Jonghyun un annesini sinirle ayağını yere vuruyordu topuklusunun çıkardığı ses biraz olsun rahatlatıyor ama siniri almıyordu haliyle.
"yani tek sinir olan ben miyim anlayamıyorum. Hiç umurunda değil mi? o sinir kadın senin lokantan da senin paranla yemek yiyecek. İçim daralıyor resmen." Dedi taemin in annesine. Taemin in annesi gözlerini devirerek masanın nasıl kurulacağına dair emir vermeye devam etti sonra jonghyun un annesine dönerek konuşmaya başladı.
"eğer sen olsaydım tabi sinirden ölürdüm." Jonghyun un annesi bunun üzerine ayağını durdurup kaşlarını çatarak ona baktı.
"ne yani bu işe sinir olan bir tek ben miyim gerçekten?"
"bak bende hoşnut değilim tamam mı? ama yapabileceğim hiçbir şey yok. Gelecek kişi oğlumun sevgilisi ve annesi. Tabi ki hazırlık yapmak zorundayım. Hem birine kızacaksan git de oğluna kız onun yüzünden bunların hepsi."
"hiç utanmıyorsun değil mi tüm suçu benim oğluma atarken? Sen kendi oğluna bak gayet keyifli benim ki evde acı çekiyor. Bu gün buraya gelmesi gerektiğini söylediğimde suratının ne hale girdiğini görmedin tabi sen. Acı çeken benim oğlum!" dedi jonghyun un annesi tüm sinirliyle.
"bak özür dilerim haklısın. Hem jonghyun u oğlum gibi gördüğümü de biliyorsun zaten onun canının yanması benimde canımı yakıyor ama elimden bir şey gelmediğini anlatmaya çalışıyorum. Yemeklerine zehir koyduramam ya."
"koydur." Dedi jonghyun un annesi omuzlarını silkerken.
"hadi ama yapma böyle gerçekten ben de çok mutsuzum." Taemin in annesi bunları söylerken sevimli durmaya çalışıyordu. Jonghyun un annesi gülümseyip elliyle onun suratını ittirdi.
"söyle o peçeteler olmamış değiştirsinler hem eski duruyor hem de zengin göstermemiş. Gerçekten öğrenmen gereken çok şey var." Taemin in annesi ona gülümseyip dediklerini hizmetlilere söyledi.
***
Jonghyun şansına lanet okuyarak taeminlere ait olan lokantaya girdi. Onu selamlayan insanları pekte umursamadan sırf bugün için kapatılan lokantadaki tek dolu masaya baktı. Birileri sanki jonghyun un acı çekmesini istiyor gibiydi. O gittiğinde herkes çoktan masaya oturmuştu bile. Tek boş kalan yerin taemin in yanı olması onu hiç şaşırtmamıştı gerçekten evren ondan yaptıklarının intikamını alıyor gibiydi. Taemin in yanında minho oturuyordu. Minho nun yanında ise annesi, jonghyun o kadından gerçekten nefret ediyordu. Minhonun annesinin karşısın da taemin in annesi vardı kendi annesi ise sanki taemin in annesine destek olurmuşçasına yanına oturuyordu ki jonghyun destek olduğuna da emindi. Jonghyun u asıl şaşırtan annesinin yanında oturan abisiydi hatta ondan daha çok şaşırdığı kişi yengesiydi. Jonghyun bile yengesinin yüzünü çok az görürdü normalde burada ne işi vardı ki? boş olan yere taemin in yanına yengesinin karşısına oturdu. Kimseyi selamlayacak havası yoktu.
"çok acıktım ne yiyoruz?" dedi annesinin azarlayan bakışlarını görmezden gelerek. Yengesi Victoria ona gülümsedi.
"ben de acıktım." Jonghyun onu az görse de seviyordu.
"hey vic nasılsın?"
"abin ile evli olan birisi nasıl olabilirse öyleyim işte."
"canın sıkılırsa beni ara eğlenecek bir şeyler buluruz." Dedi ve göz kırptı jonghyun. Yengesi kahkaha atarken jinki gözlerini kısarak kardeşine baktı.
"yerini bil bücür dediklerini duyuyorum." Jonghyun tam abisine cevap verecekken yanından gelen kıkırdamayla taemin e döndü.
"çok mu komik geldi?" dedi tersler bir şekilde. Taemin şaşırdı terslemesine değil elbette ama ailelerinin yanında bunu yapmazlardı. Jinki gülümseyerek olayı yumuşatmaya çalıştı.
"jonghyun işte bazen böyle ters olabiliyor." Jonghyun abisinin çabasını hoş bulduğu kadar boş da bulmuştu. Ne gerek vardı ki? taemin e söylenmeye devam etti.
"şaşkın suratını benden çekip sevgilinle ilgilenir misin?" bunu bir öncekinden daha sessiz söylediği için bir tek taemin duymuştu. Taemin bunun üzerine hemen minho ya dönmüştü. Jonghyun böylelikle rahatlayacağını düşünmüştü ama şu an daha da siniri bozuluyordu. Kendini masanın örtüsüne sarıl içinden çıkmak istemiyordu adeta öyle bir ruh hali içerisindeydi işte. Taemin elini minhonun bacağına koymuştu ve baş parmağıyla hafifçe okşarken minho ile muhabbet ediyor minho da gülümseyerek ona cevap veriyordu. Jonghyun onları izlediğini fark edince gözlerine kaçırdı. O sırada yemekler gelince en azından birazcık keyiflenmişti. Taemin tabağında bir şeyler ayıkladıktan sonra bir parça salatalığı jonghyun un tabağına koydu. Salatalığı gerçekten sevmiyordu ve jonghyun onun için küçüklüklerinden beri yerdi. Jonghyun elinde ki bıçağı bırakarak taemine döndü.
"al onu tabağımdan." Taemin sinir krizi geçirecekti artık. Neden jonghyun böyle yapıyordu? "sana al onu tabağımdan dedim taemin suratıma bakmayı kes."
"senin derdin ne?" dedi taemin fısıldayarak. Jonghyun tabağıyla ilgileniyor taemin in suratına bakmıyordu.
"hiçbir derdim yok. Şunu tabağımdan al yeter." Dedi çatalıyla taemin in koyduğu salatalığı ittirdi. "hem senin için kara şövalyelik yapacak bir sevgili buldun ver ona o yesin."
Minho konuşmayı duymuş çatalını batırdığı salatalığı ağzına attı.
"sorun kalmadı değil mi? artık düzgünce yemek yiyebilirsiniz."
"onu bana değil sevgiline söyle minho." Dedi jonghyun minho ya şöyle bir bakış atıp yemeğine dönmüştü. Taemin in tüm iştahı kaçmış midesine ağrı girmemesi için dua ediyordu. Kendini zorlayarak bir şey attı ağzına ama içi içini yiyordu daha fazla yerinde oturamıyordu.
"kalk ve benimle gel." Dedi jonghyun a.
"hiç işim olmaz yemek yiyorum gördüğüm gibi."
"sana kalk dedim yoksa krystal olayını annene gider anlatırım." Jonghyun gözlerini açarak taemin e döndü.
"yapamazsın anlaşmıştık."
"ah öyle de bir yaparım ki jonghyun şaşar kalırsın." Jonghyun onun dediğini yapacağını biliyor ayağa kalktı. Taemin de ayağa kalkınca minho ya dönüp konuştu.
"sevgilin beni götürüyor minho bir şey demeyecek misin?"
"az tartışın ne diyeyim?" dedi minho ama o sırada jonghyun un annesi konuşmaya girdi.
"nereye oğlum?"
"bana değil ona sor." Dedi jonghyun taemin i göstererek. Taemin jonghyun a dirsek atarak konuştu.
"bir şey konuşup döneceğiz efendim." Kendi annesine de baktıktan sonra annesi ona izin verince jonghyun u sürükleyerek götürdü. Lokantada annesine ait olan odaya girip kapı kapattıktan sonra jonghyun a döndü.
"tekrar soruyorum jonghyun derdin ne? Özel gününde falan mısın? Neden bana karşı böyle iğrenç bir tavır içindesin."
"böyle saçma bir soru için mi beni tehdit ettin gerçekten yemeğim boşuna soğuyacak." Dedi jonghyun gözlerini devirip konuşmasına devam etti. "ben sana ne zaman iyi davrandım aptal?"
"hayır anlamıyorsun bana hiçbir zaman iyi davranmadın kabul ediyorum ama bu tavırların çok farklı jonghyun. Kaç gündür benden kaçıyorsun, suratıma bakmıyorsun, adımı bile anmıyorsun çok gerekmedikçe bambaşka biri oldun. Ne değişti anlamıyorum. Ben gerçekten kalbini kıracak bir şey mi yaptım jonghyun."
Jonghyun un yüzü kasılmıştı. "sen benim kalbimi kıramazsın. Şimdi yemeğe dönelim yoksa sevgilinin kalbini kıracaksın." Dedi ve kapıya yürüdü jonghyun.
"şimdi anladım." Dedi taemin. Jonghyun duraklayınca ise konuşmaya devam etti. "olay minho ile çıkmam değil mi? onunla çıkmam seni bu kadar rahatsız ediyor." Jonghyun yumruğunu sıkmış inkar bile edememişti. Taemin içine oturan sıkıntıyla sordu.
"minho ya karşı hislerin mi var jonghyun?"
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
School Jongtae
Fanfiction@cescedes in doğum günü hediyesi olarak yazılmış bir lise au dur. ne yalan söyleyeyim bu kadar keyif alacağımı düşünmemiştim başta ama şimdi çok memnunum umarım siz de benim kadar memnun olursunuz... <3