Uyku ile uyanıklık arasında kalmış olan Josh ı izliyor, nefes alış verişini sanki kendim yapıyormuşum gibi ben de onunla birlikte nefes alıp veriyordum. Yanımda olmasını, sabah kalkıp ta ilk söylediği sözcüğün şuan da olduğu gibi " seni seviyorum" olduğunu görmek en karanlık gecelerimde dahi beni mutlu ediyor, karanlığın içerisinden çekip çıkarıyordu. " bana senin hakkında bilmediğim bir şey söyle" dedim. Yüzünü dikkatle incelerken. Yüzündeki ifadeyi çözmeye çalıştığımda çabamın boşuna olduğunu anladım.Alnıma düşen saçlarımı kulağımın arkasına koyarken, " bir adamı bıçakladım." dedi yorgun, karanlık bir ifadeyle... yüzümdeki ifadeyi ondan saklamadım. Şaşırmış, aynı zamanda ürkmüştüm. Yanıt vermemi beklemeden cevap verdi " amcam, babam öldüğünde sürekli evimize gelirdi. İlk başlarda bunun sadece ziyaret amaçlı olduğunu sanmıştım. Ne var ki eve gittiğim an anemi taciz ettiğini gözlerimle gördüm ve hiç düşünmeden bıçakladım." elimi ellerinin üzerine koyup, " seni anlıyorum" dedim. Bana sıkıca sarılıp, "bugün işi asalım "dedi. Aslında bu fikir hoşuma gitmedi diyemezdim. Gitmişti. Arabaya atlayıp, lise yıllarında evden kaçıp, sürekli gittiğimiz şelaleye gittik. Hava inanılamayacak kadar mükemmeldi. Şelalenin kenarına iki tane katlanabilir sandalye koyup, buraya ilk geldiğimiz zamanlarda yediğimiz patlamış mısır ve kolayı hazırladım. Bazı insanlara göre bu oldukça saçma gelebilirdi fakat onunla geçirdiğim zaman buyunca bunun saçma olmadığını hissediyordum çünkü annemi kaybettiğim ilk gün elimi sıkıca tutup, " film izlemek ister misin?"diye sormuş ve ben de " hayır"demiştim oda ellerimi bırakıp " sana anneni geri getirmemi ister misin?" diye sormuş ben de " imkansız "demiştim. Beni bisikletine bindirip bu şelaleye getirmiş ve elime patlamış mısır ve kola vermişti " beni duyabiliyor musun?" diye bağırmış ve ben de şelalenin çok gürültülü olduğunu onu duyamadığımı söylemiştim. " ama anneni duyabilirsin " dedi bana sonra gözlerimi kapatmamı söyledi ve ben kapattım. İlk başta şelalenin sesinden başka bir şey duymadım fakat ardından annemin tatlı, hüzünlü sesi kulaklarımda yankılandı. Şimdi karşımda durmuş 10 yıl öncesindeki gibi gözlerimi kapatmamı söyledi. Gözlerimi ellerimle kapattım ve şelalenin kulakları sağır edecek kadar yüksek fakat aynı zamanda tatlı olan sesi kulaklarımda yankılandı ardından gelen onun sesi. "Seni seviyorum." dedi Josh ve ardından gelen uzun sessizliğin ardından. " biliyorum, yalnız kalmaktan nefret ettiğini fakat üzgünüm." ben tam neler oluyor diye soracakken elleriyle ağzımı kapattı ve ağladığını belirten bir ses. Joshı en son ne zaman ağlarken gördüğüm bile hatırlamıyordum ve bu hiç te iyiye işaret değildi. Bana doğru yaklaşıp sarıldı ve ellerimi tuttu. " Alex ben... ölüyorum" hızla gözlerimi açtım. Ağzımı kapata ellerini çözmeye başladım. " üzgünüm. seni yalnız bırakmayacağıma söz verdim..." ağzım kapalı bir şey diyemezken duyduklarım karşısında ağlamaya başladım. " ciğerlerim...geçen sene nefes almamdaki zorluktan dolayı doktora gittim ve bana kanser olduğumu eğer savaşırsam bunu atlatacağımı söyledi. Bilirsin ben pekte bir savaşçı sayılmam ve bu hastalıkta benim gibilere yer yok.Ellerini çekmeden ona sıkıca sarılıp ağladım ikimizin hüzün sesleri sonunda şelalenin sesini bastırmış, tek bir ses olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
takıldığımız çakıltaşları
Romancehayat insana çeşitli seçenekler verir. kaybet yada kazan, kendin olanı al yada sonsuza kadar unut... benim seçim şansım ise geçmiş ve gelecekti bugün denilen kavram beni yalnız bırakmıştı.