Kolay değil alışmak, giderken kapının ardından hızlıca çıkmak...
Arkama doğru baktığımda, Mete'yi gördüm. Kendi kendime, "Bunun burada ne işi var?" deyip söylendim. Mete, Iraz'ın evinin kapısının önünde durdu ve konuşmaya başladı. Necati'yi kenara çekip, bir evin kenarına geçtim ve Iraz'ı gizlice izlemeye başladım. Mete, motorun üzerinde ve Iraz'da motorun yanı başında, Mete ile bir şeyler konuşuyor fakat ben ne konuştuklarını bilmez bir vaziyette sadece seyretmekle kalıyordum. Daha fazla merak etmemek için, birden gitmeye kalkınca, Necati, kolumdan tutup, "Sen diyeceğini dedin vazgeç bu sevdadan Çağkan. Bunu demek belki kolay ama senin için gerçekten zor bir durum olacak biliyorum ama kendini tutmalısın kardeşim. Biraz uzaklaşmalısın kendini uzak tutmalısın." dedi. Bende kafa sallayarak, "Haklısın..." dedim ve yolumuza devam ettik. Eve doğru geldik. Necati'ye, "Ben biraz yalnız kalmak istiyorum. Yanlış anlama benim için en iyisi bu olacak." dedim. Necati çaresiz bir şekilde, kafasını eğdi ve Necati'yle sarıldık. Sonrasında eve girdim. Telefonumu alıp, patronu aradım ve ona da aynı şekilde anlattım. Her zaman olduğu gibi anlayışla karşıladı.
Telefonu tamamen kapattım. Kediye mamasını verip odama geçip uzandım. Slow parçalarla birlikte, kendimi başbaşa bıraktım. Iraz'la olan en iyi günleri hayal ettim. Market, piknik, evde yemek ve daha fazlası sadece hepsi gözlerimin önünden geçiyordu. Sadece bunlarla sınırlı kalmak ne kadar kötü bir şey... İnsan bazı şeylerle başbaşa kalınca gerçekten de delirmeye başlıyor. Hem, sinirli, hem duygusal anlar yaşıyordum. Gözlerim yaşlı bir şekilde yatağımdan kalkıp, kafamı kanatasıya kadar duvara vurmaya başladım. Kimse umrumda bile değildi artık. Ben bir şeyi bilmiyorum, bilemiyorum artık. Hafızam silindi ve sadece Iraz'la yaşadıklarımız aklımdaydı. Belki gerçekten de delirmiştim. Ellerimi kafama doğru koyarak oturdum. Bu geceyi uyumadan bu şekilde bitirdim. Sabah oldu ve perdeler kapalı, kapılar kilitli bir şekilde hayatıma devam ediyordum. Kapı çalmaya başladı ama açmamakta kararlıydım. Dediğimi de yaptım kapıyı açmadım. Kimseye ne kapımı ne de kalbimi açacak hislerim, duygularım kalmadı benim. Benim kalbim bir anda sökülüp kayboldu. Ben yok oldum kendi hayallerimle. Kendi kendime boğuldum.
Dört duvarlı ev, perdeler kapalı, kapılar kilitli... Sadece hayaller ve ben. Bu şekilde daha ne kadar yaşanır bilmiyorum ama belki de hayatımın sonlarına doğru geliyorum. Pardon hayat mı vardı? Hangi hayattan bahsettim ben acaba? Benim hayatım elimden ve kalbimden gitti artık. Beni benden alıp gitti. Yaşamak ile ölüm arasında bir insanım artık ben. Traş olmak yok, yemek yemek yok. Bilgisayarın başına geçip, yeni bir not defteri açarak, içimden gelenleri yazıyorum. Yazarken hem ağlıyor, hem de kendime zarar veriyorum. Aslında, bu durumlara az çok alışkın bir vaziyetteyim. Çünkü daha öncesinde de Iraz'la birçok sorun yaşadım ama bu çok geldi bana. Artık yükü taşıyacak bir kalbim yok... Not defterime Iraz ile yaşadıklarımı nasıl sevdiğimi aktarmaya başladım.
"Ben, Iraz'ı küçüklükten beri seviyorum. O benim kısa sürede her şeyim oldu. Fakat her şey karşılıksızdı. Sevgi ve aşk karşılıksızdı... Ona hissettiklerimin, çeyreğini o bana hissetseydi şuan belki daha iyi noktalarda olabilirdik. Ben onunla, konuşurken hatta onu görünce mutlu olan bir adamım. Ama bazen kader, bazı şeylere engel olabiliyor. Hayata kısaltmalar koyuyor sadece. Artık bazı şeylere karar vermenin zamanı gelmişti. Hayatta olmadığım bir hayattan gitmeye karar verdim. Ben bu yazılarımı buraya not olarak bırakıyorum, belki sonradan birileri görür ve beni sonradan anlarlar. Bazı şeyler insana çok acı şeyler yaşatır, günü gelir bu acılar son bulur. İnsanlar en kısa olan yolu seçer acısını dindirmek için. Evet bende bu kısa yolu seçmek istiyorum. Ben kendimi yolumu çizdim. Necati, sana sesleniyorum. Burası sana emanetim olsun, her şeyi buradan görebilirsin kardeşim. Harun kardeşim seni de çok seviyorum sende belki içinde bir şeyler saklayıp bazı sorunlar yaşadın ve bizden sakladın olabilir. Çünkü çoğu insan yaşadıklarını içine atar bense buraya aktarıyorum. Bu seferlik her şeyi hayatımda olduğu gibi kısa kesip bitirmek istiyorum. Evet, canım kardeşlerim ben gidiyorum. Hayatımın en son noktasına doğru geliyorum. Beni unutmayın demeyeceğim, unutmayacağınızı biliyorum. Hiç bir zaman kendinizi ezdirmeyin. Haa Necati, paytak yürüyüşü yapmaya devam et sana yakışıyor seni sempatik kılıyor. İrem'le umarım mutlu mesut şekilde devam edersin. Ne olursa olsun benim yanımda olduğunuz için size çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız demeyeceğim, iyi ki benimle oldunuz demek en doğrusu bana göre. Ben şu kapıdan çıktığımda beni hiç bir yerde bulamayacaksınız. Iraz'da umarım mutlu olur. Benimle mutlu olmadı ama umarım mutlu olabileceği birisiyle birlikte olur. Her şeye rağmen O'nun mutlu olmasını isterim. Çünkü ben O'nu asla sevmekten vazgeçmedim ve vazgeçmeyerek gideceğim. Her insanın umutlarının kırıldığı yer olduğu gibi benim de oldu. Hem umutlarım, hem kalbim hem de gururum. Unutmadan söyleyeyim. Kedim Çağır sizlere emanet. Şimdi kendinize iyi bakın ve hoşcakalın...
Sevgilerimle, can kardeşlerim...
Çağkan"Bilgisayarımın not defterine bunları yazıp, son kez kedimin sevip ve eve bakıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp, dışarı çıktım. Hayatımın son bulacağı yola doğru yürümeye başladım...
Facebook Grup;
Entrikalılar Wattpad
Hikayeye destek çıkmayı unutmayınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
ChickLitAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...