Bölüm Parçası: Kaleo - Way Down We Go
Herkese yeniden merhaba!! :) Yazdığım en soluksuz bölüm olduuu :)) Umarım keyifle okursunuz :)
Terapistim dumanı üzerinde tüten kahve fincanında bir yurdum aldıktan sonra "Engin bey ve Ceyda hanımın yokluğunda nasıl hissediyorsun?" diye sordu.Bakışlarımı Çiğdem hanımın koyu yeşil gözlerine kaldırdım ve omuz silktim. "Henüz bir hafta oldu." Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Anneme ile ilgili öğrendiğim dosyayla ilgili kafam o kadar meşguldüki babamın ortalıkta olmadığını hatırlayacak kadar boş vaktim olmamıştı.
Babam seyahatinden memnun gibiydi. Ceyda'nın sosyal medyada paylaştığı fotoğraflardan yansıyan duygu memnuniyetten başka bir şey olamazdı. Bir kaç kez telefonda konuşmuştuk. Kısa konuşmalardandı. Haftasonuna kadar İstanbul'a geri dönmüş olacaklardı. Bir kaç gün sonra baskıcı bakışlarla tekrar kucaklaşacak olmak rahatsız ediciydi.
"Özlem yada yalnızlık çekiyorsan bunun üzerine konuşabiliriz." diye sordu kırmızı çerçeveli sekreter gözlüklerinin ardından merakla bakarak.
Gene omuz silktim. "Özlem duyabileceğim kadar uzun bir süre değildi. "Keyifsizce gülümsedim. "Aslında babam etraftayken bile kendimi yalnız hissediyorum. Onunla iletişim kurmak zor."
"Anlıyorum." Başını sallayıp önündeki kağıda bir şeyler karaladı. "Zor zamanlar geçiriyorsunuz. Senin için yeni birini kabullenmek zor. Fakat babanda youna devam etmeye çalışıyor. Geride kalmaman için sana adım atmayı yeniden öğretmeye çalışıyor. "
Tekrar keyifsizce gülümsediğimde bakışlarım masanın üzerindeki tersine akan kum saatine ilişti . "Kendi yöntemleriyle."diye ekledim.
"Görüşmelerimiz bu yüzden. Baban yalnızca acele ediyor. Zamanla her şey yoluna girecektir."
"Zaman her şeyin ilacı zırvasına inanmıyorum." Önce yüksek ahşap tavana baktım ve derin bir nefes aldım ve daha sonra gözlerimi masada Çiğdem hanımla aramızdaki hoş bir yere sabitledim. "Yalnızca yaralarınızı nasırlaştırıp duruyor."
Şefkatle gülümsedi. "O zamanın gelmeyeceğini düşünsende inan bana gelecek. Her duygunun bir son kullanma tarihi vardır."
İç çektim ve saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirirken "Umarım öyledir." dedim.
***
Terapi çıkışı ayaklarımın beni getirdiği yer Cem Uysal'ın bürosuydu. Cem Uysal Eren'nin babasıydı ve 'Er-Gü Kimya'nın da avukatlığını yapıyordu.
Rıfat amcanın çalışma odasında bulduğum dosyadaki fotoğraflarda annem ve Cem bey yer alıyordu. Son günlerde neden onunla bu kadar sık görüştüğünü merak ediyordum. Cem beyin İzmir'de olması tesadüf müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KUMRU
Teen Fiction"Kaybolmuş bir ruhtum sadece ve doğru yolu bulmak için çabalamıyordum. Ben akıntıya karşı çırpınmayı seçmemiştim. Çünkü ne kadar çırpınırsam hayat da beni o denli derin karanlık sulara çekiyordu." Derin Ertürk; lisenin popüler başarılı,sevecen,şı...