bir uçurumdaydım.Ve ben uçuruma doğru sürükleniyordum. Etrafta kimse yoktu. sesiz, karanlık ve bir o kadarda ürkünçtü. Ağlamak istiyor, bir türlü ağlayamıyordum. en son bir çığlık duyuldu bu bendim. çığlık atıyordum çünkü arkamdaki gölge beni rahat bırakmıyordu.gözleri açtım. kabustu. Etrafıma baktım, annem uyandığımı farketmiş, hastane yatağındaki bana doğru yaklaşıyordu. ona döndüm. - ne oldu? - şeker koması...765 çıkmış. Ne yaptın kendine delirdin mi? - evet, olabilr sürekli aşağılanmaktan bıktım anne. neden... bir hiçmişim gibi davranıyorlar bana. ağlamaya başladım. Lanet olsun, istediğim son şey annemi üzmekti.Kendini tutuyordu önümde ağlamayacaktı. -Sen baygınken gece boyunca, bir çocuk sürekli seni kontrol edip durdu... adı zack ti sanırım. ismini duyunca irkildim o günkü bakışları, sessizce beni izlemesi.annem yanımdan ayrıldıktan sonra odaya Lex girdi. - selam, çok korktum. Seni yalnız bırakmamalıydım. hasta olduğunu annen beni arayıp söyledi. senin için şekersiz bir pasta yapmıştım. onu almaya gittim ve... - sorun değil. - arkadaşız değil mi? gülümsedim. - beni bu kadar düşünen birisi arkadaşım olamaz. suratı asıldı. - dostumsun yani... sen de istersen? - Alex, senin gibi bir dostum olduğu için çok mutluyum... ama zack, senin için çok endişelendi. neden herkes şu zackten bahsedip duruyordu. - olanlara göz yumdu. - hayır, Alex o.. sanırım senden hoşlanıyor.Sürekli seni sorup duruyordu. bu yüzden davetiyeler ona dağıttırdım. - saçmalama...benden nefret ediyor. - insan nefret ettiği birini hastaneye gelip sürekli sorar mı sence? yüzüne baktım. inanmak istemiyordum. O zackti. bense bendim. hiçbir özelliğim yoktu. aaa vardı tabii pankreasım çalışmıyordu. unutmuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
takıldığımız çakıltaşları
Lãng mạnhayat insana çeşitli seçenekler verir. kaybet yada kazan, kendin olanı al yada sonsuza kadar unut... benim seçim şansım ise geçmiş ve gelecekti bugün denilen kavram beni yalnız bırakmıştı.