Daha bir gün olmasına rağmen tepkiler çok hoşuma gitti, yorum yapan ve vote veren herkese çok teşekkür ediyorum, aynı şeyi bu bölüm içinde bekliyorum.
Keyifli okumalar!
Allah'a emanet olun :)
***
¶ Ehliyetini almasının verdiği heyecan ve mutlulukla babam şehre kadar arabayı Hamit'in sürmesine müsaade etmişti. Şoför koltuğunda gerim gerim, gerilerek gövde gösterisi yapıyordu ve neredeyse yolda ağzını peçeyle saran her kızın üzerinde göz gezdiriyordu.
Küçükken de böyleydi, çapkının tekiydi işte! Ama köyün bütün kızları da Hamit'e ayrı bir ilgi gösterirlerdi, bebeksi suratındaki sert ifade onun ayrı bir özelliğiydi 'Ne canlar yakacak!' derlerdi ya, Hamit öyleydi işte, çok canlar yakmıştı kerata.
Kahvaltıda yaşananlardan sonra kimse o konu hakkında bir şey konuşmamıştı. Annemin haberi olduğu kesindi, surat ifadesi onu ele veriyordu. Kahvaltıyı Fatma teyzenin kaldırmasıyla, odama çıkmış ve şirkete gideceğimizden üzerime daha uygun bir şeyler giymiştim. Takım elbise ve kravat işte.
Hava sıcaktı, kravatı dahi takmadan boynumdan çıkarmış ve arabanın arka tarafındaki brandaya fırtlatmıştım. Babam önde şoför koltuğunun yanına oturmuş Hamit'e drektifler verirken elindeki kararmış kuka tesbihiyle uğraşıyor ve sağ tarafındaki aynadan beni süzüp duruyordu. Gözlerimiz birbirine değmeden kaçırıp yolu seyretmeye başlamıştım. Ona karşı trip atacak yaşları geçmiştim, yani ben öyle düşünüyordum. Ona cephe alacak ve söylediklerini yapmayarak tepkiyi koyacak yaşı çoktan geçmiştim, artık onun emrinde bir asker gibiydim. Bir süreliğine...
Hamit arabayı uygun bir yere çekip, sürücü koltuğundan arka tarafa benim yanıma geçtiğinde bu defa arabayı Remzi dayı devraldı. Arabayı, Hamit'ten daha hızlı ve kontrollü bir şekilde kullanarak şirketin otoparkına park ettiğinde heyecanımı atmak için derin bir nefes alıp içimden dua ettim.
Babam eliyle, sıcaktan açtığım bir kaç gömlek düğmemi işaret ettiğinde ne demek istediğini anlamıştım. Düğmeleri ilikleyip yürümeye devam ettiğimde ''Sen koca şirketi yöneteceksin, yakışmaz öyle yeni yetme gibi düğmeleri sonuna kadar açmak falan. Çalışanlara karşı güçlü durmalısın...'' devam eden konuşmasını dinlememeye karar vermiştim, arada kafamı sallayıp ''Hıhı,'' gibi sesler çıkarsam da kulak asmıyordum.
Bir kez daha tekrarladım İstanbul'a geri döneceğim Yusuf ağa, sen ne dersen de!
Çalışanlar yanımızdan geçerken, babama kafalarını eğip tebessüm ederlerken, babam kadın çalışanlar dışında bütün çalışanların selamını alıyordu. Bu durum beni gülümsetmişti. Hiç unutmam, bir gün yine böyle babam beni şirkete getirmiş ve işi az buçuk öğretmeye çalışırken çat kapı annem gelmişti. Asistanının bir kadın olduğunu gördüğünde ortalığı birbirin katmış ve son olarak da ''O gözlerin benden başka bir kadına değsin o zaman görüşürüz Yusuf ağa!''
Bir cümlesiyle babamı dize getirmiş ve bir piyon gibi kullanmayı başarmıştı. Koca bir Yusuf ağaya söz geçirebilen tek kişiydi annem.
Asansörle şirketin en üst katına çıktığımızda, karşımıza çıkan kapıya dikkatle baktım. Babam arkasını dönüp Hamit ve Remzi dayıya kaş göz işaretleriyle burada kalmalarını emretti.
Bu odaya küçükken hep girmek istemiştim, hatta yalvarmış ve ağlamıştım ama baban yinede izin vermemişti. Şimdi ise her ne kadar içeriye girecek olmanın heyecanı vardı fakat onun yanında ağır basan isteksizlik. Küçükken hep hayal kurardım bu şirketin başına geçecek ve dünya çapında tanınması için elimden geleni yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu Gelin
General Fiction''Alo! Yıldız Cast Ajans'ı ile mi görüşüyorum?'' Zoraki konuşmuştum. Yaptığım şeyin ne kadar çılgınca olduğunu bilsem de, bir ümit belki sonuç verir diyerek denedim. ''Evet, buyrun!'' Gelen cevapla birlikte düşündüklerimi bir kenara bırakıp, bir kaç...