Medya fotoğrafı: Defne'nin küçüklüğü.
------------------------------------------------------------------------------------------------
Sekiz yaşındaydım. Camdan güneş ışığının vurduğu koltukta annemle oturmuş saçma sapan hareketler yaparak eğleniyorduk. O hareketler ne kadar bana saçma gelse de benim için bu kadar değerli olacaklarını hiç düşünmemiştim. Sonuçta ben bir çocuktum değil mi? Eğleniyordum ama o hareketlerin ne anlama geldiğini de biliyordum. Bir an telefon çaldı. Bu annemin cep telefonunun melodisiydi. Annem, "Bir dakika bebeğim, telefonuma bakmalıyım." diyerek yanımdan uzaklaşmıştı."Efendim." Annem telefonla konuşurken bense koltukta annemi dinliyordum çünkü ben meraklı bir kızdım. Koltukta boş boş oturacağıma onu dinlemeyi tercih ederdim. Annem konuşmasına devam ediyordu. "Eleman mı lazım?" Onun dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Arkasına dönüp bana bakmıştı. "Kızımı da getirebilir miyim? Kızım çok usludur. Ben müşterilerle ilgilenirken o da kenarda oturur." Bunu söylerken bana masum bir şekilde tebessüm etmişti. Sesi aniden heyecanlı bir ton almaya başladı. "Çok sağ olun." Sanırım uslu kızın annesiyle gitmesinin bir sakıncası yoktu.
"Ne oldu anne?" Annem aynanın karşısında üstünü düzeltirken bana da cevap veriyordu. "İlerde bir lokanta var bebeğim, oraya günlük çalışan lazım olur diye aramaları için numaramı vermiştim. Arayan yer şu an çok yoğunmuş bu yüzden çalışana ihtiyaçları varmış. " Annem konuşmayı anlatırken biz de yolda yürüyorduk. "Beni çağırdılar. Bende uslu kızımı evde bırakamazdım ya. " Annem bunu söylerken de bana bakmıştı. Belki yine ararlar diye de telefonunu elinde taşıyordu. Aniden annem elimi bırakıp koşmaya başladı. "Telefonumu ver! Hırsız. İmdat hırsız!" Annemin elindeki telefonu yanımızda geçen bir genç çocuk almıştı. Annem çocuğun peşinden koşarken fazla uzağa gidemedi çünkü onun koştuğu sırada arabalar hareket etmeye başlamıştı ve bir tane hızlı sürülen araba da ona denk gelmişti.
Ben sadece yerde yatan anneme bakakalmıştım. Titiz bir kadının yerde yatması çok saçmaydı. Çok mu uykusu gelmişti acaba? Annemin her yerinden akan kanları gördükçe gözlerimden yaş gelmiyordu. Gelemiyordu. Benim gözlerim yerime gökyüzü ağlıyordu. O çok sıcak olan yaz mevsimi sanki karlı kış mevsimine dönmüştü. Kimileri yardım için annemin yanına koşuyor, kimileri de yağmurdan kaçmak için evlerine koşuyordu. Keşke annemle saçma sapan hareketlerimize devam etseydik. Keşke anneme sımsıkı sarılsaydım ama nereden bilebilirdim ki böyle bir şey olacağını. Etrafı polisler ve ambulanslar sarmıştı. Sonunda dayanamadım. "Anne..!" diyip annemin yatan vücuduna sarıldım. Sarılmak sarılmaktır değil mi? Ha yatarken sarılmışsın ha ayaktayken ne de olsa annem uyanacaktı işte o zaman ona daha çok sarılacaktım. Üstüm kan lekesi olmuştu. Polisler beni annemden ayırmaya çalışıyorlardı. "Tamam, küçük kız sakin ol. Şimdi anneni hastaneye götüreceğiz orada annen kendine gelecek. Lütfen ağlama. Seni de polis karakoluna göndereceğiz ki akrabaların annen kendine gelene kadar seninle ilgilensin." polise anlamsızca bakıyordum. Benim akrabam yoktu ki. Bir kaza yüzünden annem suçlanmıştı ve herkes bize sırtını dönmüştü.
Polis karakolunda halamı(!) bekliyorduk. Halam içeri girdiğinde ağzım açık kaldı çünkü "Defnem! " diyip kafamı göğüslerinin arasına almıştı. Bu neyin gösterişiydi acaba çok merak etmiştim. Ne de olsa beni sevmezdi. Sonunda sandalyeye oturdu. "Defne'nin kan bağı olarak tek siz varsınız. Bu yüzden.." Polis Amca sözünü tamamlamadan halam konuşmaya başladı. "Ah! Tabii ki de beni çağıracaktınız. Defnem anne acısı çekerken yanında ben olmayacağım da kim olacaktı?" Polis, memnun olmuş bir şekilde tebessüm ediyordu. Halam eliyle gözaltlarını siliyordu. Genellikle o hareket gözlerden akan yaşları silmek için yapılmaz mıydı? O kadar baktım da doğrusu halamın akmayan gözyaşlarını silmeye çalışması dikkatimi çekmişti.
"Defne'nin sizde kalmasında bir sakınca var mı? Varsa mecburen Defne'yi yurda göndereceğiz." "Yok yok yok. Hiçbir sakıncası yok. Ne de olsa Defne benim yeğenim ne sakıncası olabilir ki? Akşam yemeği için bir tabak fazla koyarım. Ne zararı var? Zaten yengem uyanacak. Uyanınca da yanımıza gelir." Bunları söylerken halam bana tebessüm ediyordu ne kadar dudakları gülse de gözleri nefretle doluydu. "O zaman işlemleri yapalım." Buna karşılık halam sevimli bir şekilde "Tabii" dedi. Onun bu yapmacık hareketlerini gördükçe ondan daha da çok soğumuştum. Halamlar işlerini halletmişlerdi. "Teşekkür ederim memur Bey. Yeğenimi sokaklarda bırakmadınız." "Ne demek. Görevimiz bu. Asıl böyle merhametli bir hala olduğunuz için ben teşekkür ederim size." Halam üzgün haliyle(!) gülüyordu. Polis amca dizlerinin üstüne oturarak bana baktı. "Ağlama. Annen iyileşecek ve halanlara gelecek." Ben ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Polis amca tebessüm ederek saçımla oynadı. Halam elini bana doğru uzatmıştı. "Hadi gidelim Defneciğim." Halamın uzattığı eli bir an tutuverdim. Neden tuttuğumu ben de bilmiyordum. Belki halam benden ne kadar nefret ediyor olsa da bana sahip çıkmak istemiş olabilirdi. Buna ben ne kadar inanmasam da öyle olmasını çok isterdim çünkü halamın elini tuttuğumda sanki annemin elini tutmuş gibi hissetmiştim.
Kapıdan halamla el elle tutuşarak çıktık. Ne demiştim ben? Annemin elini tutmuş gibi mi hissetmiştim? Yanılmıştım. Halam kapıdan çıkar çıkmaz elimi iterek bırakmıştı. Aksine annem elimi bırakırken nazik davranırdı. Halam çantasında olan ıslak mendil kutusundan birkaç mendil çıkardı ve tiksinerek elini ve benden kan bulaşmış tişörtünü sildi.
Halamla otobüse binmiştik. Otobüste fazla kişi yoktu. En arkaya yan yana oturduk. Sonra gözlerimi yavaşça kapattım. Ağlamaktan gözlerim yorulmuş ki uyuyakaldım. Otobüs aniden fren yapmıştı. Onun etkisi yüzünden uyanmıştım sanırım. Mutluydum çünkü halam yanımdaydı. Ne kadar beni sevmese de kan bağımdı. Tebessüm ediyordum. Kafamı yana çevirdiğimde o tebessümden eser kalmamıştı. Onun yerine kaygı, korku ve endişe almıştı çünkü yanımda halam yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambacın Hedefi:AŞK ✔ (DÜZENLENİYOR)
Ficção AdolescenteKendini borç yüzünden bir erkeğe adamak zorunda kalan genç kızın hikayesi.. • 2014