Medyada Güzel Zeynep'imizin hastanedeki hali var.
♧ ♧ ♧
" Zeynep aç gözlerini lütfen... Yalvarırım aç gözlerini... Ne kadar zamandır böyle?"
Sinan arkadaşının kollarındaki genç kadına büyük bir acıyla baktı. Sanki en son konuşmalarının üzerinden asırlar geçmiş gibiydi. Oysaki daha yarım saat önce ondan bir şeyler söylemesini istemişti. Şimdi ise endişeli bakışları genç kadına kaydığında onun kapalı kirpikleri ile bir ölüden farksızdı. Bu düşünce bile içinde bir yerlerin sızlamasına sebep oldu. Göğsü sanki acı ile eziliyor gibiydi.
" Bilmiyorum. " Kısık sesi ne denli yorgun olduğunu gözler önüne seriyordu. Kolay değil saatlerce yattan kopan bir tahta parçasının üzerinde hem kendi hem Zeynep için büyük bir güç kullanmıştı. Oysa o anda tek hissettiği yoğun bir endişe duygusuydu. Yorgunluğu bile o karmaşa arasında yok olup gitmiş gibiydi.
" Ne demek bilmiyorum ya. Yanında sen vardın. Ne demek bilmiyorum? " Gözleri öfkeden ateş saçan Barlas ters ters baktı arkadaşına. Sanki bütün olanların sorumlusu Sinanmış gibi davranması genç adamı oldukça sinirlendirmişti. Oysa o da bu patlamada ağır yaralanabilir, hatta ölebilirdi. Arkadaşının genç kadın için endişeli olduğunu tabi ki biliyordu ama onca yasanmışlığın üzerine bir de Barlas'ın onu azarlarcasına konuşması zaten zayıf olan sinirlerini oldukça yıprattığı için normalde öfkeyle karşılamayacağı durumlara bile tepki göstermesine sebep oluyordu.
" Bana öyle bakma... Bütün bu olanların sorumlusu ben değilim. Elimden geleni yaptım. " Nedense kendini savunma arzusuna engel olamamıştı. Belki de içten içe tıpkı arkadaşı gibi kendini sorumlu tutuyordu.
" Siz ikiniz!" Gergin ortama tanıdık bir ses tonu bomba misali düştü." İki genç adam da başlarını yanlarında sessizce duran arkadaşına çevirdi. Belli ki İlker bu tartışmaya bir son verme niyetindeydi. "Ya hemen çenenizi kapatırsınız ya da buradan defolup gidersiniz. Şuan bunun ne yeri ne de zamanı. Görmüyor musunuz, kız ölüyor. "
İlker'in öfkeyle bağırması iki genci de kendine getirdi. Sahilde soğuk betonun üzerinde hareketsiz yatan bedenden en ufak bir cevap bekliyorlardı umutsuzca. İlker'in yaptığı kalp masajından başka şuan için ellerinden hiç bir şey gelmiyordu üçünün de. Genç adamın mesleği neyse ki bu zor anda onlara bulunmaz bir nimetti. Gizli bir teşkilat olması sebebi ile normal hayatta insanların arasına karışmak amacı ile birimde çeşitli mesleklerde insanlar vardı. İlker de hem bir hastanede doktorluk yapıyor hem de bir görev olduğunda kendi grubu ile o anki göreve çıkıyordu. Şimdi de kendi gruplarından birini hayatta tutmak adına elinden geleni yapıyordu.
" İlker yalvarırım bir şeyler yap. Zaman kaybediyoruz. Her geçen saniye aleyhimize işliyor... Lanet olsun nerede kaldı bu ambulans? " Barlas'ın bu sözleri ile dişlerini sıktı genç adam. O da en az onun kadar endişeliydi. Genç kadının nabzı öylesine düşüktü ki neredeyse bu konuda uzman olmasa öldüğünü düşünecekti. O derece az bir nabız alıyordu bileğine parmakları ile bastırdığında.
" Dostum elimden geleni yapıyorum. Biraz sakin olur musun? İşime konsantre olamıyorum. "
Hayatında ilk kez işine lanet ediyordu İlker. Yıllardır severek yaptığı doktorluk mesleğini bugün ilk kez sevmediğine karar verdi. Arkadaşı bir an önce ameliyata alınmazsa kollarında can verecekti. Bu düşünce ile daha da sıktı dişlerini. Bu lanet ambulans nerede kalmıştı? Aklından bunlar geçerken bir anda sahilde duyduğu siren sesi ile hızla güçlü bedeni ile genç kadının yanından ayağa kalktı. Etrafta birimin birkaç elemanından beş altı meraklı göz de durmuş onların oldukları tarafa doğru bakıyorlardı. Kendi adamları çevreye yabancıların girmemesi için güvenlik bariyeri oluşturmuşlardı ama yine de birkaç kişinin ellerinde telefonlar ile görüntü çekmesine engel olamamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF ZAMANI
General Fictionİyiliğin ve Kötülüğün İç İçe Geçtiği Hayatlar. Genç Bir Kızın Kendi Hayatıyla Mücadelesi. Ölmüş Bir Adamın Büyük İntikamı. Mecburi Alınan Kararlar. Ve Aşk İçinde Oynanan Büyük Bir Oyun. ☆ ♧ ☆ 20 Ağustos 2015