Geçen bölüm 300 yorum dedim. 500'ü geçti, öncelikle bunun için çok teşekkür ediyorum.
Bir konuya değineceğim ufaktan. Yeni bölüm konularında bana destek olanlar kadar köstek olanda var. Sürekli olarak saygımı korudum ve ılımlı yaklaştım. Okuyucularımı kaybetmemek için değil, kimsenin kalbini kırmamak için. Ancak görüyorum ki, böyle davranmaktan ben zararlı çıkıyorum.
Yeni bölüm yayınlamama nedenlerimi neredeyse her bölüm belirtiyorum, ister bahane olarak algılayın, ister küçük bir açıklama olarak. Genel olarak ben sürekli yeni bölüm yazmak zorunda olmadığım halde, bir günümü ayırıp erken gelsin diye yeni bölüm yazıyorsam, sizden de bana karşı anlayış beklerim. Aksi takdirde, hikayemden ve benden hoşnut olmayan varsa, sakin bir şekilde sekmeyi kapatsın, kitabımı kütüphanesinden silsin ve benim dünyamdan çıksın. Çünkü zaten benim dünyamda saygısız haysiyetsiz insanlara yer yok! [Bu lafımı üzerine alınması gerekenler, benim kitabımı sonuna kadar takip edip, ondan sonra özelden bana hakaret eden kişilerdir. Bölümlerin altına 'YB' yorumları atarak heyecanını dile getiren kişiler değildir. Yanlış anlaşılmasın.]
Multi Media için -Aysenur_ 'a teşekkürler :D
***
¶ Arslan'ın kolu hala sağ tarafımda asılı duruyordu ve geçmemi engelliyordu. Yüzü bana yakındı ve dudaklarındaki bir damla su tanesi... Bana demin yaşadıklarımı hatırlatıyordu.
Belinin aşağısın kapatan ve neredeyse düşecekmiş gibi duran havlu, vücudumu seyretmem için bir fırsat tanıyordu. Kaslı vücuduna her baktığımda Adem peygamberin haram meyveyi dişlemesi zihnimde silüetleşiyordu. İnsanoğlunun haramdan aldığı zevk... Tam olarak bir alevin ortasında bulunma düşüncesinden uzak ve heyecan vericiydi. Zihninizin bir tarafı size bu işin yanlış olduğunu hatırlatıyor olsa da, her türlü baskın gelen heyecan ve şehvet... İşte bunlar yanlış yapmak için yeterli sebeplerdi.
Nefes alış verişlerim hala düzensizdi, göğsüm sürekli olarak yükselip iniyordu. Arslan'ın donuk bakışları beni iyice tedirgin ederken kapının tıklatılmasıyla irkilip gözlerimi irileştirdim.
Arslan'a çaresiz bakışlarımı yollarken konuşmak için bir yandan kendimi destekliyordum. Bir türlü dudaklarımdan dökülemeyen kelimeler beni boğacak gibi olduğunda, Arslan bir kaç öksürmenin ardından ''Üzerimi değiştiriyorum!'' diye seslendi kapının arkasındaki kişiye.
''Tamam, babam seninle Selin ablayı çağırıyor. Selin ablayı odasın bulamadım. Çağırırsın onu da.''
Okan söylediklerini tamamlayıp sessizliği tekrar hakim kılarken, Arslan gözlerini bana çevirdi ve kolunu sonunda çekmeyi başardı.
Aramızdaki mesafe açılırken, daha rahat nefes almaya başlamıştım. Arslan'ın beni izlemesini umursamadan elim dudaklarıma kaymıştı. Sağ göz kapağım seğirmeye başladığında daha fazla dayanamayıp arkamı döndüğüm gibi odadan çıktım. Kendi odama girip yatağın bir köşesine sindim. Elim hala dudaklarımda gezinirken düşünceler zihnimi tırmalıyordu.
Kara tahtaya tırnaklarını geçiren öğretmenden farksızdı şimdi düşüncelerim. Her biri dişlerimi kamaştırıyor ve beni rahatsız ediyordu.
Gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Banyoya girip suratıma bir kaç defa su çarptıktan sonra Okan'ın dediğini yaparak aşağı indim.
Annemin sesi mutfaktan geliyordu, aldırış etmeden Yusuf ağanın çalışma odası olarak bildiğim yerden içeri girdim. Arslan gelmeden önce konuyu benimle konuşmasını isteyecektim ve böylelikle yüzlerimizi görmeden bu günü sonlandıracaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu Gelin
Ficción General''Alo! Yıldız Cast Ajans'ı ile mi görüşüyorum?'' Zoraki konuşmuştum. Yaptığım şeyin ne kadar çılgınca olduğunu bilsem de, bir ümit belki sonuç verir diyerek denedim. ''Evet, buyrun!'' Gelen cevapla birlikte düşündüklerimi bir kenara bırakıp, bir kaç...