17

670 43 132
                                    

taemin, jonghyun'un evine geldiğinde kapıyı açan kızdan onun odasında olduğunu ve evde başka kimsenin olmadığını öğrendi. Tam jonghyun un odasına çıkacakken hizmetli kızın en çok sevdiği şarkıyı mırıldandığını duydu. Gülümseyerek kıza döndü.

"sende mi bu şarkıyı seviyorsun?"

"pek sayılmaz efendim. Asılını isterseniz arisa hanım dilime taktı ve onun diline küçük bey dolamış. Küçük beyin nasıl güzel şarkı söylediğini biliyorsunuzdur."

Taemin in başından kaynar sular dökülmüştü tamam zaten jonghyun a bugün yaptıklarından dolayı sinirliydi ama bu cidden daha sinir bozucuydu. Kıza gülümsemeye çalıştıktan sonra hızla jonghyun un odasına çıktı. Kapıyı açarken bağırıyordu.

"ne demek ya o şırfıntıya benim en sevdiğim şarkıyı söylemek? ne yapmaya çalışıyorsun? Onun da gözlerinin içine bakarak mı söyledin ne kadar aptalım ben de sanıyordum ki bir tek bana-" taemin bağırmayı kesmişti çünkü jonghyun un uyuduğunu fark etmişti. Bir süre onu izledikten sonra aklına gelenle sırıttı intikamını alacaktı. Odaya sessizce girerken jonghyun'u en huzursuz nasıl uyandırabileceğinin planını yapıyordu, kendisininki kadar derin bir uykuya sahip olmadığını bildiği için adımlarını yavaş attı, jonghyun hep taemin'in ölü gibi uyuduğunu söylerdi.

Taemin, jonghyun'un yatağının başına gittiğinde onun hala rüyada olduğunu fark etti, aklına gelen fikir gerçekten işe yarayacaktı gülümseyerek dizini kendi yükünü çok vermeyecek şekilde yatağa koydu, dirseğini onun başının yanında destek olacak şekilde tutarken kulağına eğildi. İntikamı keyifli olacaktı.

"jonghyun..."

taemin sessizce ve inlemeye yakın bir tonla fısıldayınca jonghyun kıpırdanıp iç çekti, onun uyanmadığını anlayınca taemin tekrar eğildi ve daha etkileyici olmaya çalışarak tekrarladı. Sonrasın da jonghyun hafifçe ona dönerek nefes verirken mırıldandı.

"tae..."

taemin aldığı tepki karşısında şaşırmış kendini gülmemek için tutarken elini dikkatli ve çok hafif bir şekilde jonghyun'un tişörtünün altında karnına yerleştirdi, nefes nefese kalmış gibi yine jonghyun'un kulağına fısıldadı.

"ah-jonghyun..."

elini neredeyse değmeyecek şekilde onun belinde gezdirirken kendi kalp atışlarının da hızlandığını hissedebiliyordu, ama jonghyun'un kafasıyla oynamanın verdiği eğlence onu kendine getirdi. jonghyun'un oldukça sertleştiğini gördüğünde sessizce gülmek için başını diğer tarafa duvara doğru çevirdi, hala jonghyun'un üstünde eğilmiş vaziyetteydi, onu uyandırmaktan korkunca yavaşça geri çekilmesi gerektiğini düşündü. başını tekrar jonghyun'a doğru çevirdiğinde onun gözleri açık şekil de kendisine baktığını gördü ve kalbinin durduğunu hissetti. jonghyun'la aralarında çok az mesafe vardı ve onun ne yapacağına dair ilk kez hiçbir fikri yoktu, bu sefer jonghyun kötü sinirlenecekti gerçi taemin in istediği de buydu.

jonghyun kaşlarını çatıp birkaç saniye ona baktıktan sonra taemin'i belinden kavradığı gibi yataktaki pozisyonlarını değiştirerek hızlıca onu çevirdi ve altına aldı. taemin gözleri şaşkınlıkla açılmış, bacakları arasına yerleşmiş üstündeki jonghyun'a bakarken nefes nefeseydi. jonghyun'un kollarına tutunup onun bir sonraki hareketini bekledi. taemin hareket etmeye cesaret edemiyorken bu sefer ileri gittiğini fark etti, onu bağırarak uyandırmalıydı. jonghyun ondan gözlerini ayırmadan hala tuttuğu belini acıtacak şekilde sıktı.

"benimle oyun mu oynuyorsun? Sabah tokat at şimdi ise..."

jonghyun'un sesi yeni uyanmış olmanın verdiği tonla daha derin çıkıyordu.
taemin'in ona yaptığı gibi, onun başının yanına destek olarak dirseğini koyup kulağına eğildi.

School JongtaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin