Röportajı okumayan varsa EdanurKndemir 'in profilinden MorKalem'le Röportaj adlı çalışmaya bakabilir.
Facebok grubumuza katılmayı ihmal etmeyin...
Normalde bu bölümü ikiye bölüp yayınlayacaktım ama sizi de fazla bekletmeyip canımı dişime takıp baş ağrısıyla çalışıp tek bir bölüm halinde yayınladım.
Beğenirsiniz umarım...
Allah'a emanet!
***
Arslan odasına girerken yüzünde dalga geçer bir gülümseme vardı. Ya da ben öyle düşünmüştüm.
Kapı kulpuna yerleştirdiğim elim terden kaymış ve yanımda salınmaya başlamıştı.
Neydi şimdi bu? Neden yapmıştı? Neden söylemişti?
Bedenimi ve zihnimi kaplayan öfke ve bir şeyleri açıklama isteğiyle birlikte Arslan'ın odasına tekrar izinsiz girdim. Yatakta bacaklarını uzatmış iki kolunu başının altına yerleştirmiş gözleri açık tavanı seyrediyordu.
''Peki, dökelim eteğimizdeki taşları-'' söyleyeceklerimi kafamda tartıyor ve yanlış anlaşılmamak için defalarca düşünüyordum. Kollarımı belime sarıp ''Beni arzulaman için yapmıştım. O gün şirkette hissettiklerimi seninde hissetmeni istedim. Ama sonra ne fark ettim biliyor musun? Beni arzulamış olman, zerre kadar umurumda değil. Çünkü senin arzulamana ihtiyacım yok. Beni istemene, bana iyi davranmana, karınmışım gibi davranmana ihtiyacım yok-'' derin nefes alıp ellerimle kendim işaret edip omuz silktim ''Bu zamana kadar hep ikinci plandaydım. Ajansta figüranların donatellası oldum. Yönetmenler arasında sakar ahmak ve aptal oldum. Sürekli ikinci olmak zorunda kaldım. Ben sadece dizi ve filmlerde değil, kendi hayatımın senaryosunda bile figüranlıktan yararlandım. O yüzden bana iyi davranma. Çünkü iyilik nedir anlamam. Yanlış anlarım, saçmalarım. Rolümüzü en kötü şekilde icra edelim. Yönetmen biz olduğumuza göre, rolümüzü kötü oynamış olmamızı görmezden gelebiliriz. Unutmayalım; Sen Akıncı aşiretinin evlenmek zorunda olan en büyük oğlu Arslan'sın. Ben ise Akıncı aşiretine evlenmek için gelen Oyuncu Gelin.''
Normalde bu kadar uzun konuşmazdım. Hiç ihtiyaç duymamıştım bu denli uzun konuşmaya.
Arslan'a bu konuşmayı yaparken gözüm hep başka yerdeydi, onun yüzüne bakmamaya çalışmıştım. Ne bileyim, uzandığı için hafif katlanan boğazına, hareket eden adem elmasına. Abajurdan yüzüne vuran ve yüzünün yarısını aydınlatmaya yeten ışığa...
Hala ayaktaydım, ellerim iki yana salınmıştı boynumda kırmızı tülden eşarp duruyordu. Sol göz kapağımın seğirmesiyle elimle üzerine bastırıp çektim.
Arslan uzandığı yerden toparlanıp tam karşıma geçti. Göz kontağı için kafamı biraz yukarı kaldırıp tam gözlerinin içine bakındım. Karanlık odada gözlerinin maviliği iyice sineye çekilmişti. Yerini göz bebeği ele alırken ''Özür dilerim,'' dedi.
Sesi düzgün çıkmıştı, gürdü ve ciddiydi. Söylediklerimi ciddiye aldığı için teşekkür ederken ''Ben yanlış anladım galiba. Böyle davranırsam memnun olacağını düşündüm, daha rahat olacağını, bana alışacağını düşündüm. Ama görüyorum ki yanılmışım. Eskisi gibi olabiliriz,'' söyledikleri bir tarafımda rahatlık hissi uyandırırken diğer bir tarafıma hüznün boğukluğuna muhtaç bırakıyordu.
Kendi ciddiyetimi bile ölçmeye başlamıştım. Bu odaya gelip, onca şeyi söyledikten sonra niye hala mutsuzdum? Niye bir türlü eski Selin olamıyordum? Buraya ilk geldiğim Selin; böyle davranmazdı. Şimdiye kahkahalar eşliğinde Arslan'la dalga geçer ve odadan çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu Gelin
General Fiction''Alo! Yıldız Cast Ajans'ı ile mi görüşüyorum?'' Zoraki konuşmuştum. Yaptığım şeyin ne kadar çılgınca olduğunu bilsem de, bir ümit belki sonuç verir diyerek denedim. ''Evet, buyrun!'' Gelen cevapla birlikte düşündüklerimi bir kenara bırakıp, bir kaç...