Bölüm Parçası: The Fray - Say When
"Yaptıklarına karşılık cezalandırcı olmamamı mı söylüyorsunuz?" Babam hoşnutsuz ve hayretler içinde gözüküyordu.
Aile terapistinin iyi bir fikir olmadığını biliyordum. Çiğdem hanım cezalı olamamın babamın istediği gibi sonuçlanmayacağını anlatıyordu.
"Hiç sorguladınız mı?" diye sordu Çiğdem Hanım. Gözleri merakla parıldıyordu.
"Neyi?"
"Derin'nin davranışlarının nedenini. Hiç sorguladınız mı?"
Babam orada öylece oturmuş gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Bakışlarımı kaçırdım çünkü gözlerinin beni yargılamasına dayanamıyordum.
Sessizlik uzun sürdüğünde Çiğdem Hanım devam etti: "Bende öyle düşünmüştüm." Kibarca gülümsedi. Sonrasında "Babanın bir başkasıyla evlenmesi konusunda ne düşünüyorsun, Derin?" diye sordu.
Yalanları sıralamak için ağzımı açtım. Fakat Çiğdem Hanım araya girdi: "Bu sefer gerçekleri dinlemek istiyorum."
Gözlerimi devirdim. Tamam. Nefes alamaya çalışıyordum. "Anneme ihanet edilmiş gibi hissediyorum."
Babam memnuniyetsiz bir kahkaha patlattı. "Melek öldü."
Bu cümleyi her kullandığında tekrar yaralanıyordum. Beni bıçak gibi kesiyordu. Gözümden süzülen tek damla yaşı ağızımın kenarına ulaştığında sildim. "Tesellini çabucak bulmuş gibi görünüyorsun!" diye homurdandım. Kucağımın üzerine yerleştirmiş olduğum ellerimle oynuyordum.
"Gördünüz mü?" Ses tonu net ve sertti. "Şımarıklık yapıyor."
Çiğdem hanım bir şeyler karadığı kağıttan kafasını kaldırdı. "Pekala. İletişiminiz üzerinde biraz çalışmalıyız. "
"Siz beni dinliyor musunuz?" Babamın tadı iyice kaçmıştı.
"Evet, Engin Bey. Sizi dinledim. Üzgünüm ama bunu kabul etmelisiniz. İletişim kopukluğunuz var ve cezalarınız işe yaramıyor."
"Bu kızım ve benim aramda."
"Bu yüzden buradasınız değil mi?" Çiğdem Hanım tekrar gülümsedi. "Şimdi..." Ellerini çenesinin altında bileştirmiş gözlüklerinin ardından beni izliyordu: "... Sanırım Derin'in biraz sosyalleşmeye ihtiyacı var. Dosyanda piyano çaldığın yazıyor. Neden müziğe yoğunlaşmıyorsun?"
"Şey... Ben bile..."
"Deneyebilirsin." Gülümsedi.
Yalnızca başımı salladım.
***
Okulun bahçesinde paytak adımlarla ilerken Berkay'ın sesini duydum.
"Hey." diye selam verdi.
"Selam." deyip geçen geceyi sorgulamamasını umdum.
"Yorgun gözüküyorsun."
"Sabah okuldan önce psikolog randevum vardı. Uykumu alamadım."
"Sıkı geçti,ha?" Nazik bir şekilde omzuyla omzumu ittirdi.
Kıkırdadım ve başımı salladım. "Benim dünyama hoş geldin."
Kolumu tuttuğunda ona doğru döndüm ve gözlerimiz buluştu. Güzel mavi gözleri vardı. Çocukluğumuzda arka bahçede oynadığımız cam misketleri hatırlatıyordu.
"Seni eve bırakmadan önce yemek yemeğe götürmemin sakıncası var mı?" diye sordu.
Aslında onunla vakit geçirmeyi özlüyordum. Eski günlerdeki gibi olmayı isterdim. Fakat artık aptal aşık kız değildim ve Berkay'la aramızda olanlardan sonra 'hey, hadi yeniden en yakın arkadaş olalım! ' draması kolay değildi. Üstelik gerçekten yemek için vaktim yoktu. İdil'le yapmamız gereken kimya projemiz vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KUMRU
Teen Fiction"Kaybolmuş bir ruhtum sadece ve doğru yolu bulmak için çabalamıyordum. Ben akıntıya karşı çırpınmayı seçmemiştim. Çünkü ne kadar çırpınırsam hayat da beni o denli derin karanlık sulara çekiyordu." Derin Ertürk; lisenin popüler başarılı,sevecen,şı...