11 - Of iş mi?

4.4K 273 10
                                    

Bir önceki bölümde sorun olan arkadaşlar hikâyeyi kütüphanenizden çıkarıp tekrar ekleyin. Bölümde oluşan bir hata yüzünden o halde yayımlandı.

" #Şehitlerölmezvatanbölünmez #terörelanet
Şehitlerimizin ailelerine sabırlar diliyorum. Şuan görev yapan Mehmetçiklerede Dualarımı gönderiyorum. Allaha emanetler . Hiç bölüm yazmak istemedim ama bölüm bekleyen okuyucularım için yazdım. Iyi okumalar."

Kapağımızı yapan kolpaciyazar 'a çok teşekkür ediyorum. Bu güzel kapaklar için ona ulaşabilirsiniz. Multimediayada kapak var. Sizlerde bana kapak yapıp ulaştırabilirsiniz.

"Gene mi ya?" Gözlerimi açar açmaz giren ışıkla tekrar kapattım. Ve ben tekrar hastanedeyim. Kavgalar her zaman kötü sonuçlar doğurur. Kötü sonuç belkide burnumdadır. Çünkü suan tarif edemeyeceğim bir ağrı hissediyorum. Yatağın kenarında koluma yaslanmış uyuyan seda'ya baktım. Hilâl'den sonra benimle ilgilenen nadir kişilerdendi. Benim için endişelenen , üzülen belkide düşünen...
Ben bu duyguyu yaşamadığım için pek bilmiyorum. Annemden uzak kaldım. Insana en büyük duyguları anneleri verir ve ben bu duyguyu ruhsuz hâlâlarımdan , babannemden , kuzenlerimden almaya çalıştım. Bana verdikleri duygular kin,nefret,intikam,hırs oldu. Hiçbir zaman veremeyecekleri duyguları annemde buldum. Anneler çok sevilmeli! Hemde çok!

"Uyandın mı?"

"Teşekkür ederim" fısıltıyla çıkan sesimi ben bile zor duyuyordum ki seda'nın duymaması olağandı.

"Ben teşekkür ederim senin gibi arkadaşım olduğu için" dedi seruma takılı olan elimi alarak sıkıca kavradı.

"Sedaa" diyerek Iceriye çayla giren Hilâl benim uyandığımı görünce koşarak doktorun yanına gitti. Elindeki Çaysa girer girmez yerle buluştu. O kadar büyük bir heyecan yaptı ki çayın havada attığı takladan bunu anlayabiliyorduk.

Doktorun içeri girmesiyle arkasından gelen Can ve Berk'te içeri girdi. Sanki bana vuran kendileri değilde başka biriymiş gibi davranıyorlardı.

"Nisa hanım hiçbir sorununuz gözükmüyor çıkabilirsiniz" dedi doktor stetoskobunu boynuna takarak ve daha sonra geçmiş olsun dileyerek odadan ayrıldı.

Odanın içinde yükselen kükremeyle yerimde sıçramıştım "Bizi yalnız bırakın!" diyerek adeta emir veriyordu. İlginç olan ise kimsenin odadan çıkarken ses çıkartmamasıydı. Herkes odayı boşaltırken bu sefer onu affetmeyeceğimi kendime hatırlattım. Yatağın kenarındaki koltuğa oturdu.

"Özür dilerim" dedi gözlerini üzerime dikerek ancak ben sadece önüme bakıyordum.

Ben cevap vermeyince tekrar Özür dilemeye başlamıştı.

"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim" sayısız , defalarca bunu tekrarlamasına engel olarak "Her seferinde yapıpda Özür dileme!" Diye bağırdım. Kafasını koyduğu yataktan kaldırdı. Onu Ilk defa bu kadar Üzgün görüyordum. Ama affetmeyecektim!

"Şimdi çık dışarı seni görmek istemiyorum" dedim. O kadar çok üzülüyordum ki şu anki haline ancak gene de kendimden taviz vermemeye çalışıyordum.

"Istiyorsun" dedi benim aksime.

"İstemiyorum" dileyerek direttim.

"Istiyorsun"

"Istemiyorum dedim"

"Istemiyorsun"

"Istiyorum"

"Bak itiraf ettin" kelime oyunlarıyla beni ancak bu şekilde ikna edeceğini biliyordu çünkü.

"Çık dışarıya ikinizide görmek istemiyorum. Gidin nerede kavga ediyorsanız devam edin" dedim büyük bir sinirle. Yerinden usulca kalktı ve hiçbir şey söylemeden kapıyı çekip çıktı. Arkasından bakakalmıştım bu kadar kolay odadan çıkacağını ve beni ikna etmekten vazgeçeceğini düşünmemiştim.

NİSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin