4: BİLİNMEYEN KİŞİ

16.4K 489 102
                                    

Multimedia : Uras ARSLAN

Çığlıklarımı bastıran eli, dudaklarımdan üzerinden uzaklaştırmak için ellerim sıkıca kavramıştı. Tırnaklarım saplanan etle bütünleşmiş, sanki elimi çekersem orada kalacaklarmış gibi sızlıyorlardı. Gözlerim felç geçirmiş gibi sımsıkı yumulmuşlardı. Geri geri sürüklenirken tökezleyen adımlar atıyor, arkaya doğru tekme savurmaya çalışıyordum. Ama hiçbir işe yaramıyordu.

"Baya sıkı çıktın. Kıpırdama, kızım ya." dedi.

Gırtlaktan gelen erkeksi sesiyle gözlerim aralanırken, yolun kenarındaki ormanda olduğumuzu fark ettim. Ağaçların arasından baktığımda hemen karşıda depoların olduğu araziyi görebiliyordum. Durduğumuzda, elini ağzıma daha sıkı bastırdı. Soğuk soğuk terleyen sırtımı kendine yasladığında, gözlerim tamamen açıldı. Kıpırdayamıyordum. Tüm kaslarım kasılıp öylece kalmışlardı.

Beni boğacak mı? Belki de savaşmayı bırakmalıyım. Annemin yanında olurum o zaman. Peki ya cesedim bulunamazsa? Anneme geri döneceğime dair söz verdim. Ölü ya da diri...

Düşüncelerimin getirdiği panik duygusuyla hareketlenmeye başladığım sırada kulağıma eğildi: "Kendini bu kadar yormanın faydası yok. Seni şimdi bırakacağım ama bağırmayacaksın, tamam mı?" Henüz onu görememiştim ancak sesi ve soğuk boynuma çarpan sıcak nefesi tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu.

Beni serbest bırakması için kafamı evet anlamında salladım. Tanımadığım yabancı bir adam sırf sesimi çıkarmamı istemiyor diye susmayacaktım. Buradan kurtulduğumda doğruca polise gidecek ve onlara olanları anlatacaktım.

Yavaş hareketlerle elini ağzımdan çekip, bedeni sırtımdan uzaklaşmaya başladığında tuttuğu bileğimden kurtuldum ve ana yola doğru koşmaya başladım. Yoldan geçen arabalardan yardım isteyebilirdim. Yola vardığımda arkama bakmak için bir fırsatım oldu. Peşimden gelen kimse yoktu. Ayak sesleri yoktu. Sadece cırcır böceklerinin sinir bozucu sesi...

Yaşadığım şaşkınlıkla nefes nefese yolun ortasında dikiliyordum. Atlatmış mıydım? Henüz çok fazla uzaklaşmadığımı biliyordum ve bu kadar kolay olması beni tedirgin ediyordu. Bacaklarım tuğla bağlanmışçasına ağır geliyordu bedenime. Düştüğüm için kanayan dizlerim sızlıyordu. Yaramaz çocuklar gibi her yerim yara bere içinde kalıyordu ve işte bir tane daha... Saklamam gereken izler git gide çoğalıyordu.

Nefesim düzene girene kadar tembel adımlarla yolda ilerlerken bir motor sesi duydum. Arkamı döndüğümde üzerime doğru gelen ölüm makinesiyle gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi açıldı. Ama geri çekilmedim. Yardım isteyebilirdim. Durması için kollarımı sağa sola savurup işaret yaptım. Siyah renkli, kocaman tekerli motoru kullanan kişinin hız limitine aldırış etmediği ortadaydı. Üstelik fenerini açmamıştı.

Hava çok karanlıktı ve etrafı aydınlatacak tek tük sokak lambaları vardı. Beni görebileceğinden bile emin değildim. Son anda beni fark etmesiyle frene bastı. Durabileceğini sanmıyordum. Neden kıpırdayamıyordum? Boğazımda atan kalbimle yere çivilenmiştim ve gözlerimi sımsıkı kapadım. Lastiklerden gelen kulak tırmalayacı ince bir ses duyduktan hemen sonra çıt çıkmadı. Bu kadar mıydı? Ölmüş müydüm? Ama neden hiç acımamıştı?

Kolumu sertçe kavrayan elle irkildim. Gözlerimi açtığımda deri motorcu ceketinin göğüs hizasındaki 'Harley Davidson' armasını inceledim. Kolumda muhtemelen parmak izleri çıkacak bu elin sahibi konuştu. "Derdin ne senin?! Ne kadar hızlı geldiğimi görmedin mi ?! Neden çekilmedin?" dediğinde kalbimin düzensiz atışlarıyla birlikte nefesimi tuttum.

İnsana günah işlettirebilecek güçte olan, ormandaki aynı ses... Hızla kafamı yukarı kaldırdığımda sert bakışları karşısında yutkundum. Bana nefretle bakıyorlardı. Ama neden? Daha beni tanımıyordu bile. Bakışları karşısında gözlerimi kaçırmak istedim ama yapamıyordum. Konuşamıyordum, kıpırdayamıyordum, nefes alamıyordum... Beni tanımayan birinin düşmanca bakışlarına hapsolmuştum.  Atlattığımı düşünüp oyalandığım için bende en az bu öfkeli bakışlar kadar kızgındım kendime.

BEYAZ KUMRUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin