25. Bölüm

420 148 14
                                    

Medya Fotoğrafı: Doruk.

Rana, elleri bağlı, sert adımlarla bize doğru yaklaşmaya başladı. Asya'ya dönüp, "Asyacığım?" dedi sağ kaşını kaldırarak. Bu kız fazla mı uyuzdu, yoksa ben mi o hallerine rast geliyordum? Asya, ağzında bir şeyler kekelemeye çalışırken kafasını bana doğru çevirince de Rana, o kızgın gözlerini bana dikmeye başladı. "Demin soyunma odasından çıkarken Bora ile yanlışlıkla çarpıştık..." Ben konuşunca Asya da gözlerini fal taşı gibi açarak bana bakmaya başlamıştı. Bu sefer Rana, sıkılmış bir şekilde, "Eee... Devam et." Dedi kollarını aşağıya indirerek. Ben de konuşmama devam ettim. "...Yere savruluyordum da düşmeyeyim diye Bora omzumu tutarak destek verdi. Asya da senin yanlış anlayacağından korktuğu için öyle söyledi." Cümlem bitince ikisi de bir süre bana baktı. Ama ikisinin de bakışları çok farklıydı. Asya, şaşkınlıktan; Rana ise kıskançlıktan bakıyordu. "Durum bu." Diyerek tebessüm ettim. Rana ise nefes alıp vererek gözlerini devirdi. "Evet. Evet. Sadece bu kadar. Sen yanlış anlarsın diye öyle dedim de yine yanlış anladın." Diyerek Asya kahkaha atmaya başlayınca bu sefer Rana gözlerini Asya'ya dikti. "Anladım. Ben de bir şey oldu sanmıştım." Diyerek Rana kendinden emin bir şekilde yanımızdan ayrıldı. Yanımızdan ayrılınca da Asya ile arkasından bakmaya başladık. "Ay bu kız çok mu huysuz olmaya başladı ne?" Asya dudaklarını ekşiterek kollarını bağladı. Ben de ona dokunarak, "Boş ver. Gidelim." Dedim ve Asya ile dans stüdyosuna girdik. Yerime geçtim ve derse hazırlık için dans hareketleri yapmaya başlamıştım. Her taraf boy aynasıyla döşendiği için Rana'nın yansımasını görebiliyordum. Dans öğretmeniyle bir şeyler konuştuktan sonra ayrılmaya hazırlanan Rana, bana dik dik baktıktan sonra stüdyodan çıkmıştı. Bu neydi şimdi, Bora'yı benden mi kıskanıyordu? Kıskanmasına da gerek yoktu gerçi. Çünkü her şeyiyle benden üstündü. Zengindi, vücudu fitti ve çok güzel bir bakımlı kızdı. Bense daha makyaj malzemelerinin ne işe yaradığını dahi bilmiyordum. Üzgün bir şekilde dudağımı büzüp kendime aynadan bakarken öğretmenin seslenmesiyle hareketlendim. "Haydi, gençler, hazırlanmanızı bırakın da ortaya gelin."

RANA

Sınıfa doğru giderken bir an durup yan gözle arkama baktım. Doruk ile çıktığı yetmiyormuş gibi bir de Bora'ya mı asılmaya çalışıyordu bu? Nefes alıp verip kollarımı bağladım. Eğer, beni tanısaydı ona onu vermeyeceğimi bilirdi. Zaten benimle hiçbir şekilde yarışamazdı. Tırnaklarıma baktım. "Olamaz! İşaret parmağımın tırnağı hafif kırılmış." Ne yapsam ki acaba diye düşünürken Bora'nın annesinin odasında bakım malzemelerinin olduğunu hatırladım. O da benim gibi bakımlı biriydi çünkü. Tam odaya doğru hareketleniyordum ki onun bugün okulda olmadığı hatırladım. Ah! O zaman odası da kilitlidir şimdi. Off. Ne yapacağım ben? Bir an hayal kırıklığına uğramış şekilde dururken Bora'nın bir odadan çıktığını gördüm. Tam seslenecektim ki aklıma şu soru geldi: 'İyi de Bora annesinin odasında ne yapıyordu?' Hızlı ve dikkatli bir şekilde odanın önüne geldim. Bora, benden ters tarafa yürüdüğü için beni görmemişti. Kapının kolunu aşağıya doğru indirdim ve kapı açılmıştı. Ahh. Bu çocuk bazenleri çok unutkan oluyordu. Odaya hızlıca girip masanın çekmecesinde deli gibi bakım malzemeleri aramaya başladım. Bakım malzemelerini ararken de bir an gözüme dizüstü bilgisayarın açık olduğunu fark ettim. Bilgisayarı dahi kapatmayı unutmuştu bu çocuk. Tam kapatacaktım ki açık bir program gördüm ve onu açtım. Sanırım bir videoydu. Videoyu yürüttüm ve gördüğüm şey üzerine daha dikkatli bir şekilde ekrana bakmaya başladım. Demek ki okul içinde Doruk ile temas halinde olursun he Defne Hanım? Videonun o kısmını telefonumla çektim. Aklıma gelen bir düşünceyle etrafa gülücük saçmaya başlamıştım. Tırnağım kırılması umurumda değildi ve yan bir gülüş atarak tam odadan çıkıyordum ki Bora karşıma çıktı. "Ne yapıyorsun?" Telefonumu görmemesi için eteğimin arkasında tuttum ama yine de gözü oraya kaçmıştı. "Ders başladı çoktan." "Hiiç. Sadece tırnağım kırıldı da annende bakım malzemelerin olduğunu düşündüm ama bulamadım. Sende bilgisayarı kapatmayıp, kapıyı kilitlemeyi unutmuşsun." Dedim konuyu değiştirmeye çalışarak. "Biliyorum. Derse yetişmek için hızlı bir şekilde çıktığımdan unutmuşum da. Bilgisayarı kapatmadığı mı nereden biliyorsun?" Sanki bir şeyler anlamış gibi dik dik bakmaya başlamıştı bana. "Bakım malzemelerini ararken gözüm ona kaydı da." Yalan da değildi. Gerçekten de gözüm kaymıştı. "Kapattın mı bari? Kapattıysan sadece odayı kilitleyeceğim." Anahtarları hazırlarken konuşuyordu. "Hayır, kapatmaya çalıştım ama kapanmadı ben de uğraşmadım." Bir süre durduktan sonra "Ben sınıfa gidiyorum. Sen de geç kalma da gel." Diyerek oradan ayrıldım. Ama bana sanki bir suçluymuşum gibi bakıyordu.

BORA

Bilgisayarı kapatmak için odaya girmiştim ve videonun oynatılmış olduğunu fark ettim. Bir an düşündüm ve Rana'nın telefonunu sakladığını hatırladım. Bu kız, şikâyet için videoyu çekmiş olamazdı değil mi? Gözlerimi kapatarak çaresiz bir şekilde nefes alıp verdim; bilgisayarı kapatıp, odayı kilitledim ve hızlı adımlarla son derse girmek için yol aldım. Sınıfın kapısını tıklayıp içeri girdim. Öğretmen bana baktıktan sonra saatte bakmıştı. Gülerek, "Ooo. Bora Bey, hiç derse geç kalmazdınız. Nedir sizin derse geç kalmanıza neden olan durum? " dedi. "Önemli bir işim vardı da kusura bakmayın hocam." Konuşuyordum. Konuşurken de gülerek yerime geçtim. "Rana ile sözleneceğinizi bilmesem sevgilinle buluşmak için dersi astın sanacağım." Sınıfta kahkaha koparken ben de gülmeye başlamıştım. Gülerken de kafamı pencereden dışarı çevirdim. Bizim sınıfın karşısında Asyaların sınıfı vardı ve Defne'nin ders esnasında elini çenesine koymuş, pencereden dışarı baktığını fark ettim. Dikkatli bakmaya çalıştım ve Defne'nin takındığı ifade, üzgün ve düşünceliydi. Kafasını kaldırdığında benle göz göze geldi. Bir an tuhaf olup gözümü yana çevirdim ve pencerenin yansımasında Rana'nın keskin gözlerle karşı tarafa baktığını gördüm. Önüme dönüp biraz eğildim. Kafamı Rana'ya doğru çevirdiğimde bu sefer keskin gözlerle bana bakıyordu.

Çıkış zili çalınca Rana'ya baktım. Herkes çıkmıştı. Ders ağır gelecekti ki kollarını masaya koyup kollarının üzerinde uyuyakalmıştı. Upuzun saçları yüzüne geldiğinden yüzü gözükmüyordu. Yüzünün görünmesi için saçını elimle tutup yavaşça arkaya attım. Bir müddet suratına baktıktan sonra kameraya baktım. Çıkış zamanı olduğundan bütün elektrik sistemleri birkaç dakika sonra otomatik kapanıyordu. Rana'nın boşta kalan elini tuttum. Kafamı ona doğru dönük şekilde ben de masaya koydum.

DORUK

Hafif aralıklı kapıdan Rana ile Bora'ya bakmayı bırakıp koridorun duvarına yaslandım. Bir an kendimi aldatılmış gibi hissediyordum. Elimi kalbime götürdüğümde kalbim çok hızlı atıyordu. Mantığım Rana'yı unutmaya çalışırken neden hep duygularıma yenik düşüyordu ki?

Okuldan çıkıp arabayı çalıştırdım. Dikiz aynasını düzeltip kendime baktım. Bir an gözlerim Defne'yi aradı. Okuldan çıkmış mıydı acaba? 'Nerede olduğunu neden haber vermez ki bu kız!' diye düşünürken aklıma telefonu olup olmadığı geldi. Yan bir gülümsemeyle aniden gaza bastım.

Elektronik mağazasında telefon modellerine bakıyordum. "Nasıl bir model isterdiniz efendim?" Nefes alıp vererek çekici bir şekilde görevliye baktım. "Öyle bir model istiyorum ki güçlü duran ama aslında duygusal olan birini anlatsın. Ayrıca masum ve şirin bir telefon olsun." Lafımı bitirdikten sonra görevli güldü ve "Bu telefon nasıl?" diyerek bana bir telefon uzattı. Kafamı olumlu bir şekilde sallarken, "Sanırım telefon kız arkadaşınıza." Dedi manalı manalı gülerek. Ciddi bir şekilde ona baktım. "Hayır." Ona bakmayı kesip bir an düşündüm ve telefonu inceleyerek konuşmaya devam ettim. "Yani..." Bunu duymak hoşuma gitmişti ve gülümsemeye başlamıştım. "...Öyle de denilebilir."

Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin