*Arkadaşım Olur musun*

4.3K 144 0
                                    

"Arya hadi uyan artık"
Hadi ama resmen beynimin içinde filler tepiniyor gibi ve bu baş ağrısının üzerine abim beni uyandırmak istiyor.İyi de ben uyanmak istemiyorum ki.
"Prensesim uyan artık"
Bu kadar ısrara daha fazla dayanamadım ve sinirle gözlerimi açtım.
"Ya abi bu satte beni niye uyandırmaya çalışıyorsun?Ben uyanmak istemiyorum ki rahat bırak beni"
"Birincisi küçük cadı bu saat dediğin vakit öğlen vakti oldu.Ayrıca uyandırmamı sen istedin"
"Ne?"
"Dün bana seni uyandırmamı sahilde koşu yapacağını söyledin"
Evet abime dün böyle bir şey söylemiş olabilirim ama bunu söylerken bugün bu kadar yorgun hissedeceğimi bilemezdim.Belki de biraz koşarsam üstümdeki bu yorgun havayı atabilirdim.
"Tamam abi sağol"
Abim odadan çıktı.Ben de zar zor yataktan çıktım.Bugün içimde tarif edemediğim kötü bir his vardı.Gerçi ben her zaman karamsar bir bakış açısına sahiptim ama bu daha farklıydı böyle kalbim sıkışıyor gibiydi.Neyse sahilin temiz havası beni rahatlatabilirdi.Banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım.Siyah sporcu şortumla siyah askılı badimi giydim.Siyah spor ayakkabılarımı da giydikten sonra saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım ve kulaklıklarımı takıp evden çıktım.Sahile doğru koşmaya başladım.Koştukça rahatlıyordum.Koşmayı çok severdim dertlerimden kurtulduğumu hissettirirdi bana.Gerço dertlerim arttıkça bu yöntem pek işe yaramasada koşmayı seviyordum.Evimiz ormanlık bir alanın içine kurulmuş villalardan oluşan sitenin içinde yer alıyordu.Evimizin bulunduğu yeri seviyordum.Ağaçların sağladığı temiz hava rahatlatıcıydı.Biraz daha koştuktan sonra sahile vardım.Dinlenmek için banklardan birine oturdum.Bu sahil bu deniz çok fazla anıma şahit olmuştu.Göz yaşlarımın evi olmuştu hep bu sahil.Hüzünlerim acılarım hepsi bu sahile aktı hala da akmaya devam ediyor.Sadece acının oluşturduğu bir hayatın içindeyim ben yapacak bir şeyim yok.Her çırpınışta daha çok battım ben.Yorulmuşmuydum?Evet.Peki pes edecekmiydim? Hayır.Pes edemezdim.Pes edersem kaybederdim.Her ne kadar sadece acıdan oluşsada hayatım kaybetmek istemiyordum.En azından abim ve annem için.Bu hayatta acılarımdan kurtulmak mutlu bir hayat yaşamak istedim olmadı.Ama pes etmedim.Belki de etmek istemedim.Benim yerimde olan bir insan için en kolay kurtuluş yolu ölümdü ama ben bu seçeneği hiç düşünmedim.Ölerek yenilgiyi kabul etmek istemedim.Evet belki hayatımı düzeltmek benim için çok zor ama uğruna savaştığım annem ve abim var ve ben onlar için vazgeçmek istemedim bu hayattan her ne kadar acı dolu olsa da.Tam düşüncelerim arasında kaybolurken biri kulaklığımı çekti ve bu benim en nefret ettiğim hareketti.
"Sen ne yaptığını zannediyorsun!"
"Sana da merhaba"
Gerçekten mi?Bu kadarı da fazla.Hayır anlamıyorum nasıl her yerde karşıma çıkabiliyor?Hem de her seferinde.Beni takip falan mı ediyor?Ayy ben de iyice paronayaklaştım saçmalıyorum
"Burada ne işin var Andaç"
"Burası halka açık bir alan istediğim zaman gelebilirim"
"Ya evet öyle ne yazık ki"
"Ama kalbimi kırıyorsun söyleme böyle şeyler.Beni görmekten mutlu olduğunu ikimizde biliyoruz"
"Bay Ego şu hayal dünyandan çık artık.Tekrar soruyorum ne işin var burada?"
"Koşu yapıyordum.Evim sahile yakın olunca buraya kadar koştum.Sonra bir baktım sen.Dedim Eda beni özlemiştir ben de yanına geldim"
"Ya ne demezsin çok özledim"
"Peki sen ne yapıyorsun"
"Koşu yapıyordum"
"Ne kadar çok ortak noktamız var"
"Bunun tek ortak noktamız olduğuna eminim"
"Hiç sanmıyorum"
"Neyse Bay Ego ben gidiyorum"
"Niye? Ne güzel konuşuyorduk"
"Hiç sanmıyorum.Gitmeliyim"
"Sana eşlik edeyim"
"Gerek yok kendim gidebilirim"
"Hayır Bayan Karışık yanlış anladın.Aynı sitede oturuyoruz.Yani evlerimiz yakın ben de eve gidiyorum.Birlikte yürıyelim diye dedim."
"İyi peki"
Bir bu eksikti.Aynı okul aynı sınıf aile ortaklığı evlerimizin yakınlığı.Neden hep istemediğim şeyler olmak zorunda? Sadece bir kere benim istediğim şekilde olsa bazı şeyler.Gerçekten yoruldum artık bu kadar aksiliğin bir araya gelmesinden.
"Abinden başka kardeşin var mı Eda?"
"Sanane"
"Ya hadi ama neden bir kere de tartışmadan konuşamıyoruz?"
"Zıt karakterleriz biz ondan dolayı"
"Hayır sen fazla aksi ve hırçınsın"
"Evet öyleyim.Yapım bu"
"Biraz insanlarla iletişime geç iyi gelir"
"Gerek yok iyiyim ben böyle"
İnsanlarla iletişime geçmek öyle mi? Sanki ben bilmiyorum gülmeyi konuşmayı eğlenmeyi ama olmuyor işte.İnsanlara mutlu aile pozları gösterip gerçekleri,acıları hüzünleri içine saklayınca öyle kolay olmuyor.İnsanlara gerçekleri anlatamadıktan sonra iletişime geçmenin bir anlamı kalmıyordu.
"Soruma hala cevap alamadım"
"Hayır Andaç abimden başka kardeşim yok.Senin kardeşin var mı?"
Andaç bu soruyu duyunca biraz duraksadı.Gözlerinden bir hüzün fırtınası geçti.Yanlış bir şey mi sormuştum? Yoksa Andaç'ın kardeş konusunda bir derdi mi vardı?
"Hayır...Kardeşim yok"
Kardeşi yoksa madem neden ses tonu ve bakışları bu sorudan sonra değişti?Durgunlaştı birden ve evimin önüne gelene kadar tek kelime etmedi
"Görüşurüz Eda"
"Görüşürüz Andaç"
Andaç uzaklaştıktan sonra ben de eve girdim.Odama çıkıp banyoya girdim ve kendimi suya bırakıp rahatlamıyı diledim.Banyodan çıktıktan sonra her ne kadar saat erken olsa da kendimk yatağa attım ve uykunun esiri oldum
              
                2 Saat Sonra
Bu seslerde neydi? Aşağıdan kırılma ve bağrışma sesleri geliyordu.Bunlar normalde alışkın olduğum seslerdi ama bu kadarı fazlaydı.Hemen koşarak aşağı indim.Gördüğüm manzarayla olduğum yerfr donup kalmıştım.Allahın cezası herif yine içmişti ve evi yıkıyordu.Cam bibloları çerçeveleri yerlere fırlatıyor ağzı alınmayacak lafları bağırarak söylüyor bir yandan da anneme vuruyordu.Kalbim acımıştı.Yakmıştı bu manzara canımı.Göz yaşlarım tek tek yol aldı yanaklarımda.Hemen annemin yanına gittim.Annemin saçlarına yapışmıştı.Neyeydi bu öfkesi?Kime öfkeliydi böyle?Benim melek gibi annem ona bir şey yapmamıştı ki tek hatası sevmekti en büyük hatası bu adamı sevmekti.Kurtarmaya çalıştım annemi.Güçlüydü işte Allahın belası benden güçlüydü.Vicdanı yoktu.Annemin inlemelerini yalvarmalarını benim çaresizlikle akan göz yaşlarımı umursamayacak kadar vicdansızdı.Yalvarışlarıma aldırmayacak kadar gaddardı ki ben hayatım boyunca kimseye yalvarmamıştım.Annemi ondan almaya korumaya çalıştıkça daha çok vuruyordu.Yapamıyordum işte hayatımda ilk defa bir şeyi beceremiyordum. Annemi kurtaramıyordum çabalıyordum ama yapamıyordum. Acı hüzün nefret.Bu üç duyguyu çok yoğun hissediyordum.Yapamıyordum alamaıyordum annemi. Göz yaşlarım durmaksızın akıyordu ama yapamıyordum. Annem yalvarıyordu ama ben ona yardım edemiyordum.Çaresizdim ve çaresiz olmaktan nefret ediyordum.Her şey gözümün önünde gerçekleşirken çaresizdim.Kan kokusu,çaresizlik dolu göz yaşları,yalvaran yardım isteyen inlemeler havada uçarken ben çaresizdim ama son bir kez daha denedim.Annemi son bit kez daha çekmeye çalıştım.Tam başarmışken Allahın belası herif beni itti ve yere düştüm cam kırıkları da ellerime battı.İşte yine ağlıyordum haykıra haykıra.Canımdan can gidiyordu.Annem gözümün önünde bitiyordu.Vücudu,yüzü kan içindeydi.Göz yaşları kanla birlikte yanaklarını yıkıyordu.Kendi acım umrumda bile değildi isterse elim paramaparça olsun ama annemin bu hali beni bitiriyordu.Tam tekrar yerden kalkacakken bir anda evin kapısı açıldı.Gelen abimdi.Önce manzarayı inceledi.Ruhum gibi darmadağın olmuş ev,abimin geldiğini fark etmeyip anneme hala vurmaya devam eden lanet olası herif,annemin kanlar içinde ağlayan çaresiz hali ve yerde gözleri ağlamaktan şişmiş ve kızarmış elleri kan içinde hala ağlamaya devam eden ben.Gözündeki öfkeyi ve nefreti görmüştüm.Çok büyüktü.O adamı mahvedecekti biliyorum.Hemen annemi o lanet herifin ellerinden kurtardı ve suratına yumruğu geçirdi.Üstüne çıkıp çıldırmışçasına yumruklamaya devam etti.Abimin bu hallerini daha önce de görmüştım.Sinir krizindeydi.Ama ben bu manzaraya daha fazla katlanamayacaktım.Bu çaresizliğe bu iğrençliğe bu hayata daha fazla katlanamayacaktım.Evden çıktım ve koşmaya başladım.Deli gibi koşuyordum.Boşuna bir savaştı benimki boşuna savaşıyordum.Kaybedeceğimi bile bile girmiştim ben bu savaşa.Belki kazanabilirim umuduyla.Belki hayatımı düzeltebilirim umuduyla. Ama olmuyordu işte başaramıyordum.Her hamlede daha çok dibe batıyordum.Daha çok karanlığa gömülüyordum.Hiç mutlu olamıyordum ben çünkü en ufak mutluluğumun sonu mutsuzluk olacaktı biliyorum.Çok şey kaybettim ben bu savaşta.Gülüşlerimi,umutlarımı,hayallerimi,aydınlığımı,geçmişimi ve geleceğimi.Ama yine de savaşabilirim dedim.Annem ve abim için ayakta kalabilirim.Olmadı.Her ne kadar itiraf etmekten nefret etsemde kaybettim ben.O kadar kaybedilmişliğin üstüne bugün tamamen kaybettim.Ufacık bir umut vardı hep ama artık o da yok.Git gide karanlığa batmıyordum ben artık tamamen karanlıktaydım.Yoktu benim için bir çıkış yolu yaşamak istemiyordum artık.İsteseydim ayaklarım beni buraya getirmezdi.Ben neredemiydim?Orman çıkışındaki uçurumun kenarındaydım.Hayatım boyunca hiç düşünmedim ölmeyi.Kaldım bir şekilde bu hayata takılı.Ama gerçekler bir kez daha bu gece bir tokat gibi vurdu yüzüme. Benim hayatım karanlıktan acıdan hüzünden kan kokusundan ve göz yaşından ibaretti.Huzura ve mutluluğa yer yoktu benim hayatımda. Büyük bir okyanusun içindeydim ben.Acılarla hüzünlerle göz yaşlarıyla dolu büyük bir okyanus.Çıkabileceğimi düşündüm hep.Bu düşünceyle sürekli çırpındım.Meğerse çırpındıkça daha çok dibe batıyormuşum.Ve bu gece artık en dipte olduğumu gördüm.Ve en dipte acı dolu kesik kesik nefesler almaktansa nefes almamayı tercih ederim.Belki arkamda beni çok seven iki tane insan bırakacağım.Biliyorum ilk başta çok şaşıracaklar pes ettiğime sonra çok üzülecekler gidişime ama biliyorum anlayacaklar sonra beni.Hatta en iyi onlar anlayacaklar.Uçuruma bir adım daha yaklaştım ve bir adım daha.Şimdi en uçtaydım.Kollarımı açtım ve gözlerimi kapadım.Rüzgar yüzümü yalayıp geçiyordu.Bütün kötü anılarım gözümün önünden geçiyordu.Yaşadıklarım yaptıklarım herşey.Benim için bu kadardı demek.Bitmeliydi de zaten fazla uzamıştı.Yine iyi dayanmıştım.Tam kendimi bırakacaktım ki biri beni belimden tutup çekti.Ve beni çeken kişinin üzerine düştüm.Kim olduğuna bakmak için kafamı yukarı kaldırdığımda buğulu mavi gözlerle karşılaşmayı beklemiyordum.Onun burada ne işi vardı? Neden beni kurtarmıştı? Hemen üzerinden inip ayağa kalktım.O da benim gibi kalktı ve tam karşıma geçti
"Senin burada ne işin var? Ayrıca neden kurtardın beni?"
"Sen kafayı mı yedin Eda? Ne yaşamış olursan ol intiharı nasıl düşünürsün!?"
"Sanane Andaç ya sanane.Bilemezsin sen benim neler yaşadığımı bilemezsin.Ben pes etmezdim ama bıktım artık nefes almak yaşamam istemiyorum anladın mı istemiyorum!"
Hem ağlıyor hem de bağırarak konuşuyordum.Çünkü tam kurtuldum derken tam bitti derken Andaç'ın gelip beni kurtarması yine duygu seline düşmem sebep olmuştu
"Anlamadım anlamayacağım Eda. Yapamazsın kendine bunu seni seven insanlara ihanet edemezsin onları arkanda bırakıp bilinmezliğe sürükleyemezsin.Bu kadar bencil olamazsın seni seven insanlara bu kötülüğü yapamazsın!"
Andaç söylediklerinde haklıydı ama yaşamak istemiyordum.Ve yaşadıklarımı bilmediği için beni anlayamazdı
"Zaten beni anlayamazsın Andaç. Yaşadıklarımı bilemezsin.Söylemesi kolay.Hiç bir şey bilmiyorsun!"
"Anlat ki bileyim Eda.Anlat ki sana yardım edeyim yaralarını birlikte saralım!"
"Neden Andaç? Neden beni kurtardın? Neden bana yardım ediyorsun?!"
"Çünkü sana aşığım! Evet sana aşık oldum! Belki anlayamıyorsun seni iki aydır tanıyorum ama sana bütün kalbimle aşık oldum. Ve bu kalp senin sayende atmaya başlamışken senin sayende nefes aldığımı hissederken sen nefesimi kesemezsin. Eda bana bunu yapamazsın.Bu yüzden kurtardım seni. Bir kez daha birinin avuçlarımın arasından kayıp gitmesine izin veremezdim"
Gerçekten kalakalmıştım işte. Konuşamıyordum. Ağzımı açıp Andaç'a tek kelime edemiyordum. Sevme beni hissetme diyemiyordum. Şaşkındım hem de fazlasıyla. Andaç'ın gözlerine baktım.Buğulu masmavi gözlerine. Hırçın bir denizi andıran gözlerine. O gözleri şu anda birçok duyguya misafirdi ama en yoğun duygu aşktı. İşte bunu görmek canımı acıtmıştı. İnsanların konuşmalarından ya da davranışlarından anlayamazsın yalan söyleyip söylemediğini. Sahte olabilirler çünkü. Ama gözler ve bakışlar içindeki duygular asla sahte değillerdir. Asla yalan söyleyemezler.Ve Andaç'ın gözlerinde ve bakışlarında bulunan duygular fazla masumdu fazla temiz. İlk defa alaydan uzaktı bakışları.Bu canımı fazlasıyla yakmıştı. Çünkü ben boştum sadece Andaç'a karşı değil herkese karşı. Aşk diye bir duygu vardı bu bir gerçek ama ben aşka inanmıyordum. Duygularımın etrafı buzlarla çevriliydi. Ama Andaç'ın bakışlarındaki duygulara ve aşkına karşılık verememek kalbimi suçluluk duygusuyla sıkıştırmıştı. Çünkü uzun zaman sonra ilk defa birinin gözlerinde bu kadar masum duygular görmüştüm. Ama bu kadarı fazlaydı. Bugün yaşadıklarım fazlaydı. Acı hüzün göz yaşı o iğrenç herifin yaptıkları annemin berbat hali çaresiz haykırış ve bağırışlar abimin hali hissettiğim karmaşık duygular hala kanayan ellerim intihar girişimim Andaç'ın beni kurtarması ve bana karşı beslediği masum ve temiz duygular. Bu kadarı vücudum için fazlaydı. Ayaklarım beni daha fazla taşıyamadı. En son hatırladığım karanlığa gözlerimi kapatmamdı...
                        ###
Hissettiğim keskin kokuyla bilincim yavaş yavaş yerine gelmeye başladı. Hastane kokusu.
Normalde insanlar hastanae kokusunu sevmez rahatsız olurlardı ama ben bu konuda da farklıydım. Hastane kokusu beni rahatsız etmezdi aksine gerçekleri daha net hissettirirdi. Yaşamla kol kola girmiş ölümün arasındaki çizgide kalmış bizlere gerçekleri hissettirirdi hastane. Bir gün öleceğimizi hatırlatırdı. Hasataneye gelme amacı herkes için aynıdır. Kurtarılmak. Ya ölmek üzeresinizdir hastaneye gelir kurtulur ve yaşam çizgisinin tarafına geçersiniz ya da tam tersi yaşamanız için sarf edilen onca çabaya rağmen ölümün karanlığına teslim olursunuz. Hayat böyledir iki seçeneğin vardır. Ya ölecek ya da yaşayacaktık. Gözlerimi daha fazla kapalı tutmamın bir anlamı olmadığı için açtım. Ve karşılaştığım manzara endişeyle odanın içinde bir o yana bir bu yana dönen gözleri kızarmış abimdi. Sanki bir anda onu izlediğimi hissetmiş gibi gözlerini bana çevirdi ve hemen yanıma gelip bana sıkıca sarıldı
"Aryam prensesim meleğim herşeyim çok şükür uyandın. O kadar çok korktum ki sana bir şey oldu diye. Çok telaşlandım seni evde göremeyince. Sonra seni aradığımda telefonuna Andaç cevap verip hastanede olduğunuzu söylediğinde daha beter oldum. Buraya nasıl geldim hatırlamıyorum bile. Sana birşey olacak diye seni kaybederim diye çok korktum."
Abim bu sözleri söyleyip bana sıkıca sarılırken ben kendimden nefret ettim. Ben neler düşünmüştüm bir saat önce. Resmen abimi ve annemi bırakıp ölmeyi düşündüm. Sadece düşünmekle kalmadım uygulayacaktımda. Ve abimle annemin de benim yokluğuma alışacağını ve bu durumu atlatacaklarını düşünmüştüm. Gerçekten kendimden nefret ediyorum. Abim sadece ortadan bir süre kaybolduğumda bu kadar yıkılıyorsa ben öldüğümde ne yapardı? Gerçekler kafama yeni dank ediyordu. O anın gözü dönmüşlüğüyle atlıyabilirdim de. İyi ki Andaç kurtarmıştı beni. Daha sıkı sarıldım abime
"Abi ben... ben üzgünüm sadece berbat hissediyordum. O yüzden uzaklaştım özür dilerim. Senj yalnız bırakmamalıydım"
Abim tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken kapı çaldı ve içeri Andaç girdi. Onun da gözleri kızarmıştı. O da mı ağlamıştı benim için? Ne saçmalıyorum ben o ve ağlamak. Ama içten içe kendime kızdım. Bayılmadan önce Andaç'ın yaptığı itiraf ve bakışları beni üzmüştü. Bakışlardan anlaşılırdı duygular. Andaç'ın bana karşı olan duyguları gerçekti ve masumdu ama bende bu duyguların bir karşılığını bulamazdı. Yeni yeni fark ediyordum. Andaç her ne kadar sert umursamaz egoist gibi gözüksede içinde sevilmeyi bekleyen ilgiye aç bir çocuk vardı ve o çocuk bütün saf duygularıyla bana aşık olmuştu en çok da buna üzülüyordum. Belki bundan üç yıl önce karşıma çıksaydı ben karanlığa gömülmeden tamamen siyah olmadan önce işte o zaman bu saf ve temiz duygularıyla beni de iyileştirebilirdi. Beni de beyaz ve masum yapabilirdi ama artık benim için çok geçi. Benim duygularım çoktan öldü ve kara tabutlara gömülerek zincirlendiler.
"Merhaba. Ben Eda uyandı mı diye bakmaya gelmiştim"
"Uyandı Andaç uyandı. Siz konuşun ben de atıştırmalık bir şeyler getireyim. Arya kaç saattir bir şey yemiyor"
"Tamam"
Abim odadan çıktıktan sonra Andaç bana doğru yaklaştı ve yatağımın yanında duran koltuğa oturdu.
"Nasılsın. Eda"
"İyiyim Andaç. Yani sayende iyiyim. Ve sana bir teşekküt borçluyum. Ben teşekkür ederim Andaç beni kurtardığın için. Ben bir anlık sinir kriziyle ne yaptığımın farkında değildim. Ama sen beni kendime getirdin. Dediklerinde de haklıydın. Ne yaşarsam yaşayayım seçtiğim yol bir çözüm değil hele de arkamda beni seven insanlar varken. Teşekkür ederim."
"Teşekkür etme Eda. Ben sadece sevdiğim birinin daha gözümün önünden kayıp gitmesine izin veremzdim. Buz tutmuş kalbimin tekrar atmasını sağlayan kişiyi kaybedemezdim. Eminim ki düşünüyorsundur. Ben bu duygulara karşılık veremem diye. Biliyorum benim için bile kendime itiraf etmek zordu. Hele ki sana itiraf etmeyi bile düşünmüyordum ama bir anda itiraf ediverdim. Haftalardır beraberiz Eda ve sen herşeyinle beni kendine çekiyorsun. Ve şu anda da üzülüyorsundur bu duygularıma karşılık veremediğin için. İşte bu konuda benim senden istediğim bir şey var"
"Nedir Andaç"
"Eda ben ne olursa olsun olsun hangi konumda olursam olayım yanında olmaka istiyorum. Biliyorum sevgilin olamam ama en azından arkadaş olalım ve ben yanında olayım. Herşeye en baştan başlayalım istiyorum. Zıt karakterler gibi gözüksekte aynıyız aslında. Evet ikimizde kötü şeyler yaşamışız yaşamaya devam da ediyoruz. Belki hayat hikayelerimizi hiçbir zaman birbirimize anlatmayacağız ya da zamanı geldiğinde anlatırız bilmiyorum ama şimdilik anı yaşayalım. Birbirimizi sorgulamadan herşeyi unutarak temiz bir sayfa çıkaralım ve bu temiz sayfaya arkadaşlığımızla başlayalım. Arkadaşım olur musun Eda?"
Arkadaşlık. Bu kelimeyi duymayalı bu kelimenin anlamını unutalı o kadar zaman oldu ki. Ama Andaç'ın söyledikleri o kadar güzel ki. Birbirimizin geçmişini öğrenmemize gerek yok. Birbirimizi sorgulamadan yargılamadan yaptıklarımızı ve yaşadıklarımızı unutarak ve umursamadan başlıyacağımız arkadaşlık. Birbirimize yaptıklarımızı söylediklerimizi Andaç'ın aşk itirafını unutarak birbirimize iyi gelecek bir arkadaşlık. Belki duygularım yok kapalı ama bu arkadaşlık fikri iyi hissettiriyor.Birinin beni sorgulamadan anlamaya çalışması ve tanımak için adım atması. Belki hayatım hep berbat devam edecek belki duygularım hep kapalı kalacak ama birinin arkadaşlığına herşeye rağmen yanımda olmasına ihtiyacım var. Her ne kadar etrafımdaki insanları reddetsemde Andaç'ın bu masum ve saf teklifine inanıyorum. Ve Bay Ego ile arkadaş olmak kulağa hiç fena gelmiyor.
"Evet Andaç seninle arkadaş olurum"
"Vaov. Bir an kabul etmeyeceğink sandım ama yani bu cazibeye kim dayanabilir ki"
"Hah. Egonda sonunda geldi. Bende düşünüyordum Bay Ego egosu olmadan ne kadar dayanabilir? Bu kadarmış"
"Fazla bile dayandım Bayan Karışık"
Bu sözüyle ikimizinde dudaklarında bir tebessüm belirdi. Normalde pek gülmezdim. Çok zordu benim için bu hayata gülümsemek. Andaç da bunu fark etmiş olacak ki gülümsememi görünce gözlerini irice açtı ve onun bu tepkisi biraz daha gülümsememe sebep oldu.
"Sen az önce gülümsedin"
"Evet buna niye bu kadar şaşırıyorsun ki? Az önce temiz bir sayfa açtık. Ve bu sayfada daha mutlu olacağız. En azından yan yanayken bütün dertlerimizi unutup anı yaşayacağız."
"Aynen öyle anı yaşayalım en azından yan yanayken"
Artık gerçekten kendime kendimize temiz bir sayfa açtık. Ve ben en azından şu anda yanımda olan tek arkadaşımla mutlu olmak istiyorum. Madem o beni kurtararak bana bir adım attı. Bende benden istediği arkadaşlığı mahvetmek istemiyorum.
"Andaç senden bir şey isteyebilirmiyim?"
"Buyrun hanımefendi"
"Bu gece olanlardan abime bahsetmesen o bu olanlara duyarsa çok üzülür"
"Nasıl istersen. Bu bizim aramızda minik bir söz olarak kalacak söz veriyorum."
"Teşekkür ederim"
"Sana teşekkür etmeni yasaklıyorum. Teşekkür falan etme.Hem ayrıca fark ettin mi bugün çok konuştun normalde hep kısa cevaplar verirdin."
"Dilim açıldı desene"
"Aman nazar değmesin"
Bu lafına güldüm. O sırada abim içeriye elleri poşetlerle dolu girdi
"Evet prenses atıştırmalık bir şeyler getirdim. Ve sonralıkla seni en mutlu eden şeyi getirdim çikolata"
Doğru söylemişti abi. Küçüklükten gelen bir alışkanlıktı. Her üzüldüğümde çikolata yer mutlu olurdum. Gerçi zaman ilerledikçe çikolata bile beni mutlu etmeye yetmesede yine de seviyordum işte. Andaç ben ve abim bir şeyler atıştırdık. Daha sonra ben afiyetle çikolatalarıma gömüldüm. Andaç ve abim benim bu hallerimi gülerek izlesede onları umursamadım. Ama artık bu hastane ortamından bunalmıştım ve eve gitmek istiyordum. Daha doğrusu annemi merak ediyordum. Bu gece yaşadıklarım geldi tekrar aklıma ama şimdi bunları düşünmek istemiyordum. Andaç gittikten sonra abime sorardım
"Abi ben artık eve gitmek istiyorum"
"Tamam birtanem ben gideyim taburcu işlemlerini halledeyim"
"Tamam"
Abim odadan çıktıktan sonra Andaç da oturduğu yerden kalktı.
"Eda artık ben de gideyim"
"Tamam Andaç. Her ne kadar yasaklasan da ben yine de herşey için teşekkür ederim görüşürüz"
"Bir daha cadı yaptığım hiçbir şey için teşekkür etmeni istemiyorum. Pazartesi okulda görüşürüz"
Andaç gittikten sonra odada tek başıma kalmıştım ve düşünceler yine aklımı talan etmeye başladılar. Annemin durumunu merak ediyordum. O hayvan herifin nereye gittiğini. Bugün yaşadıklarım ve bütün düşünceler tek tek zihnimi akın ediyordu. O sırada abim geldi ve ben artık sormalıydım.
"Abi annem nerede nasıl?"
"Meleğim normalde annemi hasataneye getirecektim ama o haliyle bile aile itibarımızı düşündüğü için aile doktorumuzu eve çağırdım. Belirli kontroller ve tedaviler yapıldı bir de sakinleştirici verildi muhtemelen hala uyuyor. İşlemleri hallettim. Eve gidebiliriz."
"Tamam gidelim"
Abim yataktan kalkmama yardım etti koluna girdim ve birlikte hastaneden çıktık. Arabaya bindik ve kısa süre sonra eve vardık. Hızla arabadan indim ve eve girdim. Bir an önce annemi görmek istiyordum. Yukarı çıkıp odasına girdiğimde boğazımda bir yumru oluştu ve bu yumru nefes almama engel oldu. Annem meleğim sol gözü morarmış dudağı ve kaşı patlamıştı. Vücudunun belirli yerlerinde ezikler ve korkunç morluklar vardı. Bu görüntü benim canımı çok yakıyordu ve içimdeki nefretin daha da alevlenmesine neden oluyordu. Hemen annemin yanına gittim yatağının kenarına oturdum. Ellerine ve yanaklarına öpücükler kondurdum. Huzurdu işte onun kokusu. Onu daha fazla rahatsız etmeden yanından kalktım. Odama geçtim ve üstümü değiştirip kendimi uykunun kollarına bıraktım

Canım okuyucularım gerçekten çok sinirliyim. Cuma günü bölümü yükleyip çıkmıştım. Ama dün akşam kontrol ettiğimde bölüm gözükmuyordu ve silinmişti. Bende 3000 kelimelik bölümü tekrar yazmak zorunda kaldım. Gecikme bu yüzden oldu gecikme yüzünden özür dilerim umarım bölümü beğenirsiniz sizleri seviyorum.
Gelelim hikayeye eminim bazılarınız Andaç'ın bu kadar aşıkken arkadaş olmak istemesini garipsemiştir. Ama arkadaşlar Arya'nın yaşadıkları çok zor ve bu yüzden duygularını saklıyor Andaç'ta Arya'ya çok büyük bir aşkla bağlı ve ne olursa olsun yanında olmak için arkadaşlık fikrini sundu. Hem zaten hikayenin başında dediğm gibi geçmişlerinin daha açığa çıkmayan yerleri var o olaylar ilerleyen bölümde çıktığında daha iyi anlayacaksınız. Şimdilik bu kadar canlarım umarım beğenirsiniz sizleri seviyorum yazım hataları varsa üzgünüm :))


ZOR  (Siyah Serisi~1~)(TAMAMLANDI)  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin