İnsanların içinde kaybolan masum çocuklar gibi bakmanın keyfini çıkaran kişiye bürünmek gerekir...
Biraz duraksadım. Kafamı arkaya doğru çevirsem mi çevirmesem mi diye düşünmeye başladım. İkinci defa kısık bir sesle, "Çağkan..." sesini duydum. Tüm cesaretimi toplayıp, kafamı yavaş yavaş geriye doğru çevirmeye başladım. Boynum kütledi. Sonuçta baykuş değiliz. Bedenimle birlikte kafamı da arkaya doğru çevirdim. Karanlıktan yüzünü pek göremedim. Küçük adımlarla bana doğru yaklaşmaya başladı. Biraz tedirgin olmuştum. İyice yaklaşmıştı bana doğru. Gözlerimi kapattım ve tam önüme geldiğini hissettim. Yavaş bir şekilde göz kapaklarımı açmaya başladım. Karşımda, Harun vardı. Çok şaşırdım. Yüzünde çizik ve yaralar vardı. Saçları biraz uzamış ve dağınık bir vaziyette, dudaklarında yaralar ve üstü biraz yırtık bir şekildeydi. Sesim boğuk bir şekilde, "Harun... Sensin. Ne oldu oğlum sana böyle?" diye sordum. Harun elini hafif kaldırarak, "Ya oğlum mahalleye gelirken, köpeklerle cebelleştim ondan bu haldeyim, bir şeyim yok." şeklinde cevap verdi. Harun'u tuttum kolundan, "Hadi oğlum hadi bize gidiyoruz." dedim. Zaten evimin tam önündeydik. Kapıyı açtım ve Harun'u kanepenin üzerine oturttum. sonra Necati'yi arayarak haber verdim. Harun'un yanına oturdum, "Nerelerdesin oğlum sen kaç gündür, biz burada meraktan ölüyoruz, evine gittik ışıklar yok. Telefonunu arıyoruz ulaşılamıyor, sonra başka numaradan mesaj geliyor onu arıyoruz o da kapalı." derken kapı çaldı ve kapıyı açtım. "Heh işte Necati'de geldi. Gel oğlum gel şunun derdini anlayalım." dedim. Harun kanepe uzanarak, "Bir şeyim yok be oğlum biraz uzaklaşmak istedim, tanıdık birisi vardı onun yanına gittim orda kaldım biraz. Ordan da mesaj atmıştım. Telefon pek çekmiyor şarjım da yoktu ondan ulaşamamışsınızdır." diyerek cevap verdi. Ancak ben pek inanmadım bu olaya. Necati'de ağzı açık bir şekilde hayretler içinde baka kaldı öylece. "Bu gece eskisi gibi hep birlikte burada kalıyoruz." dedim. Mutfağa giderek bir şeyler hazırlamaya başladım. Harun ve Necati'yi de mutfağa çağırdım. Necati'ye, "Oğlum bak, kavun yok ona göre davran." dedim. Evde ne var ne yok yedik içtik.
Harun'a kendi yatağımı verdim. Ben ve Necati salonda kanepe de yattık. Yattık derken ayrı kanepelerde yattık. Yanlış anlaşılmasın yani. Sabah oldu kalktık hep birlikte, kahvaltı için dışarı çıkacaktık. Onun öncesinde Harun'a duş almasını söyledim ve kendi kıyafetlerimden verdim. Dışarı çıkıp her zaman ki gittiğimiz mekana geldik. Güzel bir kahvaltı takımı söyledik. Her zaman olduğu gibi, Kavun Necati'ye kahvaltının yanında, kavun söylemeyi ihmal etmemek gerekir. Acısını kavundan çıkartıyor ve hunharca yiyor. Harun, "Ben hala yorgunum biraz evime gidip dinleneyim." dedi. Bizde Necati'yle birlikte, "Tamam, bir daha kayıplara karışma." diyerek, Harun'u evine yolcu ettik.
Uzun zamandır, Iraz'ı görmüyordum. Mahalledeyken, Iraz'ın evinin civarlarına gitmek istedim. Bir yandan, Harun'u bulma sevinci ile ilerlerken diğer yandan da belki Iraz'ımı görme hevesi ile yola koyuldum. Kafam yere bakarak ilerlemeye devam ediyordum. Tam o esnada Iraz'ı gördüm. Biliyorum hiç enterasan bir durum değil. Çok fazla ekşın olmadı ama olsun. Pijamalarını giymiş markete gidiyordu. Pijamalarda ne yakışmış benim çölde sürünen minik kaplumbağacığıma. Iraz'ı gördüm yine kendimi kaptırdım herneyse, bende Iraz'ın ardından markete girdim. Ortadan ikiye bölünmüş rafın diğer tarafına geçtim. Iraz'da diğer tarafında. Elime hemen bir çikolata aldım. Iraz'da sepete doldurmuş yine bir şeyler maşallah. Iraz ilerlemeye devam ederken, bende onu gizlice takip ederek rafın ucuna doğru geldik. "Sürpriz!" diye bağırdım tüm markettekiler, "Ne bağırıyorsun lan hayvan!" dercesine bakmaya başladı. Bende, Iraz'a çikolatayı uzattım. Çikolatayı aldı almasına ama sepetin içine koydu. Neyse giren ona girecek hesap yine benden çıkmıyor. "Eşlik edebilir miyim?" diye sordum. Iraz, elindeki sepeti bana vererek, "Al o zaman buyur Çağkan..." dedi. Aldım sepeti elime. Süt ve süt ürünlerinin oraya geldik. Peynir, yoğurt ve süt aldı. Marketin içinde gezinirken, bir yandan alışveriş yapıyor, bir yandan da Iraz'a bakmaya çalışıyorum derken önüme çıkan iri yarı bufola gibi bir herife çarptım. Kaşlarını çatarak, "Önüne baksana, kıza bakacağına!" dedi ve yürümeye devam etti. Iraz gülerek, "Sen bana mı bakıyorsun?" diye bir soru sordu. Bende özgüvenimi toplayıp, "Evet sana bakıyorum canım." dedim. Tamda sebze reyonunun oraya geldik. Eline bir demet maydanoz alarak, kafama vurup daha sonra sepetin içine koydu. Ben sanıyorum ki, romantiklik yapıp bana verecek. Hani biz erkeklere ne kadar öküz dense de demet çiçek yapıp sevdiğimize veririz ya öyle yapacak sandım. Yanılmışım ne yazık ki...
Alışverişin ardından kasanın oraya doğru ilerlemeye başladık. Ben sepeti boşaltıyorum, Iraz'da bir yandan poşetliyor. Kasiyer, "149 lira, 90 kuruş" demesin mi? Evet dedi bile. Iraz yüzüme bakarak, "Ee Çağkan neyi bekliyorsun?" dedi. Ulan az önce çikolatanın hesabını yapıyordum şimdi 149 lira, 90 kuruş bize giriyor. Verdim hesap kartımı oradan geçtik. Birde tüm poşetleri ben aldım evine kadar götüreceğim. Iraz, "Ee benimle alışverişe çıkarsan, olacağı bu." dedi. Bende güçlükle poşetleri kaldırdım. Poşetler de çok ağır yüzüm kızarık bir şekilde, "Yok ya sorun yok ne olacak? Altı üstü bir iki poşet birşey." diyerek cevap verdim. Marketten çıktık ve evin yolunu tuttuk. Artık kollarım kopacak şekile geldi. Tabi bunu Iraz'a belli etmemek istedim. Telefonuma birden mesaj geldi. Ellerim dolu bakamıyorum. Sonunda Iraz'ın evinin oraya geldik. Poşetleri evin önüne bıraktım. Iraz, "Ayy çok yorulmuşsundur teşekkür ederim." dedi. Bende derin bir nefes vererek, "Ne demek, rica ederim görevimiz." diyerek cevap verdim. Iraz'la kapının önünde dikilirken, elimi cebime attım ve telefonumu çıkartıp, mesaja baktım. "Sizin mahallenin oralardayım, görüşelim mi?" diye mesaj atmış. Mesaja baktığımda yüzüm biraz asık şekile girdi. Iraz, "Ne oldu, hangi sevgilinden mesaj geldi?" dedi. Bende mesajları kapatarak, "Ne sevgilisi ya, operatörden kandil mesaj gelmiş." dedim. Iraz, "Ne kandili bugün kandil değil ki..." dedi. Aha şimdi sıçtık sıvazlama bölümü birazdan gelir demeye kalmadan bir mesaj daha geldi. Iraz, "Hayırdır yine mi kandil mesajı?" diye sordu. Mesaja baktığımda, "Yanında ki kız kim? Bende geliyorum tanışırız." yazıyordu. İşte bu da sıvazlama kısmı sanırım. Etrafıma şöyle baktığımda, Berna'yı gördüm. Iraz'a, "Hadi sen içeri gir bende Necati'nin yanına gideyim." dedim. O sırada, Berna'da yanımıza doğru geliyordu...
Facebook grubu;
Entrikalılar Wattpad
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
ChickLitAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...