22

576 36 90
                                    


Jonghyun aklından taemini atmaya çalışarak araba tepelerinde dolanmış tüm şehirde girilmedik tek delik bırakmamıştı. Yorulmuştu yorulmasına ama bar için gerekli olan son şeylerin hepsini halletmişti sonunda sadece açılmayı bekliyordu barı başka hiçbir eksiği kalmamıştı. Bar olayını düşünmek jonghyun u ciddi anlamda mutlu ediyordu ama tam o mutluluğu yakalamışken aklına dün taemin in telefon da ağlaması geliyor ve bütün mutluluğu uçup gidiyordu. Taemin öyle kolay ağlayan tiplerden olmamıştı hiçbir zaman jonghyun ona karşı gerçekten ayıp ettiğini düşündü. Belki de bir şekilde özür dilemeliydi bilmiyordu. Tabi özür dilemesi taemin i mutlu eder miydi onu da bilmiyordu. Jonghyun bu olay olmadan önce yani taeminden hoşlanmaya başlamadan önce gerçekten hayatında neler döndüğünü ezbere bilirdi ama şu an hiçbir şeyden haberi yoktu. Kendisinden beri haberi yoktu. Telefonu çalınca arabayı kenara çekti. Arayanı görünce gülümsedi.

"alo arisa nasılsın tatlım?"

"ben gayet iyiyim oppa ama kibum bu günler de pek iyi değil sanki. Neler olduğunu da anlatmıyor bana bir türlü ne yapacağımı bilmiyorum."

"ne gibi iyi değil ne oldu ki?"

"dün sana anlatacaktım ama minho ile gittiğin yerden sabaha doğru döndünüz fırsat bulup konuşamadım. Ne olup bitti bilmiyorum ama dün kibum u mutfakta deli gibi ağlarken buldum."

"mutfakta mı?"

"evet, musluğun oraya çökmüş ağlıyordu. Odasına götürüp antidepresan verdim ama bir işe yaramadı sanki."

"dün minho mutfağa içki almaya girmişti sonra ruh gibi geri döndü hem de içki olmadan. Arisa bir şeyler dönmüş dün..." dedi jonghyun sonra bir şeyi atlamışçasına düşündü bir yeri kaçırıyordu. Jeton son anda düştü. "kibum antidepresan mı kullanıyor arisa, ne zamandır?"

"birkaç ayı geçti. Japonyaya geldikten bir ay sonra başladı düzenli bir şekilde de kullanınca bir sıkıntısı olmuyordu aslında ama şu an pek iyi değil."

"hastaneye götürelim?"

"annenle görüştüm doktorunuz yurt dışındaymış hafta başına anca dönermiş iki gün idare eder gibi zaten. Gerçi bugün de bitti sayılır bir yarın kaldı ama yine de endişeleniyorum."

"tamam canım ben bir iki saate eve gelirim oturur konuşuruz tekrardan olmadı durum cidden kötüyse başka bir doktora götürürüz ne yapalım. Sen endişelenme tamam mı?"

"sağ ol jonghyun gerçekten bir numarasın. Bu arada kibum ile minho mutfakta karşılaştılar diyorsun öyle mi..."

"bence öyle ama tam emin değilim. Eğer minho yu görürsem soracağım ama."

"tama o zaman başka bir şey diyor musun?"

"hayır sen ve ya gelirken almamı istediğin bir şey var mı?"

"şey aslın da..."

"söyle arisa hadi işim gücüm var."

"zaten işin gün var diye söylemiyorum jonghyun gereksiz bir şeye vakit harcama boş ver ben yarın alırım."

"söyle arisa neyse alacağım söz veriyorum."

"ama biraz utanç verici."

"pet veya iç çamaşırı mı?"

"ne! Saçmalama tabi ki hayır jonghyun onları ben alırım sağ ol!"

"ne o zaman!"

"ayıcık tamam mı sadece bir ayıcık ama o olmadan çok zor uyuyorum japonyada ki o kadar büyük o kadar yumuşaktı ki... aman boş ver ya. Cidden hiç konuşmadık saysak olmaz mı?"

"olmaz ve gelirken alacağım... en az benim kadar kocaman olacak söz."

"g-gerçekten mi? Oppa sen bir harikasın biliyor musun? Taemin gerçekten salak."

Jonghyun aklına taemin gelince yine tüm o küçük kız kardeşle konuşmanın verdiği mutluluk kaçmıştı. Neden telefonda ağlayıp hayatı jonghyun a zindan etmek zorundaydı ki sanki.

"kapatıyorum ev de görüşürüz arisa." Dedi ve telefonu kapadı jonghyun. Hayatı boyunca tek bir ayıcık almış arabayı istemsizce oraya sürmeye başlamıştı. Mağaza el değiştirmemiş ama o zamandan bu zamana kadar kendini epey bir büyütmüştü jonghyun gurur duymadan geçemedi. Bu oyuncak mağazasını gerçekten seviyordu. Mağazaya girdiğin de bir kız ona doğru gelip gülümsedi.

"tahmin edeyim klasik oyuncak arabalara bakacaksınız..."

"aslını isterseniz hayır ama güzelliğiniz hatırına bir tahmin hakkı daha verebilirim size." Dedi jonghyun kız onun bu lafıyla kıkırdadı.

"eh bu kadar çapkın olduğunuza göre oyuncak ayı demek istiyorum kız tavlama da gerçekten bir numaradır." Jonghyun kızın zekasıyla şaşırmıştı.

"gerçekten harika tahmin şaşırdım doğrusu."

"ben de ilkinde yanılmış olmama şaşırdım."

"aslında klasik araba da severim ama sanırım tüm ilgim gerçeklerine kaydığından pek oyuncaklarına vakit ayırmamışım."

"vay hem çapkın hem de zenginim diyorsun büyük ihtimal gaysin değil mi bu kadar harika erkek kalmadı çünkü."

Jonghyun bu kızla biraz daha konuşursa tüm sırlarını ortaya dökecekmiş gibi hissediyor konuşmayı kısa kesmeye çalıştı.

"kız arkadaşıma en az benim boylarımda olacak diye söz verdim böyle büyük bir ayıcık istiyorum."

Kız onu şöyle bir süzdükten sonra gülümseyerek cevapladı.

"eminim kız arkadaşındır neyse canım banane... ayrıca gel gösteriyim ayıcıkları tam senin boyunda bulamasak ta yaklaşık bir şeyler bulacağımıza eminim."

Jonghyun konunun dağılmasından memnun kızı takip etti. Yaklaşık yarım saat sonra en ideal ayıyı bulmuş ve hiçbir sırrını o kıza kaptırmamış bir şekilde mağazadan ayrılan jonghyun bunu elde ettiği başarıların üst kısımlarına yazmayı düşündü. Ayıyı arabasının ön koltuğuna oturtup bir güzel kemerini de bağladıktan sonra direksiyonun başına geçip bir oh çekti cidden rahatlamış hissediyordu kendisini. Tam arabasının motorunu çalıştırmıştı ki telefonu yine çaldı. Bu sefer arayan pek sevimli annesiydi. Telefonu açıp dinlemeye başladı.

"alo benim en yakışıklı ikinci oğlum canımın içi hayatımın rengi..."

Jonghyun gözlerini devirdi. Tabi annesi görmediği için pek bir etkisi olmamıştı.

"ne istiyorsun anne? Sadede gel lütfen."

"ben taeminler de kaldım ve şoförümün de acil işi çıkmış kuzeni mi doğum yapıyormuş öyle saçma bir şey eğer işin yoksa birkaç saat içinde gelip beni alır mısın? Taksiye binmek gerçekten istemiyorum."

Jonghyun un içi kıpır kıpır olmuştu bu taemini görmesiyle aynı kapıya çıkıyordu. Hazır bahanesi de hazırken geri çeviremezdi.

"en yakışıklı birinci oğlun almaya gelmedi mi seni?"

"ay boş ver oğlum o karısını gezdirsin..." jonghyun annesinin kaynanalığı kadar sevimli bir kaynanalık daha görmemiş gülümsedi.

"tamam tamam gelip alacağım seni."

"canım oğlum." Dedi ve tak diye kapattı telefonu annesi. Jonghyun ona alışmış arabasını sürmeye başladı. Evet taemin e bir özür borcu vardı ve dileyecekti. Arabasını hızla sürmeye başladı sonra aklına gelenle arabayı ters çevirip çiçekçiye doğru sürdü. Taemin için bir zambak alsa fena olmazdı...

***

biliyorum bölüm çok geç geldi ama gerçekten çok rahatsızı bunu bile zor atıyorum aksi gibi birde sınav haftam geldi perişan durumdayım anlayacağınız dua edin bana sizi seviyorum :*


School JongtaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin