yorum sınırı: 550 (valla çok uzun bölüm)
.
"Aşkım valla konuşmak olsun diye soruyorum..." arabanın aynasından saçlarımızı düzeltmiştim. "Niye ayrıca fotoğraf çekimi yapıyoruz?" çantamdan çıkardığım rujla dudak makyajımı tazelemiştim. "Hadi tamam ayrı fotoğraf çekimine özendin ne diye bunu gemi de yapıyoruz." derin bir nefes alıp yanımda oturan Barış'a döndüm yüzümü. "Hamileyim ya ben. Midemi altüst mü etmek istiyorsun? Çocuk içeride can mı çekişsin? Babalıktan reddedecek seni görürsün."
"Önce bir doğsun da bakarız o zaman." omuz silkmiştim. "Doğmasına gerek yok Barış. Ben onun duygularını hissedebiliyorum. Çok sinirli şuan sana."
"Babacığım," dedi bebeğimize ithafen. "Bu güzeller güzeli annen yine ne anlatıyor?" demesi ile elimi karnımda gezdirmiştim. Sanki bebeğimiz bir şeyler diyormuşta bende onu dinliyormuşum gibi nidalar çıkarmıştım. "Öyle mi annecim? Bu fikrini destekliyorum hayatım."
"Hmm. Ne diyor bakalım evlat? Beni senden çok sevdiğini söylüyor dimi."
Kaşlarımı kaldırmış başımı olumsuz anlamda sallamıştım. "Sanırım doğunca seni babalıktan reddedeceğini söylüyor." şakayla karışık dediğime Barış gülmüştü. Direksiyondaki bir elini karnıma yaklaştırmıştı.
"Hayır. Anne, babamın başını şişirme. O her şeyin en güzeline layık olduğun için uğraşıyor diyor." demiş baş parmağı ile karnımı okşamıştı. "Dimi bebeğim?" elini hala çekmemişti karnımdan. Elimi elinin üstüne koymuştum.
"Başını şişiriyorum yani ben." tripli bir sesle söylemeye çalışmıştım. Bu kadar da saçma şeylere alınmıyordum tabi ki ama Barış'la uğraşmak fena hoşuma gidiyorum.
"Yavrum!" demişti abartma der gibi. Bu haline kahkaha atarken hemen yanağına da bir öpücük kondurmuştum. Yanağında çıkan ruj izini de elimle nazikçe silmiştim.
"Anaa! Herkes bizden önce gelmiş." Kireçburnu sahilden bir yata binecektik. En yakın arkadaşlarımız ile bir fotoğraf çekimi yapacaktık. Onlarsız hiçbir anlamı olmayacağı için çağırmıştık.
Milli takımdan; Hakan abi, İrfan abi, Cenk abi, Kaan abi, Abdülkerim abi, Arda, Altay, Merih, İsmail, Semih ve Kerem vardı. Ve tabi ki eşleri. Galatasaray'dan; Berkan, Mertens ailesi, Kerem abi ve Muslera. Barış'ın Rize'deki arkadaş grubu ve benim üniversiteden arkadaşlarım. Barış'ın kardeşi Yelda, ablası Yeliz ve eşi. Olmazsa olmazımız Sare'yi de unutmamak lazımdı.
Arabayı park etmiştik. Barış kapımı açmıştı. Gelinliğin eteklerinden tutmuş arabadan inerken bizimkilerden bir alkış ve ıslık şöleni duyulmuştu. Barış sessiz olmaları için eliyle işaret ederken diğer eliyle de sıkı sıkı benim elimi kavramıştı.
"Ay maşallah size." diye bağırmıştı Yeliz abla. Buna gülerken Aylin de nazar değmesin diye kulağını çekip Kaan abinin göğsüne vurmuştu. Kaan abi onu tahta gibi kullanmasına aldırış etmeden etrafında dönüp duran Karan'ı zaptetmeye çalışıyordu.
"Asıl maşallah dayısının aslanına be." Barış elimi bırakıp eniştesinin kucağındaki yeğenine yaklaşmıştı. Bundan dört ay önce Yeliz ablanın bir oğlu olmuştu. Barış dayı olacağını öğrendiği ilk günden beri yerinde duramamıştı. Sürekli GS Store'dan zıbınlar alıp ablasına göndermişti.
Sonuç olarak oğlanın adı Aslan olmuştu. Ama gerçekten Barış böyle öneri sunmamıştı. Tamamen kendi hür iradeleri ile koymuşlardı. Barış ise dayı olduktan sonra oynadığı ilk maçta attığı golü yeğenine armağan etmiş eliyle A yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayvansal Aşk / Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı bir...