Bölüm 11: Parfüm

21.2K 1.5K 457
                                    

Herkese merhaba, geçen bölüm nedense votede bir düşüş vardı :( Eğer 10. Bölüme vote vermeyi unutan varsa, bir zahmet halledin lütfen :)

Multi Mediada @-Aysenur_ 'un bir çalışması var, eline yüreğine sağlık :) Sizlerde Oyuncu Gelin için yaptığınız çalışmaları yollayabilirsiniz.

Facebook grubumuza lütfen katılın :)

Allah'a emanet :) Şimdiden yıldıza basın unutmazsınız hem :)

***

¶ Şimdi emindim, o bomboş odada haykırdığım şeyden...

Geçmişime küfredemeyecek kadar korkaktım ben, aynı zamanda güzel şeyler bağıramayacak kadar da aciz.

Yalan... Düğüm düğüm boğazıma dizilen şeyi, bir çırpıda söyleyecek kadar adiydim. Boş odada sadece benim yalanlarım dönüp dolaşıyor şimdi, ilk başta pek umursamadığım, pembe diye renklendirdiğim yalanlarım, şimdi hançer gibi yansıyıp ruhuma saplanıyor.

Beni hapsedip, daha fazla yalnız bırakabilecekmiş gibi, kuytu, ücra bir köşede, en soğuk yere diz çöktürüyor. Yalan söylememi emredermiş gibi karşımda dik duran şeye isim takamamıştım. Ondan korkuyordum. Benim ruhumu bana unutturacak kadar güçlü olduğu için korkuyordum ondan.

Şimdi soğuk bütün ruhuma, nakış nakış, bir kıymık gibi saplanırken, bir kez daha yalan söyledim.

''Mutlu olabilirim!''

---

Arslan ve babam sürekli gözleriyle birbirlerini yemiş, ve sonunda Arslan bizi Diyarbakır'ın tanınan restoranlarından tekine götürmüştü. Onunla gizlice konuşup gitmesi için ikna etmiştim. Çünkü o buradayken yalan söylemem zorlaşıyordu, ikimiz bir lafa aynı anda atlıyor ve her şeyi berbat ediyorduk.

Arslan, kendisini haberdar etmem şartıyla, bizi restoranda yalnız bırakırken, bende vereceğim hesabı düşünerek, bordo ve turkuaz renklerinin hakim olduğu restoranın, duvar köşesinde beni bekleyen aileme doğru yol aldım.

Babam gözlerini kırpmadan bana bakıyor, annemse arada dudaklarını birbirine bastırıp, yutkunuyordu. Benden bir açıklama bekliyorlardı, ve gözlerinden anladığım kadarıyla, söyleyeceklerimden korkuyorlardı.

Ellerimle verdiğim mücadeleyi bir kenara bıraktığımda, benim için ayrılan sandalyeyi çekip oturdum. Benimle birlikte, masada yan oturan anne ve babam bana doğru oturup, ellerini masaya koyarak konuşmamı istedikleri bakışlar atmaya başlamışlardı.

Ne kadar uyumlu bir çift diye geçirdim içimden. Verdikleri tepki bile birbirine uyumluydu.

Anne ve babamın Caner itinden haberleri yoktu, yani sevgilim olduğundan. O yüzden rahat bir şekilde yalan söyleyebilirdim.

''Şimdi biz Arslan'la, İstanbul'da tanıştık. Sonra işte görüşmeye başladık, ama çok kısa valla bak-'' buraya dikkat etmem gerekiyordu. Annemle babamda gençken görüşmüş ve bugünün tabiriyle flörtleşmişlerdi, ama tabii kız babası olmak zor. ''Sonra zaten evlenme teklifi etti. Laf söz olmasın diye, erkenden güzelce bir düğün daha makul olurmuş. Seviyoruz işte birbirimizi, sizinde anlayacağınız, usulünce yanlış bir şey yapmadık Allah'a şükür. Yani Arslan bu konularda çok hassas-'' evet burada da Arslan'ı babamın gözüne sokmaya çalıştığım doğrudur. Başardığımı da söyleyebilirdim, çünkü babam masadaki elini almış ve beyazlamaya başlayan sakallarında gezindirmişti. Başardım!

''Arslan'ın ailesi de çok iyiler sağ olsun-'' burada iyiden kastım sadece Yusuf ağa, ulan adamla o kadar az görüşmeme rağmen, babam gibi sarmalamıştı beni. Tabii o, yüz kızartıcı eşek şakaları olmasa. Bajen anaya değinmeyeceğim bile, Allah düşmanımın başına böyle kaynana vermesin. Arslan'dan sırf Bajen ana yüzünden fazla para isteyecektim. Ben bu şartlar altında çalışamam kardeşim!

Oyuncu GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin