Bölüm 5: Öz güven

22.5K 1.7K 179
                                    

Beni önceden  takip edenlerde bilir, anneannemin bazı sağlık problemleri var. Bu gün içerisinde yine nükseden rahatsızlıkları oldu, o yüzden çok kısıtlı bir zamanda yazmaya çalıştım, kısa olmuş olabilir.

Keyifli okumalar! Allah'a emanet olun :)

Yorumlarınızı bekliyorum. 

***

Arslan'dan;

Yıldız Cast Ajansındaki oyunculardan sorumlu Zeynep hanım bana bir sürü isim saymıştı. Ve hepsi isteklerime uygun, kumral alımlı kişilerdi. Öncesinde whatsapp'tan fotoğraflarını atmış ve daha sonra bilgilendirme yaparak yakından ilgilenmişti ama hiç birine kanım ısınmamıştı. Çoğu havalı tiplere benziyordu ve Diyarbakır gibi bir yerde, hele ki Bajen sultanın yanında bu tür insanlarla uğraşmak çok zor olacaktı.

Hiç birini istemediğimi söyleyip telefonu kapattığımda ise yaklaşık yarım saat sonra yine aramış ve laz olduğunu belirten Selin diye birini tanıtmıştı. İstediğim hiç bir şeye uymuyordu. En başta kumral maddesine zıttı, sarışın. Benim kabul etmemdeki etken ise 'Laz Kızı' ibaresiydi.

Doğu ve Karadeniz bölgesi her ne kadar birbirinden çok farklı olsa da, genel olarak kız çocukların üstündeki baskıları aynıydı. Yani mahrem anlayışları gelişmiş iki şehir olduğundan Selin'i zapt etmesi kolay olabilirdi. 1 demiştim ama daha kısada sürebilirdi, her ihtimale karşı 1 yıl boyunca uçarı bir kızla uğraşmak o kadar derdin arasında beni yorabilirdi.

Şimdi ise karşılıklı oturmuş, Diyarbakır'ın meşhur kalp şeklindeki surlarının karşısındaki restoranın üst katında oturuyorduk. İkimizde sessizce dışarıda, sarı aydınlatmalarla parıldayan surları seyrederken ''E, kendinizden bahseder misiniz?'' diye lafa giren Selin'e döndüm. Üzerine giydiği sportif beyaz t-shirt biraz buruşmuş ve omzuna yerleştirdiği örgü hırkayı çıkarmamıştı.

Karadeniz'in hırçın dalgalarına benzeyen gözleri vardı, masmavi gözlerini biraz daha incelediğimde sanki üzerime doğru gür bir dalga geliyor gibiydi.

''Sizli, bizli konuşmayalım. Buna alışmamız gerek,'' dediğimde kafasını aşağı yukarı ağır hareketlerle sallayıp, kollarını masaya yaslayıp ''Peki, bana kendinden bahset,'' dedi. İşte bu beklemediğim bir şeydi çünkü alışma süreci için afallayacağını düşünmüştüm.

''Arslan, Arslan Akıncı. İstanbul'da 5 yıl kaldım, üniversite için. Hatta bir iş için Trabzon'a gitmiştim, sahi lazdın sanırım. Nerelisin?'' anlatacaklarımı bir kenara bırakıp ona bir soru yönelttim. Bir süre düşünür bir şekilde bekleyip ''Annem Artvinli, babam Rize. Yani kimlikte Rize,'' dedi hala resmiliğini koruyan düz bir sesle.

O da benim gibi heyecanlıydı, bunu masanın altında ritim tutan bacaklarından anlıyorum. Hayır bacaklarına bakmıyorum, arada masaya çarpan bacakları ele veriyordu onu. Her ne kadar bende heyecanlı olsam da bunu vücuduma yansıtmamaya çalışıyordum.

Verdiğim kararı şimdi sorgulamak zorunda mıydım? Hayır yani her şeyi halletmiş, hatta karşıma karım olacak bir oyuncu bile almıştım. Ve ben kararımı sorgulayıp, neredeyse vazgeçecekmişim gibi beni vicdan azabına boğan kalbimle çekişiyordum.

Garsonun masaya bıraktığı tabak, çatalla çıkan metalik ses beni kendime getirirken, gülümseyerek önümüze konan lahmacunu elime sarıp bir peçeteyle Selin'e uzattım. ''Teşekkür ederim,'' diye mırıldanıp eline aldığı lahmacundan büyük bir ısırık alırken ''Karpuzla ye, iyi gider,'' diye bir öneride bulundum kafasını sallayıp çatalla sapladığı karpuzu ağzına götürdü.

Oyuncu GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin