Öncelikle yaptığım açıklamaya saygı duyanlara, içten bir şekilde teşekkür ediyorum.
Sürekli olarak yeni bölüm çağrısı yapanlardan ricam, artık şunu kesin. Bölümler hazır olduğunda, sorun çıkmadığı sürece yayınlamamak gibi bir şey yapmıyorum. Yani beni zan altında bırakıp, kötü yorumlarınızla saldırmayın.
Yeni bölüm yazmak benim için en başından beri hep büyük bir sorumluluktu. Hele ki son zamanlarda, devasa bir yük haline geldi. Kitaplarımı silmek gibi bir şeyi dahi düşündüm. Ama sizlere olan saygımdan dolayı yapmadım böyle bir şeyi.
Bana destek olmanızı bekliyorum, köstek olanlar zaten yeterince beni rahatsız ediyor. Bu yüzden lütfen anlayışla karşılayın.
Allah'a emanet!
***
İtirafıma karşılık verdiği tepki; beni yaralamamış veya üzmemişti. Beklediğim bir tepkiydi açıkçası. Arslan'dan devasa büyüklükte bir şey beklemiyordum, ya da mucizevi bir hadise.
Ay'ın gölgesi karanlık asfalta beyaz bir ışık gibi vururken sessizlik eşlik ediyordu bize.
Bir ben, bir Arslan, bir de sessizlik.
Artık bireyden farksızdı bizim için soyut şeyler.
Sokak lambalarının çiğ ışığı Arslan'ın yüzünü aydınlatıyordu. Ne uzun, ne de kısa olan sakalları, elimle üzerinde dolaşma hissiyatı yaratıyordu.
Ne zamandır böyle bilmiyorum ama... Yüzüne baktıkça, bakasım geliyordu. Sanki ben bakmasan, başkası bakacakmış gibi; garip bir kıskançlık.
Altın kasede önüme sürülen; kahır, gam ve keder kadar karanlıktı Arslan benim için. Aşk yolunda içmek zorunda kalacağım zehir tanecikleri kadar canımı yakıyordu onun yüzü.
Kırmızı dudakları kıpırdanmaya başladığında kafamı çevirip cama yasladım.
Eliyle bir şeyleri yoklayıp, sonunda plastik hışırtı sesleri duyulduğunda suyu dikledi.
Nedense bir şey demek gelmiyordu içimden. Normal insanların iki katı daha fazla konuşurdum, ama şimdi içimden gelmiyordu.
Belli bir süre sonra hava alanına gelmiştik. Uçağa doğru elimizdeki bavullarla ilerlemeye başladık. Benim sayılan bavulda ne var ne yok, bilmiyordum. Bavulu annem hazırlamış. Ve illaki onunla birlikte Heja ve Bajen ana.
Bavulları kontrolden geçirdikten sonra, uçağa ilerlemeye başladık. Koltuk numaralarımızı bulup ben cam kenarını kaptım hemen.
''Bak ya, kaptı hemen.''
Arslan'ın çemkirmesine aldırış etmeden dilimi çıkardım.
Yanıma oturup önce etrafı süzdü. Sonrasında telefonunu çıkarıp uçak moduna aldı, bende onu taklit edip telefonumu uçak moduna alıp camdan dışarı izledim.
Her yer boştu, koca bir boşluk vardı ve ince uzun yolu aydınlatan ışıklandırmalar. Uçağın kanadı, ışıklandırmalardan dolayı, paralel olarak yere karşı gölgesini bırakmıştı.
Göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Uyku hücrelerime doğru esrar gibi sızarken, gözlerimi kapatmamak gibi bir şey düşünemiyordum.
Gözlerimi yumup, karanlıkta bir noktaya odaklandım.
Bir kaç dakika sonra omzumda bir ağırlık hissetmiştim. Gözlerimi açıp baktığımda, Arslan gözleri açık bir şekilde yatıyordu. Bu ikinciydi, tamam ilkinde uyuyordu ve yanlışıkla yatmış olabilirdi. Ama şimdi gayet uyanık ve dinçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu Gelin
Ficción General''Alo! Yıldız Cast Ajans'ı ile mi görüşüyorum?'' Zoraki konuşmuştum. Yaptığım şeyin ne kadar çılgınca olduğunu bilsem de, bir ümit belki sonuç verir diyerek denedim. ''Evet, buyrun!'' Gelen cevapla birlikte düşündüklerimi bir kenara bırakıp, bir kaç...