Bölüm 6: El alem

25.5K 1.5K 239
                                    

Destekleriniz için teşekkür ediyorum.

Facebook grubu açıldı, umarım oradada beni yalnız bırakmazsınız?

Linki yoruma bırakıyorum ayrıca dış bağlantıyada koyacağım :D

Yorumlarınızı bekliyorum :D Allah'a emanet olun.

***

Selinden;

''Ne acelesi var anne, hem daha Selin yeni geldi, destur besmele çek.''

Arslan'ın samimiyeti ve değeri bu cümlesinden sonra kafamda epey artmıştı. Evet haklısın koçum, bu ne acele öyle değil mi? Hayır yani yangından, kız mı kaçırıyorsun anlamadım ki?

''Ben çok bekledim oğlum, daha da takatim kalmadı. Ne olacaksa hemen halledelim. Sana ve gelinime yakışır, cümle alemin diline dolanacak güzel bir düğün yapalım!'' Ah, gerçekten bu kadın benim sinir kat sayımı ikiye katlıyordu. Zaten ağır aksanından bir şey anlamak için beynimi normalde kullandığımdan daha fazla kullanıyordum. Bir de şu cesurca dile getirdiği evlilik olayını bu kadar erkene çekmesi, iyice devrelerimi yakıyordu.

''Anan haklı, oğlum. Hem siz zaten önceden de tanışıyor muşsunuz? Fazla beklemeye gerek yok, hem millete ne diyeceğiz. Sevdalık dediğin bir yere kadar. Evlenin, yuvanızı kurun.''

Başından beri sessiz, kurbanlık koyun gibi bekleyen Yusuf ağa şimdi bir şeyler gevelemişti. Ulan o kıymetli ağzını açacaksın, bari güzel bir şey söyle. Sanki içinde bulunduğumuz şu taştan oda üzerime üzerime geliyordu. Kendimi nezarethaneye atılmamak için uğraşan suçlular gibi hissediyordum. Tepemde yanan bir led ışık ve karşımda beni sorguya çeken iki insan.

Bir şey diyemiyordum. Zaten ben buraya evlenmek için gelmiştim öyle değil mi? O yüzden bütün sorumluluğu Arslan'ın omuzlarına yüklerken, ben bir köşeye çekilmiş, üçlünün aralarındaki sohbeti çözmeye çalışıyordum. Arslan benimle konuştuğu gibi konuşmuyordu anne ve babasıyla.

Benimle konuşurken, gayet usturuplu, modern bir dil kullanıyordu. Ama annesi ve babasının yanında, sert bir gırtlağa bürünüyor, onlara ayak uydurmak istermişçesine acemi bir şekilde şiveli konuşuyordu. Bunu anlamak zor değildi, çünkü Bajen ve Yusuf ağa kendiliğinden gelen bir yapıyla yalın bir şekilde konuşurken. Arslan'ın kendini kastığını belli eden şakağındaki damar sürekli kasılıyordu.

''Peki, siz nasıl isterseniz,'' ben onca düşünceye dalarken, son yakaladığım cümle Arslan'a aitti ''Yapalım bakalım şu düğünü.''

Ayağı kalktığında bakışlarını anne ve babasından çekmiş, bende kilitlemişti. Bir çırpıda ayağı kalktığımda, odadan önce o sonrada ben çıktım. Odadan çıkmadan önce dikkatimi çeken şeyse, Bajen annenin ayağı kalktığımda bacaklarımda gezen bakışlarıyla birlikte ''Çık, çık, çık!'' tarzı ayıplama sesleri çıkarmasıydı.

Yanlış bir şey mi vardı üzerimde? Ya da ne bileyim, modası geçmiş olduğu için mi bu denli tepki gösteriyordu?

Arslan kapıyı kapatmamla birlikte holde üzerindeki gömleği parçalamak istermişçesine avucunun içinde sıkıp bıraktı. Çenesi kasılmış ve dudağını kemiriyordu ''Deli edecekler beni!'' diye söylenmeye başladığında holün başında gözüken genç bir çocukla üstünü başını düzeltip kolumu kavrayan hoyrat eliyle yürümeye başladı.

Eli, kol dirseğimi acıtmayacak kadar hafif bir şekilde kavrarken, adımlarımızda aynı şekilde sakin ve ufaktı. Holün başında elleri cebinde duran çocuğun önünde durakladığımızda çocuğun yüzünü inceleme fırsatı elde etmiştim.

Oyuncu GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin