Medya fotoğrafı: Doruk ile Defne.
RANA
"Deminden beri seni arıyoruz. Unuttun falan sandık." Dedim Bora'ya manalı bir şekilde bakarak. Bora ise üzerini düzeltip sesini tazeleyerek konuşmaya başladı. "Ben zaten buradaydım. Sizin gelmenize yakın lavaboya uğramıştım sadece. Telefonumda sessizdeydi duymamışım." O böyle diyince annem de, "Ee Bora burada mı? Burada. Telefonunun açmamasının ne önemi var tatlım?" dedi beni dürterek. Bense anneme bakarak tebessüm ettim. "Peki, oğlun Doruk gelmeyecek mi? Bu bir aile kutlaması. Gelse de kutlamalara başlasak." "Benim oğlum dengesizdir. Bilmiyor musun? 'Gelirim' der. Ama gelmez. Bugün de geleceğini söyledi ama gelmeyecek sanırım." "O zaman kutlama başlasın!" dedi annem herkesi ayaklandırmaya çalışarak.
DEFNE
Yanlış hissetmiyordum, değil mi? Doruk bana sarılıyordu. Peki, ama neden sarılınca ağlamam kesildi ki? Kendimi sanki huzurdaymışım gibi hissediyordum. Kalp ritmim gitgide artıyordu. Bir süre öyle durduktan sonra gözyaşlarımı yavaşça silip Doruk'u hafif kendimden itekledim. Doruk ile yüz yüze gelmiştik. "Teşekkür ederim. Kendimi şimdi daha iyi hissediyorum." Dedim tebessüm ederek. Aniden bana bakıp güldü ve "Heh! Şöyle." Diyerek eliyle de gözyaşlarımı silmeye kalkıştı. Gözyaşlarımı silerken de utanmış olacaktım ki ona bakmayı kesip gözlerimi başka yerlerde gezdirdim. Doruk bugün çok şıktı. Giydiği takım elbise miydi o? "Bir yere mi gidecektin? Çok şık görünüyorsun da." Lafımı bitirdikten sonra yan gülüş yaparak bana bakmıştı. "Benim her zaman ki halim değil mi?" "Yoksa.." Gözlerini kısarak ciddi ciddi bana bakmaya başladı. "...Benden hoşlanmaya mı başladın gerçekten?" Şaşırarak aniden ayaklandım. "Saçmalama be!" dedim onun yanından ayrılmaya çalışarak. O da peşimden kalktı ve işaret parmağıyla beni işaret ederek, "Ama, kızardın!" dedi. Odadan hem çıkıyordum hem de konuşmamı devam ettiriyordum. "O kızarmamamın nedeni eve kadar koşmamdı beyefendi. Boşuna ümitlenmeyiniz." Dedim arkamı dönerek. "Sana aldığım telefon nerede?" diye bana soru yöneltti sert bir şekilde. Bir an kendimi sanki denizin içine düşmüş, zor nefes alıyormuşum gibi hissettim. Ne yapacaktım ben? Sanırım telefonu kafede unutmuştum! Doruk benden cevap beklercesine bakıyordu. "Nerede dedim!" diye aniden bağırınca da gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
RANA
Pastaları yiyorken, "Oğlum, sözlüne hediye almadın mı sen?" Diye sordu Bora'nın annesi ona kızarcasına. Bora tam cevap verecekti ki, "Efendim, bunu unutmuşsunuz." Diyerek yanımıza garson geldi. Hepimiz garsona bakıyorduk. Garson Bora'ya hediye kaplı bir kutu veriyordu. Gözlerimi kısıp kutuya baktım. Bu kutuyu daha önceden gördüğüme emindim. "Ah. Teşekkür ederim." Diyerek Bora kutuyu aldı ve bana doğru uzattı. "Al. Bu sana." Bu kutu Doruk'un Defne'ye aldığı hediye değil miydi? "Alsana kızım hediyeyi sözlünden." Kutuyu tebessüm ederek aldım ve "Teşekkür ederim canım." Dedim. Bunu derken de keskin gözlerle Bora'ya bakıyordum. Yoksa Bora ile Defne bugün burada mı buluşmuşlardı? Gitgide bu kızdan daha çok nefret etmeye başlıyordum. Ondan kurtulmanın yolunu bulmam lazımdı. "Artık kalksak mı?" diye sordu annem ve yavaşça kafeden çıkarak arabalara bindik. Araba, yola doğru dönerken sanki karşımızda geçen arabada Doruk'un yansımasını gördüm. Arkama dönerek arabaya daha dikkatli bakmaya başladım. Ama hiçbir şey görememiştim. "Bir dakika! Arabayı durdur."
DEFNE
'Allah'ım ne olur Bora gitmiş olsun. Allah'ım ne olur Bora gitmiş olsun.' Kafenin merdivenlerini çıka çıka içimden dua ediyordum. Doruk, kafeye girer girmez gördüğü herhangi bir garsona, "Pardon! Burada kırmızı hediye kaplı üzerinde pembe çiçekli içinde telefon hediyesi olan kutu unutulmuş gördünüz mü acaba? " dedi telaşlı bir şekilde. "Efendim, sormam lazım. Siz oturun ben öğrenince geleceğim yanınıza." "Tamam." Doruk çok kızgın görünüyordu. Üzülmüştüm. Haksız da sayılmazdı aslında ilk defa bana hediye alıyordu ve bende onu kaybetmiştim. Biz ayakta dururken arkamızdan bir kız sesi geldi. "Bunu mu arıyordunuz?" Doruk ile arkamıza döndüğümüzde Rana, Doruk'un bana verdiği kutuyu havaya kaldırmıştı. "Ah. Bu senin eline nasıl geçti?" diye şaşırarak bir soru yöneltti Rana'ya. O sırada da Doruk, Rana'dan kutuyu almaya çalışıyordu. Ama Rana kutuyu Doruk'a vermek yerine kendine doğru çekiyordu. Doruk kızgın bir şekilde Rana'ya bakmıştı. "Verilen mal geri alınır mı? Çok ayıp." Dedi Rana manalı bir şekilde Doruk'a bakarak. "Sana almadığımı kaç kere söyleyeceğim acaba!" Doruk sesini biraz yükseltmişti. Hemen yanımıza konuştuğumuz garson geldi ve "Efendim, lütfen sessiz olunuz. İnsanlar rahatsız oluyor. Ayrıca anlaşamadığınız konu varsa lütfen dışarıda halledin. Bu arada bu bayan kafemize bir beyefendiyle gelmiş. Hanımefendi kafeden çıkarken kutuyu unutuyor ve garsonumuz onunla gelen ve başka bir masaya geçen beyefendiye veriyor. O da karşınızda ki bu bayana veriyor. Söylediklerim kameradaki görüntülerdir. İnanmıyorsanız benimle kamera odasına geliniz. " "Gerek yok." Doruk, nefes alıp vererek gözlerini devirmişti. Rana ise yan gülüş yaparak bize bakıyordu. "Ayrıca bunu unutmayacağım Doruk. Benim doğum günü partim olmasına rağmen gelmezsin buraya ama görüyorum ki sevgilinin(!) hediyesi kayboldu diye hemen geliyorsun. Üstelik çokta şık giyinmişsin. Çok üzücü. Annen duymasın yoksa hayal kırıklığına uğrar. Tabii, anneni düşünüyorsan." Rana manalı bir şekilde bize bakarak kafeden ayrılmıştı. Doruk, kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. "Gerçekten burada Rana'nın doğum günü kutlaması olduğunu bilmiyordum." "Bora ile geldin di mi?" Kafamı 'Evet.' Manasında aşağı yukarıya salladım. Tam hediye için kızmasını bekliyordum ki, "Sen gerizekalı mısın acaba? Ahaha. Vay. İlk defa böyle bir kız görüyorum. Ya! Sen onu peşinden koşturman lazımken sen niye koşuyorsun acaba? Gel benimle." Diyerek kolumdan tuttu ve beni kafenin dışarısına sürükledi.
Kendimi Doruk ile kozmetik mağazanın içinde buldum. "Buraya neden geldik?" diye sordum Doruk'a bakarak. "Sence?" Dedi ve nefes alıp vererek beni sürüklemeye devam etti. Bir sürü kozmetik eşya aldıktan sonra mağazaya girdik ve bir sürü kıyafet aldı bana. Her ödediğimiz şeyin fiyatını hesaplayamıyordum çünkü gerçekten de çok tutmuştu. "Ya! Bunlar çok pahalı. Maaşımdan kesmeyeceksin değil mi?" Diye tedirgin bir şekilde sordum. Bana dik dik baktıktan sonra güldü. "Tabii ki de keseceğim."
Uykudan nefes alıp vererek aniden uyandım. Adeta yatağımdan fırlamıştım. Bu gördüklerim rüya mıydı yani? Saatte bakarken saçımı düzelttim. Saat yediye geliyordu. Uyanma vaktim gelmişti. Zar zor yataktan kalptım ve elimi yüzümü yıkamak için lavaboya girdim. Çıktığımda kapıda dikilmiş Doruk'u gördüm. "Ödümü kopardın." "Güzel uyudun mu bari?" "Anlamadım?" dedim masum bir şekilde Doruk'a bakarak. Nefes alıp vererek bana baktı ve "Hazırlan da hadi okula gidelim." "Sen beni mi bekliyorsun yani?" dedim şaşırarak. Bana öyle baktı ki hemen odaya gidip hazırlanmaya başladım. Yeni aldığımız kıyafetlerden en güzelini seçmeye çalışıyordum ama hepsi güzeldi karar veremedim neyse ki en sonunda bir çift aldım elime ve aynanın karşısına geçtim. O da ne? Bu Doruk'un bana aldığı telefon değil miydi? İyi de bunu Rana almıştı. Acaba ondan geri mi aldı? Ne zaman alacak canım? Onunlaydım ben. Alsaydı haberim olurdu. Ekranı açmamla suratım birden düşüverdi. Çünkü Doruk ben uyurken selfie çekmiş ve o fotoğrafı da ekran fotoğrafım yapmıştı. Telefonu bıraktım ve makyaj yapmak için malzemeleri elime aldım ama ben makyaj yapmasını bilmiyordum. Hiç makyaj yapmadan odadan çıktım ve Doruk şaşkın bir şekilde bana baktı. "Ya! O makyaj malzemeleri süs olsun diye mi aldım ben sana?" "İyi de makyaj yapmasını bilmiyorum ki." Dedim sırıtarak. Nefes alıp vererek hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bana bakmaya başladı. Ağzında geveleyerek, "Neden şimdi Bora'nın senin peşinde değil de senin onun peşinde koştuğunu anladım." Dedi.
Doruk beni kuaföre getirmişti ve kadın makyajımı bitirdikten sonra kuaförden çıkıp arabaya bindik. Telefon ekranından kendime bakınca, "Vuvv. Bu ben miyim ya?" dedim. Şaşırmıştım. Çünkü çok değişmiştim. "Bak. Sen bile kendine âşık oldun. Ne kadar da yakışıyor sana doğal makyaj. Bu arada telefon ekran resmini sevdin mi?" dedi gülerek. "Ay.. Ne kadar sevdim anlatamam yani." "Belli. Belli. O kadar çok sevmişsin ki değiştirmemişsin bile." Bir an durup Doruk'a baktım. Araba kullanırken bile beni fark etmişti. "Ne var? Gözlerini benden alamıyor musun hı?" Nefes alıp vererek kaşlarımı çatınca gülerek, "Şaka yaptım şaka." "Sadece.. Neden beni böyle değiştiriyorsun? Onu merak ettim. Bunlar benim lehime. Ama sen beni sevmiyorsun." Dedim. "İkimizin de bir amacı vardı unuttun mu yoksa? Sen Bora'yı pişman edecektin bense Rana'yı pişman edecektim." "Bu kadar mı?" Bana baktı ve ciddi bir şekilde, "Başka ne olmasını beklerdin?" dedi. "Hiçbir şey." Dedim ve arkama yaslandım.
Okula girdiğimde herkes bana bakıyordu. Ne yani ilk defa mı makyaj yapan kız görüyorlardı? İlerledikçe konuşmaları da işitir olmuştum.
-Bu kız mı?
+Zaten bu okula yakışmıyordu.
Yanıma aniden nefes nefese kalan Asya gelmişti. "Bende seni arıyordum. Nerede kaldın!" Şaşırmış bir şekilde Asya'ya baktım. "Sorun ne?"
Asya, beni duyuru panosuna götürmüştü ve orada her okuduğum cümle için kalp çırpıntım daha da çok artıyordu.
"Uygunsuz hareketlerinden dolayı Defne BADEM fakültemizden atılmıştır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)
أدب المراهقينKendini borç yüzünden bir erkeğe adamak zorunda kalan genç kızın hikayesi.. • 2014