle bir sorun yoktu ki?" diye gülerek sordu.

Hyunjin, ıslak saçlarını eliyle karıştırıp, "Eve geldiğimde vardı. Düzeltmek istedim, ama... işte sonuç," dedi, gülümseyerek.

Felix'in kahkahaları evin her köşesine yayılırken, Hyunjin ona doğru bir adım attı. Hafifçe eğilip Felix'i öpmek için dudaklarını ona doğru yaklaştırdı.

Ancak Felix, kendini hafifçe geri çekti ve dudaklarında hafif bir tebessümle, "İlk önce yıkanın bayım! Kirli su her yerinizde," dedi, hafif alaycı bir tavırla.

Hyunjin derin bir nefes aldı ve söylene söylene banyoya doğru yürüdü.

Hyunjin'in banyoya gitmesiyle Felix etrafı incelemeye başladı. Ev, oldukça sade ama içten bir şekilde döşenmişti. Felix'in sevdiği tonlarda, açık renklerde bir dekorasyonu vardı.

Oturma odasında koyu gri koltuklar, ince beyaz bir halı ve odanın köşesinde bir lamba duruyordu. Perdeler ise ince ve açık bir kumaştan yapılmıştı, böylece gün ışığını içeri rahatça alabiliyordu.

Kitaplıkta hem Hyunjin'in hem de Felix'in birlikte seçtiği kitaplar diziliydi. Küçük, sıcak bir mutfak, sade mobilyalar ve hafif loş bir ışık ortamı eve huzurlu bir hava katıyordu. Burası sadece Hyunjin'in evi değil, aynı zamanda ikisinin paylaştığı, beraber kurdukları bir alandı.

Bir süre sonra, Hyunjin banyodan çıktı; saçları hala hafifçe ıslaktı ama çoktan kuru bir kıyafet giymişti.

Felix'e bakıp, "Şimdi sarılmak için uygun muyum?" diye sordu, hafifçe eğilip ona şakacı bir gülümsemeyle baktı.

Felix, onu önce baştan aşağı süzdü ve sonra yavaşça ona doğru bir adım attı. Hyunjin de kollarını açarak Felix'i sımsıkı sarılmak için bekledi.

Felix, onun boynuna sarıldı ve o an iki bedenin birbirine karıştığını, aralarındaki sınırların kaybolduğunu hissetti. Kalplerinin aynı ritimde atması, ikisinin de bu küçük evde, bu özel anın tadını çıkarma isteğini daha da güçlendiriyordu.

Felix, hafifçe Hyunjin'in omzuna yaslanıp, dinlendiğinde Hyunjin, "Seni öpmek için de uyğun muyum?" diye sordu alayla. Bu sorunun cevabı ister evet olsun ister hayır, Hyunjin onu öpecekti.

Felix kıkırdayıp, "Geçen babamın sana bu yüzden yasak koyduğunu hatırlıyorsun di mi? O yüzden olmaz!" dedi şakayla. Babası ciddi ciddi ikiliyi karşısına almış, öpmemek şartıyla ara sıra görüşmelerine izin vermişti. Lakin yine de bu kuralı bozmuştular.

Hyunjin, "Yani o kurala geri mi dönelim, çiçeğim? Sen bana hiç acımıyorsun!" dedi ve bir elini onun belinden indirip poposuna getirdi. Yumuşak popoya çok sert olmayacak şekilde vurdu.

Felix, yumruğunu onun omzuna geçirip, "Ya¡ Hyunjin!" diye cırladı. Lakin Hyunjin gülmüş, onun bu halinden keyif almıştı.

Felix onun kolları arasından çıkmak için çırpındığında Hyunjin onda engel olmaya çalışarak, "Dur! Öpeyim öyle git!" dedi ve onun boynuna eğildi. Lakin Felix kaçmayı başardı ondan.

Hyunjin bozulmuş bir ifadeyle onda baktığında, "Dediklerimi ikiletmezsen gece uyurken öpmene izin veririm." dedi ve güldü.

Hyunjin hemen kafasını sallayıp, "Kabul. Zaten hey istediğini yapıyorum ki." dedi.

"Bir kaç ödevim vardı yarına yapmam gereken." dediğinde Hyunjin bir of çekmiş, "Ama Felixxx..." diye itiraz etmişti.


Don't dare me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin