Bölüm 8: Yanlış anlaşılma

24.5K 1.5K 527
                                    

Geçen bölüme gelen yorumlar çok iyiydi, aynı şeyi bu bölüme de bekliyorum :D

Allah'a emanet :)

***

¶ 2 gündür koca ev durgundu. Yani Heja ve benim aramda arada yaptığımız atışmalar ve gözlerimizin birbirine karşı açtığı savaşlar hariç. Hala unutmuş değildim yaptığı şeyi, onun yüzünden Arslan'la bile yüz yüze bakamıyorduk.

Aslında işin aslı, ben Arslan'a bir şey demek için atılsam da o beni umursamıyor, ve neredeyse eli ayağı birbirine karışmış bir vaziyette kayboluyordu. Utangaç tavırlar, göz kaçırmalar falan. Hayır beş yaşında da değiliz ki.

Tamam bir şey yaşandı, ama ikimizin de elinde olmadan gerçekleşen bir şeydi, o yüzden pek sıkıntı olmaması gerekirdi. Yani benim açımdan bir sıkıntı yoktu, ama Arslan sanki gün geçtikçe daha bir büyütüyor ve iyice uzaklaşıyordu. Gerçi bu beni pek üzmüyordu, sonuçta onunla bir bağ kuracak değildim.

Şanlıurfa'dan misafir gelecekti eve, o yüzden herkeste bir telaş, yemekler hazırlanıyor ve koca konak içli dışlı temizliğe giriyordu. Bütün ev ahalisi ayaklanmış, gelecek olan misafirler için hazırlık yapıyorlardı. Görende reis-i cumhur geliyor sanırdı ya neyse.

''Kızım, mutfaktan şu sarı bezi getirsene!''

Evet, annem yetmiyormuş gibi bir de Bajen ana çıkmıştı başıma... Klasik bir repliktir 'Sarı bezi getir!' sırf bunun için rengini her yıl değişmeleri için şikayette bulunmuştum. Ama kaale alınmamıştı.

Hayır, sarı kelimesinde mi böyle bir uyuzluk var? Bilemiyorum ama öylesine kazınmış ki insanın zihnine, sarı demeden, sarı bezi anlıyor insan.

Leb demeden leblebiyi anlamak gibiydi bu...

Ha bu arada Bajen ana dünden beridir bana 'kızım' diye sesleniyordu. Giydiklerime de pek bir şey demiyordu. Kısacası evin sessizliği, insanın ruhuna kasveti işlese de, iyi şeylerde olmuyor değildi. İşin aslı Bajen anadan başta çok korkmuştum, çünkü sert bir görüntüsü vardı, ve günümüz gelinlerin hoşlanmayacağı bütün özellikleri barındırdığını düşünüyordum. En basiti, her şeye burnunu sokmak gibi. Ama son zamanlarda biraz daha geri plana çekilmiş, ve pek karışmamaya karar vermişti.

Söze vurmasa da arada gözleriyle ayıplıyordu ama bu sorun teşkil etmiyordu benim açımdan. Görmezden gelerek kurtulabiliyordum.

Mutfağa girdiğimde, tezgahın üstündeki duvarın döşenmiş mermerine yapışık olan askılıkta asılıydı sarı bez. Aldığım gibi bahçede kahvaltısını tamamlayan Bajen anaya götürdüm. Ellerini sildikten sonra, dudaklarını da yağdan arındırdı ve sofrayı kaldırması için Fatma teyzeye işaret yapmış ve sonrasında bütün ev ahalisine yapılması gerekenleri bir bir saymıştı.

Arslan sabah erkenden şirkete gittiği için şanslı sayılabilirdi, çünkü evde hazırlık için kadın erkek ayrımı yapılmıyordu. Erkekler daha ağır işler olan, şehre inip alış verişle ilgilenirken. Kadınlar ise koca evin dış ve iç temizliğinden sorumluydu.

Bana da bir kaç şey söylemişti yapmam için. Ama görünüşe göre bunlar ağır işler değildi, daha hafif, ve çabucak bitecek işler buyurmuştu bana. Diğerlerine acımadım değil doğrusu, çünkü Heja benim en nefret ettiğim yer olan mutfaktan sorumluydu. Fatma teyze ve kızı Ravza evin içini süpürüp, paspaslayacaktı ve Bajen anada şehirden alınması gerekenlerin listesini çıkarıyordu.

Ha ben mi? Bana da, Arslan'ın dün yıkanan eşyalarını ütülememi söyledi.

''Kocanın ütüleriyle senin ilgilenmen daha yakışık alır.''

Oyuncu GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin