"bok var sanki ingilterede"

2.8K 281 176
                                    

oy ve yorum atmayı unutmayınız!!!

yorum sınırı: 150

.

Omuzlarıma düşen siyah şalı geri örtmüştüm saçlarıma. Dolan gözlerimi elimin tersi ile silmiştim. Annemin cenaze namazı kılınıyordu. Bir yanımda Sare diğer yanımda ise Aylin vardı. Gözde, Zara, Sinem ve Ece'de etrafımdaydı.

Namaz saflarında ise Kaan abi, Abdülkerim abi, İsmail, İrfan abi, Cenk abi, Semih, Mert abi ara ara duruyordu. Barış, amcam, Hakan abi ve Kerem ise en öndeydi. Annemin eşiyle beraber.

Etrafta bir sürü insan fotoğraf çekiyordu. Cenaze ortamında bunun yapılması hiç hoş değildi. Her anımız kayıt altında alınması aşırı rahatsız ediciydi.

Karşı bankımızda oturan iki çocuğa kaymıştı gözüm. Geldiğimizden beri kaçamak bakışlar atıyordum onlara.

Annemin çocukları, ne kadar kabul edemesemde benim kardeşlerimdi.

İkiside on yaşında bile değildi. Küçük olan ilkokula yeni başlamış olmalıydı bu sene. Annelerine bu yaşta veda etmeleri hiç adil değildi. Ben yetişkindim annemin olmaması belkide bundan sonra hayatımda hiçbir değişikliğe sebep olmayacaktı. Ama onlar çocuk yaşlarında annesiz kalmıştı.

Büyük olan erkek çocuğu ile göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçıracaktım ki
bana gülümsemişti. Mavi gözleri aynı benimki, anneminki gibiydi. Koyu saçları ve oldukça güzel yüz hatları ile ilerde yakışıklı bir çocuk olacağı belliydi.

Onun gülümsemesi beni de tetiklemiş ve bende ona gülümsemiştim. Çocukla bir süre bakıştıktan sonra gözlerimizin ayrılmasının sebebi namazın bitmesiydi. Takım koloni halinde yanımıza yaklaşmıştı.

Kalkıp Barış'ın boynuna sarılmıştım. İki gündür kendimi tek iyi hissedebildiğim yer onun kollarının arasıydı.

"Mezarlığa gidecek durumda değilsin. Sonra ziyaret etmeye gideriz." demişti Barış kulağıma doğru. Bir yandan da saçlarımı seviyordu.

"Olur." diyebilmiştim sadece. O sırada gözlerime üç dört genç takılmıştı. Bize doğru geliyorlardı.

"Fotoğraf çekilebilir miyiz?" diyen kız sesi ile kaşlarımı çatıp Barış'tan ayrılmıştım.

"Müsait değiliz kardeşim." demişti Kerem sert bir şekilde. Bir cenaze durumu oldukça belliydi. Hiç
mi saygıdan haberleri yoktu.

"Abi-?" yanındaki çocuk bir şey diyecekken Barış söze atlamıştı. "Cenazemiz var saygılı olun. Defolun gidin." sesini yükseltmeden kendinden emin bir sesle konuşmuştu. Sesi o kadar korkutucu çıkmıştı ki gençler arkalarına bakmadan uzaklamıştı.

"Bu ne lan? Bende baş sağlığı dileyecekler sandım." demişti İsmail. Çok haklıydı.

"İnsanlık bitmiş yemin ederim." demişti Semih'te. Geri Barış'a döndüğümde yüzünde gerçekten sinirli bir yüz ifadesi vardı.

Bana sarılan Hakan abiyle gözlerimi Barış'tan çekmiştim. Sıkı sıkı ona sarıldım. İtalyadan günübirlik gelmişlerdi. Sadece benim yanımda olmak için.

"Güzel kardeşim benim. Toparlan ve aramıza o neşeli halinle geri dön." sarılırken kulağıma fısıldadıkları ile tebessüm etmiştim.

Herkesle sarıldıktan sonra evlere ayrılmıştık. Eve gelir gelmez kendimi duşa atmıştım. Sıcak bir duş aldıktan sonra Barış'ın kapüşonlularından birini giyip salona geçmiştim.

"Yavrum çay içer misin?" mutfaktan gelen sesiyle konuştum. "İyi olur." L koltuğun köşesine kurulup dizlerimi kendime çektim.

"Geldim... Saçlarını kurutmadın mı?" bıkkın bir sesle konuşmuştu. Sürekli aynı muhabbet geçiyordu aramızda. Sonuç olarak Barış eline kurutma makinesini alıp saçlarımı o kurutuyordu.

Hayvansal Aşk / Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin