Bölüm 1: Yalan, yalancıdır (!)

41.2K 1.9K 302
                                    

Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar vote vermeyi unutmayın ha bir de yorum yaparsanız ne mutlu bana :D 

Hayırlı geceler, Allah'a emanet olun :)

Çok kısa bir zamanda kapak yapımında beni kurtaran Pinkasticc'e teşekkürler :)

***

¶ Yalan... Gözlerimin içindeki rengi yok edip tamamen siyaha buluyordu. Kalp atış hızımı artırıyor, vücudumda dolaşan kanın yanaklarıma hücum etmesini sağlıyor. Ve boğazıma oturan bir ekmek parçası gibi, beni boğuyormuş gibi davranmasına rağmen nefes almama izin veriyordu.

---

''Efendim anne.''

''Evet, anne geliyorum.''

''Evet, şuan uçaktayım.''

''Anne yeter bak uçak kalkıyor kapatmam gerekiyor.''

Dakikalarca uğraşın sonunda telefonu kapatabilmiştim. Sesinde bana karşı bir güvensizlik vardı, aslında haklı sayılırdı çünkü tam beş yıldır 'Geliyorum,' dememe rağmen kılımı dahi kıpırdatmamış İstanbul'da yaşamaya devam etmiştim. Peki şimdi değişen ne miydi?

Annem istediğini yaptıracak bir otoriteye sahipti, aslında geçtiğimiz 5 yıl içinde beni ikna edebilirdi ama, müsamaha göstermişti. Şimdi işler biraz daha karışmıştı, çünkü koca Bajen sultanı memlekette sıkanlar olmuştu.

Milletin bükülemeyen şu ağzı susmamış ve annemin canını sıkmışlardı.

''Oğlun nerede?''

''Beğenmiyor mu buraları?''

''O şimdi orada gavur bir kız bulmuş, evlenmiştir.''

Günde en az sekiz defa arayarak bana Diyarbakır'daki kadınların söylediklerini yetiştirerek, bu durumdan hiç hoşnut olmadığını söylemişti. Haksız sayılmazdı, çünkü Diyarbakır, İstanbul'a göre biraz farklıydı. Bu tür şeyler orada doğru karşılanmaz ve ayıplanırdı.

İstanbul'a beş yıl önce gelmiştim. Üniversite sınavına Diyarbakır'da girmiştim, anne ve babamdan gizli inadına tercihlerime İstanbul'da bir okulu yazmıştım ve şansa kazanmıştım. Bir yıl hazırlıkla birlikte 5 yıllık eğitimimi tamamlamıştım. Bana kalsa Diyarbakır'a dönmeyecektim ama, söylediğim gibi Bajen sultanı sıkmaya gelmez. Vallahi kalkar elinde tüfekle İstanbul'u birbirine katar, dediğini yaptırırdı.

Aklımda bir kaç plan vardı zaten, Diyarbakır'a gider. Babamın şu şirketinin başında bir kaç ay kalır sonrada bir bahane uydurur tekrar İstanbul'a dönerdim. O yüzden pek takmıyordum kafama doğrusu, kısa bir tatil gibi düşünüyordum bu olayı.

Uçağın ineceğine dair pilotun yaptığı kısa konuşmayla birlikte bende uçak modunda olan telefonumu düzeltip gelen arama ve mesajlarda göz gezdirdim.

Mesajları da aramaları da cevapsız bırakarak telefonu cebim sıkıştırdım. Uçaktan inmiştim ve şimdi havaalanından çıkış yapıyordum, yanımda çok fazla eşya olmadığından küçük bir valizim vardı ve taşırken zorlanmıyordum. Hava kararmıştı ve havaalanının etrafındaki lambalar yolu görebileceğim kadar aydınlatmaya yetiyordu.

Bir kaç adım ötede siyah takım elbiseli adamın elinde tuttuğu kağıtta ismimi görmemle yaklaşıp kimliğimi göstererek selam verdim, orta yaşlardaki adam benim gibi samimi bir tebessümle şiveli konuşmasıyla ''Hoş geldiniz ağam.''

Evet söylemem gerekiyordu ki bu konuşmalara kendimi alıştırmam ve ona göre davranmam gerekiyordu, çünkü artık İstanbul'daki üniversite işletme mezunu Arslan değil, Diyarbakır'da Bajen sultan ve Yusuf ağanın en büyük oğlu Arslan ağaydım. Bu kelimeye tekrar alışmam gerçekten uzun zaman alacağa benziyordu. Diyarbakır'dan ayrılmadan öncede bana bu şekilde hitap ediyorlardı ama sonrasında İstanbul'da bu durum değerini yitirdiğinde normal bir şekilde yaşamımı sürdürmüştüm.

Oyuncu GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin